DünyaGüncel

ÇEVİRİ | Filipin halkının gerçek ulusal özgürlük için mücadelesi devam ediyor

12 Haziran 1898, Filipinler’in İspanyol sömürgeciliğinden kurtuluşu olarak ilan edilmiş ve “Özgürlük Günü” olarak kabul edilmiştir. İspanya sömürgeciliğinden kurtulmak elbette bağımsız bir devlet olduğu anlamına gelmiyordu elbette. Filipinler Komünist Partisi, “Özgürlük Günü”ne ilişkin yaptığı açıklamayla bu tarihsel ve sosyo-ekonomik duruma, ABD emperyalizminin ülke üzerindeki durumuna vurgu yapıyor ve gerçek bir ulusal kurtuluş için mücadele çağrısı yapıyor.

Filipinler Komünist Partisi (CPP) ve tüm devrimci güçler, bugün ABD sömürgeciliği ve yeni-sömürge yönetimi altındaki sahte bağımsızlığın 125. yılını idrak ederken Filipin halkına katılmaktadır. Bu günü, Filipin halkının gerçek özgürlük ve demokrasi için verdiği mücadelenin tarihine bakarak hatırlayalım ve gelecekte de bu yolda sebat etme kararlılığımızı bir kez daha teyit edelim.

1896’dan bu yana Katipunan* önderliğinde köylüler ve gelişmekte olan işçi sınıfı tarafından 300 yıllık İspanyol sömürge rejimine karşı yürütülen silahlı devrimin zaferlerine dayanarak, Emilio Aguinaldo liderliğindeki sahtekar toprak ağası sınıfının temsilcileri 12 Haziran 1898’de “Güçlü ve İnsani Ulus Amerika Birleşik Devletleri’nin koruması altında” Filipinler’in bağımsızlığını ilan etti.

Kısa bir süre sonra İspanya ve Amerika Birleşik Devletleri’nin deniz kuvvetleri Manila Körfezi’nde sahte bir savaş sahneleyerek, sömürge iktidarını ikincisine devretmek ve aynı zamanda devrimci güçlerin avantaj elde etmesini engellemek ve bastırmak için birbirlerine yardım etmek üzere gizli bir anlaşma yaptılar. Sömürge yönetiminin devri o yıl 10 Aralık’ta, Filipinler’in İspanya tarafından 20 milyon dolara Amerika Birleşik Devletleri’ne satıldığı Paris Antlaşması imzalandığında resmiyet kazanacaktı.

Filipinler’in silahlı olarak bastırılması ve sömürgeleştirilmesi için yüz binlerce Amerikan askeri görevlendirildi. ABD’li sömürgeciler, on yıldan fazla bir süre silahlı direnişlerini sürdüren ve haydut olarak nitelendirilen Filipinli devrimci güçlere karşı acımasız bir savaş yürüttü. En az 200.000 Filipinli sivil, ABD sömürge güçleri tarafından öldürülürken, bir milyondan fazla kişi de (yedi milyondan az olan nüfus içinde) savaş sırasında hayatını kaybetti.

Silahlı gücünü kullanan ABD sömürge güçleri, ülkenin dört bir yanına saldırdı, ülkenin zenginliklerini yağmaladı, kereste için ağaçları kesti ve köylülerin ve yerli halkların elinden geniş toprak parçalarını alarak bunları şeker, ananas ve diğer ürünler için ticari plantasyonlara ve ABD’ye ihraç edilmek üzere madenlere dönüştürdü. Ülkenin tarihini silmeye çalışan ve ABD sömürgeciliğini “hayırsever asimilasyon” olarak tasvir eden bir eğitim sistemi kurarak Filipin halkının zihinlerini sömürgeleştirme çabası yürüttü. ABD, ABD’nin çıkarlarını temsil eden “ABD demokrasisi” eğitimi almış bürokrat kapitalistleri ve eski toprak ağaları sınıfıyla çıkarlarını birleştiren yeni büyük burjuva kompradorlar sınıfını palazlandırdı.

Filipin halkının yurtseverlik ruhu bastırılmak yerine, işçiler ve emekçiler örgütlendikçe ve önümüzdeki birkaç on yıl boyunca “ABD emperyalizmine ölüm!” talebiyle kitlesel mücadeleler yürüttükçe daha da alevlenecekti. Filipinler Komünist Partisi (FKP-Filipin Adaları) 1930 yılında kuruldu ve o zamandan beri ABD sömürge yönetimine karşı ulusal özgürlük mücadelesine öncülük etmede kritik bir rol oynadı.

ABD’nin müttefikleri ve rakipleri arasındaki emperyalistler arası çatışma sırasında, emperyalist Japonya tarafından işgal edildiğinde ABD askeri güçleri Filipinler’i terk etti. FKP-Filipin Adaları önderliğindeki Filipinli devrimci güçler tarafından, halkın ulusal özgürlük arzusunun peşinde Japon karşıtı bir gerilla savaşı yürütüldü. Diğer ülkelerde olduğu gibi Filipinler’de de Japon güçleri gerilla savaşında yenilgiye uğratıldı. Japonların yenilgisini öngören ABD güçleri Filipinler’e geri dönerek Manila’ya bombalar yağdırdı ve gereksiz bir yıkıma yol açarak ülkeyi diz çökmeye zorladı. ABD daha sonra kukla güçleriyle birlikte Filipinli gerilla güçlerine karşı silahlı bir bastırma kampanyası yürüttü.

ABD, Filipin halkının öfkesini yatıştırmak için Filipinler’e göstermelik bir bağımsızlık verdi ve vasal devletin siyasi yönetiminin dizginlerini egemen sınıfların temsilcilerine ve onların partilerine teslim etti. Yaklaşık 80 yıldır ülke, Filipinler’in ABD’nin siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel egemenliği altında kaldığı yeni-sömürge ya da yarı-sömürge yönetimi altındadır.

ABD’nin yarı sömürge yönetimi altında Filipinler, ABD’ye eşit haklar tanıyan anlaşmalarla pekiştirilen eşitsiz ticari ve ekonomik ilişkiler içinde trilyonlarca dolar değerinde doğal kaynaktan mahrum bırakıldı. ABD şirketlerinin azami kâr elde edebilmesi için ücretler düşük tutulmuştur. Filipin hükümetinin ekonomi politikası, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası ile ABD kontrolündeki diğer mali ve ekonomik kurumlar aracılığıyla ABD’li planlamacılar tarafından şekillendirilmektedir.

ABD, eğitim sisteminin kontrolü, kitle iletişim araçlarının hakimiyeti ve Amerikan zihniyetinin ve dünya görüşünün propagandasını yapan diğer kurumlar aracılığıyla kültürel hakimiyetini sürdürmüştür.

ABD, başta Karşılıklı Savunma Anlaşması ve artık geçerliliğini yitirmiş olan Askeri Üsler Anlaşması olmak üzere, ABD askeri güçlerinin ülkede kalmasına ve Filipinler’i müdahale ve saldırı savaşları için bir sıçrama tahtası olarak kullanmasına olanak tanıyan Ziyaret Kuvvetler Anlaşması ve Geliştirilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) gibi askeri anlaşmalar yoluyla silahlı hakimiyetini sürdürmüştür. Filipinler Silahlı Kuvvetleri, tüm savunma teşkilatı ile birlikte ABD egemenliğinin temel direğidir. En başından bugüne kadar ABD, ulusal ve toplumsal kurtuluş için halk savaşını ve her türlü direnişi sürdüren devrimci güçlere karşı kontrgerilla harekâtı yürütmek üzere AFP’yi kullanmakta ve yönlendirmektedir.

Son birkaç on yıldır ABD tarafından dayatılan yeni sömürgeci politikalar Filipin ekonomisini harap etmiş ve işçilerin, köylülerin, diğer emekçi kesimlerin ve orta sınıfların yaygın bir şekilde acı çekmesine neden olmuştur. Tarım arazileri ve üretim kapasitesi de dahil olmak üzere yerel üretici güçlerin geniş kesimleri, yatırım ve ithalatın serbestleştirilmesi, deregülasyon ve özelleştirme yoluyla yok edilmiştir. Büyük burjuva kompradorlar, büyük toprak ağaları ve yabancı kapitalistlerden oluşan egemen sınıflar, neoliberal politika rejimi altında yağmalamak, kâr ve servet biriktirmek için tam bir özgürlüğün tadını çıkardılar. Filipin halkı şimdi neoliberalizmin ağır sonuçlarını kitlesel işsizlik, çok ucuz ücretler, gelir kaybı, artan fiyatlar, kırsal bölgelerden kopuş ve çevresel yıkım şeklinde tecrübe ediyor. Ülke, artan kamu borcu, kurumlar vergisi muafiyetleri ve tatilleri nedeniyle devletin gelir kaybı ve şişirilmiş bir ordu ve polis gücü için artan harcamaların damgasını vurduğu bir mali krizin pençesinde.

Şu anda ABD emperyalizmine karşı mücadele tarihinde, emperyalistler arası çatışmaların ve açık savaş tehditlerinin arttığı ve ABD’nin Çin’e karşı jeopolitik hedefleri ve kılıç sallamaları bağlamında Filipinler’deki yeni-sömürgeci hakimiyetini ve Filipinler’deki askeri, ekonomik ve siyasi hakimiyetini pekiştirmeye çalıştığı yeni bir aşamadayız. ABD’nin EDCA kapsamında ülkenin çeşitli bölgelerinde, özellikle de Tayvan ve Çin’e en yakın olan kuzey bölgelerinde bir dizi askeri üs ve tesis inşa etmek için acele etmesi, ülkenin bağımsızlıktan yoksun olduğunu bir kez daha vurgulamış ve ABD tarafından Asya-Pasifik bölgesindeki yatırım ve nüfuz alanlarını korumak ve genişletmek için strateji oyununda nasıl bir piyon olarak kullanıldığının altını çizmiştir.

Derinleşen kapitalist krizin ortasında, ABD ve diğer emperyalist güçler, ekonomilerini canlandırmak ve pazarlarını, hammadde kaynaklarını ve nüfuz alanlarını genişletmek için savaşlara ve savaş hazırlıklarına giderek daha fazla başvurmaktadır. Sonuç olarak, Filipinler gibi yarı sömürge ve yarı feodal ülkeler, emperyalist güçler ülkeler ve tüm küresel bölgeler üzerindeki hegemonyalarını pekiştirmeye çalıştıkça daha da kötüleşen bir ulusal baskı durumuna maruz kalmaktadır. Filipinler’in bağımsızlığının yokluğu her zamankinden daha belirgin.

Filipinler Komünist Partisi 1968’de yeniden kurulduğundan bu yana Filipin halkının gerçek ulusal özgürlük mücadelesinin ön saflarında yer almıştır. Parti, Katipunan’ın ve önceki kuşak devrimci savaşçıların bıraktığı sopaları eline aldı. Parti 1969’dan bu yana bir halk savaşı yürütmektedir ve ülkeyi ABD emperyalizminin pençelerinden kurtarmak için gereken süre boyunca da bunu yapmaya devam edecektir.

Bugün ülkeyi ABD emperyalist canavarının pençesinden kurtarmak ve Filipin halkının ulusal özgürlük ve demokrasi özlemlerini gerçekleştirmek için daha da büyük bir direniş göstermeye odaklanalım. Ne kadar zor ve meşakkatli olursa olsun, kendimizi mücadeleye adayalım; zira parlak ve müreffeh bir geleceğe giden tek yol budur.

* Yüce ve Onurlu Ulusun Çocukları Birliği: Birincil hedefi devrim yoluyla İspanya’dan bağımsızlık kazanmak olan 1892’de Manila’da kurulan devrimci örgüt.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu