Güncel

Turgut Kaya, “Her yürek devrimci bir hücredir”

Yunanistan Hapishanesinde tutsak bulunan Türkiyeli devrimci Turgut Kaya, açlık grevinin 15’inci gününde bir yazı yayımladı. Kaya, “İşçi sınıfına ve halkımıza verdiğimiz sözü tumturaklı sözlerle değil mütevazi adımlarla, onların pratiğinden öğrenerek yerine getirelim” dedi.

H. Merkezi: Şubat 2018 tarihinden itibaren beri Yunanistan Hapishanesinde tutsak bulunan Türkiyeli devrimci Turgut Kaya açlık grevinin 15’inci gününde bir yazı yayımladı. Kaya, “Her yürek devrimci bir hücredir ve bu yürekler işçi sınıfı ve halkımız var olduğu müddetçe atmaya devam edecektir. Yeter ki hücreleri birleştirelim, daha üst boyutta örgütlenelim ve kendimizi devrimci temelde yeniden üretelim. Devrimleşmeyen bir yürek ölmeye mahkumdur. Bunu bilelim. İşçi sınıfına ve halkımıza verdiğimiz sözü tumturaklı sözlerle değil mütevazi adımlarla, onların pratiğinden öğrenerek yerine getirelim” dedi.

 

Türkiyeli devrimci Turgut Kaya’nın “Her yürek devrimci bir hücredir”, başlıklı yazısının tamamı şu şekilde;

“Yunan devleti tarafından faşist Erdoğan hükümeti ve TC rejimine iade edilme kararını protesto etme ve derhal serbest bırakılmam talepli 31 Mayıs’ta başlattığım açlık grevi eyleminin 15. gününde enternasyonal dayanışmanın, yoldaşlığın, devrimci siper dostluğunun önemli pratiklerine tanık olduk ve olmaya da devam ediyoruz.

Yunan devleti tarafından bana yöneltilmiş olan bu saldırı gerçekte komünist devrimci politik kimliğime yönelik bir saldırıdır. Bu saldırı 2015 yılında Alman emperyalizminin öncülüğünde Avrupa çapında, faşist Erdoğan hükümeti ve TC rejimiyle işbirliği içinde gerçekleştirilen, TKP/ML ve ATİK faaliyetçilerine yönelik saldırının doğrudan bir devamıdır. Bu saldırılarda da olduğu gibi AB emperyalizmi faşist Erdoğan hükümeti ve TC rejimiyle işbirliği içinde TKP/ML ve Avrupa çapında faaliyet gösteren devrimci, demokratik, yurtsever kurum ve kuruluşlara saldırmaya, onların faaliyetlerini kriminalize ederek terörize etmeye çalışmaktadır. Özellikle Alman emperyalizmi TKP/ML’yi terörize etmeye çalışmakta, onu terörist bir örgüt olarak yaftalamaya çalışmaktadır.

Bütün bu saldırılar bize neyi gösteriyor? İster faşist Erdoğan ve TC rejimi olsun, ister AB ülkelerinde ki burjuva demokrasileri olsun; söz konusu komünistler, devrimciler ve yurtseverler olduğunda bütün gerici sınıflar saldırılarında ortaklaşmaktadır. Bu konuda bir an bile tereddüt etmemektedirler. Nerede olursa olsun hakim gerici sınıfların enternasyonal proletaryaya ve halklarımıza yönelik saldırıları ortaktır. Bu sınıf ortaklığına karşı enternasyonal proletaryanın ve halkların göstermiş olduğu dayanışma, bu anlamıyla son derece anlamlı ve kıymetlidir.

Bu süreçte başta Avrupa’da yaşayan Türk-Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden halkımız ve onun ilerici devrimci örgütleri olmak üzere, Yunanistan halkının, ilericilerinin, devrimcilerinin örgüt ve kurumlarının göstermiş oldukları dayanışma ve destek eylemleri; emperyalizmin ve her türden gericiliğin bu türden saldırılarına en anlamlı yanıt olmuştur. Ve olmaya da devam etmektedir. Yine bu süreçte Türkiye’den ESP, SMF, HDP, Devrimci Parti, Partizan direnişimize destek sunmuşlardır. Bu pratikler devrimci dayanışmanın anlamlı pratikleri olmuştur.

Her şeyden önce su gerçeği bir kez daha vurgulamakta yarar vardır. Başta Avrupa çapında faaliyet sürdüren ATİK faaliyetlileri olmak üzere, direnişi sürdüren, dayanışma içinde olan ve destek sunan bütün ilerici, devrimci demokrat kurumlar bulundukları bütün alanlarda gerçekleştirmiş oldukları eylemliliklerle; emperyalizme, faşizme ve her türden gericiliğe karşı net bir mesaj vermişlerdir. Ve vermeye de devam etmektedirler. Bu süreçte eylemleri sürdüren, katılan ve destek sunan her birey gerçekte dünya gericiliğine karşı “her yüreğin devrimci bir hücre olduğu”nu göstermiş durumdadır. Bu ise hem dünya gericiliği hem de proletarya ve ezilen halklarımız açısından son derece anlamlı, kıymetli bir mesajdır.

Bu süreçte ATİK bünyesinde faaliyet sürdüren genç ve kadın (YDG, Yeni Kadın) yoldaşlara özellikle değinmek gerekir. Genç yoldaşların enerjileri ve yaratıcı pratikleri, kadın yoldaşların politik refleksleri ve direngen emekleri eylemimize ivme kazandırmış ve güç katmıştır.

Bu süreç bizlere bir kez daha göstermiş durumdadır ki; emperyalizmin, faşizmin ve her türden gericiliğin saldırılarına karşı en büyük silahımız örgütlülüklerimiz ve dayanışmamızdır. Bütün faaliyet alanlarındaki yoldaşlarımız örgütlü olmanın, örgütlü faaliyet yürütmenin özgürleştirici ve geliştirici pratiğine imza atmış durumdadırlar. Bu pratik nedeniyledir ki direnişimiz önemli bir ivme yakalamış, proletaryanın ve halkın gerçek dostları bu pratik nedeniyle ayni siperlerde buluşmuşlardır.

Şimdi önümüzdeki görev bu ivmeyi kazanımla sonuçlandırmaktır. Ancak bundan da önemlisi bütün örgütlü kurumlarımızda faaliyet sürdüren “her bir devrimci hücre”nin kendini bir adım daha ileriye taşıması, daha üst boyutta devrimleşmesi ve kendini yeniden üretmesidir. Çünkü önümüzdeki süreç bulunduğumuz her alanda hakim sınıfların, gericiliğin saldırılarını daha da artıracağı bir süreçtir. Bunun için kahin olmaya gerek yok. Bütün alametler bunu gösteriyor. Emperyalizm, faşizm ve her türden gericilik sıkıştıkça proletaryaya ve halklara saldırılarını artıracaktır. Bu saldırılardan ilericilerin, devrimci ve komünistlerin azade olacağı düşünülemez. Nitekim Türkiye’de son yaşanan gelişmeler ortadır.  Avrupa çapında yaşanan saldırılar ve uygulamaya konulan politikalar bilinmektedir. Türkiye’de faşist Erdoğan ve hempaları 24 Haziran seçimlerinde HDP’ye ve ona destek sunan ilerici devrimci kurumlara yönelik saldırıları, HDP’yi baraj altında bırakma çabaları ortadadır.

Bütün bu gelişmeler 24 Haziran seçimlerinde HDP’yi ve onun aday Selahattin Demirtaş’ı desteklemenin anın doğru devrimci taktiği olduğunu gösterirken, 24 Haziran seçimleri sonrasında sonuç ne olursa olsun artan devrimci görevlerimize de işaret etmektedir. Hangi alanda bulunursak bulunalım, devrimin atak, bilgili ve fedakar kadroları olmak için bir adım öne çıkmak!

Her yürek devrimci bir hücredir ve bu yürekler işçi sınıfı ve halkımız var olduğu müddetçe atmaya devam edecektir. Yeter ki hücreleri birleştirelim, daha üst boyutta örgütlenelim ve kendimizi devrimci temelde yeniden üretelim. Devrimleşmeyen bir yürek ölmeye mahkumdur. Bunu bilelim. İşçi sınıfına ve halkımıza verdiğimiz sözü tumturaklı sözlerle değil mütevazi adımlarla, onların pratiğinden öğrenerek yerine getirelim.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu