GüncelMakaleler

ÇEVİRİ | Türkiye-Suriye depremine tepki: Neye mal olacak?

Aşağıdaki makale 1823'ten beri haftalık olarak yayınlanan, dünyanın önde gelen tıp dergilerinden biri olan The Lancet'in başyazısıdır. ÖG okurları için çevirdik.

“Böyle şeyler hep olmuştur. Bu kader planının bir parçası.”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 Şubat’ta Türkiye ve Suriye’yi vuran yıkıcı depremlere verdiği tepki, sorumluluğu üzerinden atmaya yönelik aktif bir çaba değilse bile tehlikeli bir kadercilik anlayışına işaret ediyor. 14 Şubat itibariyle depremler 35.000’den fazla kişinin ölümüne ve çok daha fazlasının yaralanmasına neden oldu. Enkaz altında sağ kalanları bulma şansı azaldıkça, ikinci bir felaket yaklaşıyor. Binaların ve altyapının geniş çaplı yıkımı Türkiye’de bir milyondan fazla insanı evsiz bırakırken, Suriye’de 5 milyon insanı yerinden etti. Bu insanların dondurucu soğuklardan korunmak için acil barınağa, gıdaya, temiz suya ve tıbbi bakıma ihtiyacı var. Depremler doğal afetlerdir. Önlenemezler ve bir miktar zarar kaçınılmazdır. Ancak insani maliyet, etkili hazırlık, müdahale, yardım ve yeniden inşa ile azaltılabilir – eğer sorumluluk mevkilerinde bulunanlar bunu yapmaya istekliyse.

Erdoğan en azından kısmen haklı. Türkiye depreme yatkın bir ülke. 1999 İzmit depreminde 17.000’den fazla insan hayatını kaybetmişti, bunun en büyük nedeni de binaların depreme uygun olarak inşa edilmemesiydi. Daha sıkı inşaat yönetmelikleri getirilmiş ancak bunların yeterince uygulanmaması, ölümcül sonuçları olan bir inşaat patlamasına olanak sağlamıştır. Bazı Türk inşaatçılar tutuklandı, ancak birçok kurban için artık çok geç. Bunun sonucunda Erdoğan haklı olarak yoğun eleştirilere maruz kaldı.

Bu sayıda yer alan Dünya Raporu’nda, Türk doktorlar acil durum hazırlıklarının eksikliğinden ve yetersiz tıbbi ekipman ve malzeme de dahil olmak üzere acil müdahalenin düzensizliğine rağmen insanlara bakma çabalarından bahsediyor. Birçok sağlık çalışanı öldürüldü ve diğerlerinde anksiyete veya travma sonrası stres bozukluğu var. Türkiye sağlık iş gücünden çok şey bekliyor. Cerrahi, travma bakımı ve ezilme yaralanmalarının tedavisi yüksek talep görmektedir. DSÖ, soğuk havanın şiddetlendirdiği bulaşıcı hastalıklar, hipotermi, ruh sağlığı ve solunum yolu hastalıklarının arttığı konusunda uyarıda bulunmuştur. İnsülin gibi temel ilaçlara, böbrek diyalizinin sağlanmasına, bulaşıcı hastalıkların önlenmesine ve psikolojik ve ruh sağlığı desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak hükümet bir süredir tıp camiasıyla anlaşmazlık içinde ve kötü çalışma koşulları birçok kişinin göç etmesine neden oldu. 2023 Türkiye’de seçim yılı. Erdoğan’ın iktidarda olduğu yıllar, artan otoriterlikle karakterize edilen çalkantılı yıllar oldu. Ancak depremler ve sonrasında yaşananlar onun mirasını belirleyen olaylar olabilir.

Suriye’de depremler tamamen insan yapımı bir felaketle sonuçlandı. 12 yıldır devam eden iç savaş ülkeyi çöküşe sürükledi. Suriye’nin kuzeyinde muhaliflerin elinde bulunan ve depremden en çok etkilenen bölgelere ilk yardımlar, hükümetin ya ağır hasar görmüş bir sınır kapısının kullanılması ya da yardımların Şam’dan geçirilmesi yönündeki ısrarı nedeniyle ulaşamadı. Suriye Hükümeti, Rusya’nın da desteğiyle, hedef gözeterek düzenlediği saldırılarda kendi halkının sağlık tesislerini tahrip etti. Ulusal su altyapısı harap olmuş, bu da güvensiz su ve yetersiz sanitasyona yol açmıştır. Eylül 2022’de başlayan kolera salgını yaklaşık 80.000 vakaya neden olmuştur. DSÖ, solunum yolu hastalıkları, layşmanyaz (layşmanya cinsi protozoa parazitlerinin sebep olduğu ve belli tatarcık (yakağan) sineği türlerinin ısırmasıyla bulaşan bir hastalık -ÇN), fiziksel ve zihinsel travma, sakatlık ve ikincil yara enfeksiyonları ile birlikte vakalarda daha fazla artış olacağı konusunda uyarıda bulundu. İngiltere’nin eski Suriye Büyükelçisi Peter Ford, Suriyelilerin sağlık ve refahına zarar veren AB ve ABD yaptırımlarını “duygusuzluk” olarak nitelendirmiştir. Uluslararası toplumun, savaşın korkunç etkilerini ele almak ve bu uzun süreli krize bir son vermek için tartışmaları yeniden canlandırması için bir fırsat var.

Depremlere yönelik küresel ve bölgesel acil durum müdahalesi şu anda devam etmektedir. DSÖ 43 milyon ABD doları için bir çağrı başlatmıştır. Uluslararası Kızılhaç’tan 5200 gönüllü her iki ülkedeki kurtarma operasyonlarına katılıyor. Sahra hastaneleri inşa ediliyor. Türkiye’de, çoğu depremin merkez üssüne yakın yerlerde olmak üzere 3-7 milyon mülteci yaşamaktadır ve bu kişiler orantısız bir şekilde etkilenmiştir. En çok ihtiyacı olanlara uygun ve zamanında tıbbi hizmetler de dahil olmak üzere yardım sağlanabilmesi için çok sayıda uluslararası ortak arasında etkin koordinasyon gerekmektedir. Yenidoğanlar, çocuklar ve yaşlıların savunmasızlığı özel bir ilgiyi hak etmektedir. Önümüzdeki günler ve haftalarda yapılacak müdahale, bölgedeki milyonlarca insanın sağlığını ve refahını belirleyecektir. İyileşme on yıllar alacaktır. Başarı ya da başarısızlık, -Tanrı’nın değil, insanlığın eylemleri-, siyasi kararlara ve taahhütlere bağlı olacaktır. The Lancet’e konuşan Bulut Ezer gibi Türk doktorların da dediği gibi: “Doğal felaketler doğru yönetilmezse yapay felaketlere dönüşür. Çok daha fazla insanı kurtarabilirdik… Buna hiç hazırlıklı değildik.”

Kaynak: https://www.thelancet.com/

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu