GüncelManşet

HÜDA-PAR Adı Altında Devletin Katliam Girişimi

Şırnak’ın Cizre ilçesinde HÜDA-PAR’ın saldırıları ile başlayan ve 2’si yurtsever biri HÜDA-PAR üyesi olmak üzere üç kişinin yaşamını yitirdiği çatışmalar, bir kez daha tüm gözleri, bugün legal alanda kendini bu isimle adlandıran Hüzbulkontra güçlerine çevirdi.

Her şeyden önce biliyoruz ki, bugün HÜDA-PAR olarak karşımıza çıkan oluşum, gerçekte özellikle 1990’lı yıllar boyunca Kürt ulusal kurtuluş hareketini ezmek amacıyla doğrudan devlet tarafından organize edilen bir güçtür.

1990’lı yılların sonuna doğru kontrolden çıkmış unsurlarının temizlenmesi sırasında, ülke kamuoyuna yansıyan Hizbullah vahşeti, T. Kürdistanı’nda Kürt halkının çok yakından tanıdığı bir gerçeği anlatıyor. Bölgede Hizbullah denilince herkesin aklına gelenin, enseden sıkılan kuruşunlar, baltalarla yapılan katliamlar, resmi ve sivil devlet güçlerinin korumasında alenen işlenen cinayetler olduğunu söylemek yanlış değildir.

AKP’nin hükümet olmasıyla birlikte legal alanda Aralık 2012’den bu yana faaliyetlerini devam ettiren ve genişleten, 30 Mart yerel seçimlerine katılan bu partinin yöneticilerinin, Hizbullah davasından tutuklanan ve serbest bırakılanlar olması ise tesadüf değildir. İslamiyeti, Kürt halkının imha, inkâr ve asimilasyona karşı mücadelesinde bir biat unsuru ve direnişin dalga kıranı olarak kullanan bu güçlerin, Kürtlükten söz etmeleri ise yurtsever hareketin etkinliğinden dolayıdır.

AKP’nin kanatları altında, coğrafyamızın dört bir yanından yasal bir parti olarak faaliyetlerini hızlandıran HÜDA-PAR’ın, devletin kolluk güçleriyle bu yakın ilişkisi politik hattını da şekillendiriyor.

Bu oluşum özellikle 6–8 Ekim serhildanında, Kobanê’de yaşanan saldırganlığa karşı sokağa çıkan başta Kürt halkı olmak üzere ilerici, devrimci güçlere yönelik yaklaşımı, düşmanlığıyla, gerçek kimliğini bir kez daha göstermiştir. HÜDA-PAR’ın yaşama geçirdiği politikalar ve Kürt halkına özelliklede yurtsever harekete yaklaşımı doğrudan devletin yaklaşımını ifade etmektedir. Sözünü ettiğimiz parti, devletin Kürt halkının direnişini parçalamak ve dikkatleri dağıtmak amacıyla kurduğu ve etkin bir şekilde kullandığı bir provakasyon örgütüdür.

Cizre’de Neler Oldu?

Cizre’nin genel olarak yurtsever kimliği özellikle de son dönemlerde gençliğin bölgenin siyasal ve sosyal yaşamında giderek artan etkinliği, uzun bir süredir devletin hedefindeydi.

cizzreHÜDA-PAR üyelerinin saldırıları başlamadan önce bir süredir Cizre kaymakamı bölge halkına yönelik tehditlerle halkı sindirmeye çalışıyordu. Gençliğin savunduğu ve asayişi sağladığı mahallelere ne pahasına olursa olsun girileceğini her fırsatta açıklayan kaymakamın ve askeri yetkililerin bir bildiği olmalıydı.

27 Aralık günü, yaşanan saldırıyı bu gerçeklerle beraber okumak faydalı olacaktır. HÜDA-Par –PKK çatışması olarak bilinçli bir şekilde yansıtılan haberlerin, ciddi bir manipülasyon olduğu açıktır.

Zira, HÜDA-PAR’ın elinde ne gaz bombası, ne Akrep tipi zırhlı araç ne de panzerler vardır. Yapılmak istenen HÜDA-PAR- PKK çatışması adı altında bir devlet katliamıdır.

YDG-H ve KCK’nn yaptığı açıklamalar HÜDA-PAR’ın bölgedeki(Cizre’deki)  gerçek gücünü de yansıtmaktadır: “..Yurtsever Kürdistan halkı 27. 12. 2014 sabahı gelişen saldırıyı hiç kimse Hizbul-kontra ve Hüda-Par olarak yansıtmaya kalkmasın zaten bu çete gruplarını Cizre’de 20 evleri var bunlar halka saldırı girişimi yapacak güçleri ve cesaretleri de yok. Bu isim öncülüğü ile geliştirilmek istenen devlet katliamıdır…” YDG-H Açıklaması- 20 Aralık 2012-ANF)

Yaşanan çatışmalarda kullanılan ve kamuoyuna yansıyan, BKC, Karnas, A4 tipi silahlar ve sivil timlerle yapılan saldırının HÜDA-PAR olarak verilmesi devletin bu saldırıdaki rolünü örtmek içindir. Saldırı HÜDA-PAR’lıların gençliğin kurduğu nöbet çadırlarına sızmaya çalışmasıyla çıkmış, devlet bir anda buraya yönelmiştir.

Devletin HÜDA-PAR sevgisi Cizre’de çatışmalar devam ederken Bülent Arınç’ın sarf ettiği, “…Emniyet güçlerimiz, kolluk güçlerimiz orada hakimdir. HÜDA-PAR’ı evlerine giderek yakmak istediler, HÜDA-PAR mazlum ve mağdurdur. Hem 6-7 Ekim olaylarında hem de şimdi. PKK bölgede kendisinden başka hakimiyet istemiyor. Biz bu olayın elbette üstüne gideceğiz, adli soruştuma başladı. (T24 27 Aralık 2014) sözlerinden açıkça anlaşılmaktadır.

Tüm bunlarla birlikte egemen snıf basının yurtsever gençliğin katliam girişimine yönelik direnişini karalamak adına yoğun bir efor sarf ettiği görülmelidir. Gençliğin, mahallesine sahip çıkmak, katliamı durdurmak adına sergilediği militan direniş meşrudur, sahiplenilmesidir.

Devletin, gerek T. Kürdistanı’nda gerekse diğer bölgelerde; Türk, Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve inançlardan halkımızın, baskı, şiddet, gözaltı ve tutuklamalara karşı kendi dili, kültürü, inancı uğruna ve insanca yaşanacak bir dünya, özgürlük ve demokrasi için verdiği mücadeleyi bastırmak adına gerçekleştirdiği böylesi saldırılara karşı koymak boynumuzun borcu olmalıdır.

Saldırılara karşı dayanışmayı ve duyarlılığı artırmak, faşizmin tüm planlarını suya düşürecektir.

Bir Partizan

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu