GüncelManşet

“Patrona ve Türk Metal çetesine savaş açtık”

İzmir: İzmir’de Kocaer Haddecilik’te işten atılan 45 işçi direnişe başladı. Yeni Foça yolu üzerinde bulunan fabrikada hak arayan işçiler işten atıldı. İlk olarak bir işçinin işten atılmasından sonra arkadaşları tepki olarak üretimi durdurdu ve arkadaşlarını işe geri aldırttı. Daha sonra fabrika yönetimi 4 işçiyi birden işten çıkarttı. Yine arkadaşları için üretimi durduran işçilerin hepsi yani tam 45 işçi isten atıldı. İşten atılan işçiler fabrika önünde çadır kurarak direnişe başladı.

İşçiler, işe geri alınıp, insanca bir ortamda çalışmaları sağlanana kadar direnişe devam edeceklerini söylüyorlar. Biz de direnen işçilerle bir ropörtaj gerçekleştirdik.

– Çadır ortamınızdan bahsedebilir misiniz?

Serhat Sıvacı: Ortam şu anda çok iyi. İşten çıkartılan 45 arkadaşın hepsi birbirine bağlı. Biliyorum içeride de bizi destekleyen, bizden yana olan arkadaşlar var. Onlar da tek kaldıklarından dolayı içerde ses çıkartamıyorlar. Çadırın içerisindeki ortam harika, herkes birbirine bağlı ve sonuna kadar gidebilmek için birbirine güven duyuyor. Buradan kimse hakkını almadan evine gitmeyecek. Çadır içerisinde ilk 2 gece herkes kaldı. Milletin ailesini görmesi gerekiyor, bulunduğumuz ortam toz yığını, banyo ihtiyacı doğuyor vs. sebeplerle birlikte kendi aramızda bir nöbetleşmeye başladık. Çayı, yemeği beraber yaparak komünal bir yaşam kurduk ve her şeyi paylaşıyoruz. Çadırın içerisinde iş bölümü yaparak guruplar oluşturduk.

 

“Maddi anlamda desteğe ihtiyacımız var”

Şunu da söylemek gerekir ki maddi anlamda çok büyük bir desteğe ihtiyacımız var. Çünkü karşımızda sermaye var. Sermayenin karşısında da güçlü durabilmek için ufak tefek de olsa, kendi sınıf kardeşlerimizin yardımına ihtiyacımız var. O çadırda 1 günde en kötü 350 lira masrafımız oluyor. Yemesi, içmesi, sigarası falan. Hiç lükse kaçmıyoruz, zaten lükse kaçabilcek bir durumumuz yok. Bazı dernekler ihtiyaçlarımızı karşılamaya başladılar.

– Direnişinizin, o havzada olan başka fabrikadaki işçilere etkisi oldu mu?

Serhat Sıvacı: Direnişe ilk başladığımızda bizim fabrikadakiler olsun diğer fabrikadaki işçiler olsun, onların gözünde öcüydük. İşin gerçek yüzünü, amacımızın ne olduğunu öğrendiklerinden itibaren tavırları değişmeye başladı. Şimdi diğer fabrikaların servisleri korna çalıp selam vermeden yanımızdan geçmiyor. Perdelerini bize doğru kapatan insanlar artık bizimle dayanışma içerisinde olduklarını yaptıkları işaretlerle gösteriyorlar. Gün geçtikçe, bizim sürecimiz uzadıkça aslında biz sadece Kocaer Fabrikasında kazanmayacağız. Bakırçay havzasında bulunun bütün işçi kardeşlerimizi kazanacağız. Herkes en azından hakkını aramanın yolunu bilecek. O havzada bir arkadaşın üstüne vinç düşmüş, belden aşağısı felç olmuştu, çok kişinin çalışırken parmaklarının koptuğunu bilirim. Biz bunların olmasını istemiyoruz ve bu yüzden de direniyoruz. Direnişimizin herkese örnek olması için uğraşıyoruz.

– İşten atılan ilk kişi olarak yaşadıklarınızı bize anlatabilir misiniz?

Yücel Memiş: İnsana, işçiye değer verilmeyen bir ortamda çalışıyorduk. Bir yandan işçinin hakkı gasp ediliyor bir yandan işçi aşağılanıyor, küfüre maruz kaliyordu. Bu şartlarda çalışan işçi de bir yerden sonra patlıyor. Bizim de patlama noktamız çay olayı oldu. Çay saatlerimizin kısaltılması biz de inanılmaz bir rahatsızlık yarattı. Bu rahatsızlıktan kaynaklı homurdanmalar başladı. Biz biraraya gelip ortak bir tepki koymaya başladık. Bunu hep beraber oturduk konuştuk ve imza toplamaya başladık. Daha sonra ise işten atıldım. İlk olarak sabah 8 vardiyası üretimi durdurarak benim işe geri dönmemi yönetimden talep ettiler. Saat 3’den sonra gelen vardiyadaki arkadaşlar da önceki vardiyadan cesaret alarak onlar da işi durdurma kararı aldı ve bütün gün fabrikada üretim durdu. Akşam dayanamadılar ve beni işe geri almak zorunda kaldılar.

Hepimizde bir özgüven oluştu. Bunu yapabiliyorsak daha iyisini de yapabiliriz bilinci oluştu. Daha insancıl şartlarda çalışabiliriz havası oluştu fabrikada.

– Çalışma ortamı nasıldı fabrikada?

Yücel Memiş: Çok ağır, zor, güvencesiz ve aynı zamanda haklarımızın gaspedildiği bir ortamda çalışıyorduk. Gece 12 saat çalışmak ağır sanayide yasak olmasına rağmen bizde serbestti. Koskoca havzada 13 bin işçiye bunu uyguluyorlar ama bunu kimsenin gördüğü yok. Ne yasaların ne devletin burayı gördüğü yok.

Denkleştirme denilen bir olay var ve bu çok keyfi yapılıyor. Devlet bunu bu amaçla mı çıkarttı yoksa işçi mağdur olmasın mı ya da patron kafasına göre işçinin mesaisini yesin diye mi çıkarttı anlamış değilim. Mesai yapıyoruz ertesi gün diyorlar işe gelme. Ondan sonra diyorlar denkleştirme yaptık itiraz edince de yasaya sığınıyorlar. Bu sonuçla da biz işçiler mağdur oluyoruz.

– Sendikaların havzadaki durumu ne?

Yücel Memiş: Türk Metal diye bir çete var, resmen belde silahlan bekliyorlar. Başka sendikalar da göze alıp buraya giremiyorlar. Bugün orada ses çıkartmanın en iyi yolu fiili mücadeleden geçiyor. İşçi birlikte hareket etmediğinde oradaki sömürüye başkaldıramıyorsun. Bugün biz başkaldırdık. O başkaldırıyı daha da büyütüp bütün bu havzaya yaymak istiyoruz. Nasıl ki Bursa’da on binlerce metal işçisi haklarını direnerek kazandıysa ve Türk Metal gibi bir çeteyi yere devirdiyse biz de bugün bu havzada bunu yapmaya çalışıyoruz. Türk Metal çetesini, sermayeyi ve onları koruyan yasalara karşı 45 kişi topyekün bir savaş açtık. Bu direnişi büyütüp sonuna kadar gitmek istiyoruz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu