Güncel

SÖYLEŞİ | “Bütün Mücadeleleri Ortaklaşmaya ve Desteğe Çağırıyorum!”

Biz de Fetihtepe ve Tozkoparan’da mahalledeki birçok kişinin avukatlığını yapmış olan Avukat Onur Cingil ile bir röportaj yaptık.

İstanbul’da kentsel dönüşüm zorbalığı, Fetihtepe ve Tokatköy’ün ardından Güngören Tozkoparan Mahallesi’nde devam ediyor. AKP yönetimindeki belediyeye bağlı zabıta ve polis ekiplerinin 8 Ekim’de mahalle halkını zorla evlerinden çıkararak iş makineleriyle girdiği mahallede kimi evlerin elektrik, su ve doğalgazını kesilmişti.

14 Ekim günü ise polisin yıkım için geleceği haberini alan mahalleli, gece saatlerinden itibaren nöbet tutmaya başladı. Sabaha karşı saat dört sularında mahalleye çok sayıda çevik kuvvet polisi geldi. Mahalleli, polis zoruyla mahallenin etrafına örülen polis barikatlarının dışına çıkarıldı. Birçok kişi gözaltına alındı.

Biz de Fetihtepe ve Tozkoparan’da mahalledeki birçok kişinin avukatlığını yapmış olan Avukat Onur Cingil ile bir röportaj yaptık.

– Hem son dönemlerde Beyoğlu’na bağlı Fikirtepe’de hem Güngören Tozkoparan’da bir yıkım süreci halkın tepkisine rağmen gerçekleştiriliyor. Zorla yıkım, zorla bir tahliye söz konusu… Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Büyük resimden baktığımızda İstanbul’da ranta açılacak bir yer kalmadı. Boş alan kalmadı. Afet toplanma alanlarının kalmadığı, buraların AVM-rezidans olduğu, yeşil alanlara göz dikildiği, birçok yerin talan edildiği; eski askeri tesislerden, kuzey ormanlarından korulara kadar bir şekilde bir talan yapıldığı bir noktadayız. Bu tamamen rant gözüyle bakanların yaptığı bir şey. Dolayısıyla öyle bir şey yapıldı ki, İstanbul’da artık talan edilecek bir yer kalmadı.

Şimdi dolu olan yerleri boşaltmaları gerekiyor. Dolu olan yerleri boşaltırken de dikkat edilirse, riskli olan alanları koç başı olarak kullanıyorlar. Yani bir eve zorla girer gibi bir mahalleye zor giriliyor ve burada bir damga vuruluyor. Hiçbir hukuk veya teknik sebebin olmadığı şeyler yaşıyoruz. Daha önceden Fikirtepe’de, Sulukule’de yapılmıştı.

Ben de içinde olduğumdan şunu anlıyorum ki; Ümraniye’deki Elmalı, Beyoğlu Okmeydanı, Güngören Tozkoparan ve Üsküdar Kiraztepe’den sonra Mehmet Akif Yavuztürk mahallesi gibi; Avcılar Şahintepe, Beykoz Sokakköy var sırada. Onun dışında başka illerde de var. Mesela Antep’te var, Kütahya’da var. Birçok yerde var. Baktığınızda bunların ortak noktası, buralar riskli alan değil.

Birkaç örnek vereyim. Mesela Güngören Tozkoparan, Kandilli Rasathanesi’nin yaptığı araştırmaya göre 9’uncu sırada yani deprem riski olan bir yer değil. Deprem riski olan 8 mahalle var ama onlarda yapılan bir şey yok. Peki neden burada yapılıyor? Ya da benim saydığım mahallelerden birinde neden yapılıyor? Çünkü bunlar rant yolu yani Kanal İstanbul yanında, ormana yakın olabilir bir şekilde geniş araziler. Mesela Tozkoparan’da sadece yüzde 20’si yapılaşmadır. Yüzde 80 yeşildir. Havadan keşif yaptığınızda Almanya’dan, Amerika’dan gördüğümüz yeşil alanı bol yerlerdir.

Ayrıca buralara Anadolu’dan göçün olması, nispeten gariban insanların olması dolayısıyla onlara her şeyi yapabileceklerini düşündürtüyor. Bu insanlar bir avukat tutana kadar onlara her şeyi yapabileceklerini düşündükleri bir noktadalar.

Tabi burada inanç ve değerlerle ilgili bir bölünme de var; işin merkezine insanı koyduğunuz zaman benim ve sizin gibi düşünenler ne diyor, “kuru gürültüler var, bu insanların tek kıbleleri para, insanı-insanlığı-canlıyı vb. hepsini unutmuş durumdalar. Dillerinden düşürmedikleri vatan, millet, bayrak ama aslında düşündükleri bir şey de yok, tek bir bayrakları var; o da para.” Dolayısıyla da bu acımasızlık buradan kaynaklanıyor.

Ayrıca devletin kolluk görevlisini, özel güvenliği gibi kullanıyor. Burada çevik kuvvetle karşında değiliz ama baktığımızda sarayı koruyan, parayı koruyan durumdalar. Aslında kapı kulu askeri gibiler. Bu anlamda da çok ciddi çelişkiler var.

Mesela Tozkoparan’dan bir örnek vereyim; bir polis annesini yerlerde sürükleyen başka bir polis vardı. Bu hikâyeyi hiç unutmayacağım, her yerde de anlatıyorum. Bugün kimsenin insan haklarına dair güvencesi yok. Barınma hakkı yok, evlerimizde eskiden anneler, babalar yüksek yerlerde önemli dosyaları, tapuları dolaplarda saklarlardı. Artık tapuların hiçbir değeri yok, kâğıt parçası bile değiller. Kağıt parçası bile daha değerli.

Tozkoparan’da % 65 seviyesinde iskansız olunduğu söylenmişti ama Danıştay’daki bilirkişi % 65 iskansız demişti ama tespitlerimize göre % 82’si iskanlı değil. Daha net tespit yapılabilirdi, % 100’ü de göreceklerdi. 220 tane yapı bloğunda sadece 4 tanesinden karot (binaların güvenli olup olmadığının tespiti için betonun sağlamlığını tespit etmeye yarayan ve “karot testi” denilen bir inceleme) alınmasını nasıl izah edebiliriz? Yani hile desek hile bile az kalır. Bu şekilde ilerliyor.

Tozkoparan’da olan şöyle; aynı anda geliyorlar kapıya “Elektrik, doğalgazınızı kesiyoruz” diyorlar ve kesiyorlar. Sonra tahliyeye başlıyorlar. Ardından karot alıyorlar sonra yıkıma başlıyorlar yani kılıfına uydurmak için karotu da orada alıyor ama bütün işlemleri de orada yapıyorlar.  Hukukun olmadığı aslında insanlığın, vicdanın da olmadığı bir süreç yaşıyoruz.

 

“Bir tür zehirlenme içinde olduklarını düşünüyorum!”

– Her şey para ve rant üzerine ilerliyor dediğiniz gibi. Diğer taraftan da siyasi bir iktidar seçim sürecine girmiş durumda. Bu süreçte iktidarın yıkım yapması ne anlama geliyor? Durumu halkın tepkisine rağmen “gitmeden rantı toplamayayım” şeklinde değerlendirebilir miyiz?

– Şöyle aslında, seçimi kaybetme ihtimallerine karşı son vurgunları, son ihaleleri bunlar, son çökülen tapular bu saydıklarımız. Saydığımız tapular hazineye devredildi.

Bu arada bir de böyle bir maddemiz var; İmzalamıyor musun yani “benim istediğimi yapmıyorsan” o zaman tapuna el koyuyorum deniliyor. Dolayısıyla ben bunları son vurgunlar olarak görüyorum. Diğer yandan insanların tepkilerinin farkında değiller. Bir tür zehirlenme içinde olduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla “ben gücümü kaybederim”den ziyade sabahın 5’inde yatak odasına kadar girip insanları uyandırıp, evinden çıkartmak sözkonusu. Biz bunu gördük; koç başıyla girip insanların yatak odasına zorla girildi. Bunu bir terbiye yöntemi olarak görüyorlar ve insanların da bunlardan korkup onlara yine oy vereceklerini düşünüyorlar. Ama büyük ihtimalle, son vurgunları yapıp Türkiye’de herhalde siyasi tarihine gömülecekler diye düşünüyorum.

– Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı veya kamuoyuna bir çağrınız var mı?

– Söylediğiniz gibi bu saydığımız mahallelerin konusu her yerin konusu yani Çamlıca Camisi’ni örneğin, mahallenin riskli olduğunu iddia edip Kirazlıtepe’yi yıktılar, geçenlerde 4 yıl önce bir mücadele verildi, şimdi evlerine kavuştular. Birlikte olamadan hiçbir şey olmuyor. Dolayısıyla ben bütün mücadeleleri ortaklaşmaya ve herkesi desteğe çağırıyorum. Örnek olacaksa biz yarın yine Tozkoparan’da olacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Diğer içerik
Kapalı
Başa dön tuşu