DerlediklerimizKadın

Sibel Özalp  |  İnsanın yok sayıldığı coğrafyada kadın mücadelesi verebilmek: Meena Keshwar Kamal

Sosyalist, devrimci, şair Meena Keshwar Kamal, özgürlük düşünü adım adım ördüğü kadın mücadelesinde somutlaştırdı. Meena'nın 4 Şubat 1987'de “Egemenlerin oyun tahtası” diye tarif ettiği ve kendi ülkesi Afganistan'da katledilmesinin üzerinden 32 yıl geçti.

Kadına yönelik katliam politikaları, bilinçli bir politika olarak sadece içinde bulunduğumuz coğrafyada değil, dünyanın farklı bölgelerinde; yalnızca içinde bulunduğumuz zamanda değil, Ortaçağ’dan bu yana modern yüzüyle devam ediyor. İmha politikaları bazen devletlerin ürettiği şiddet çetelerinin elinde toplu kadın katliamlarına dönüşürken, kimi zaman devletlerin fark ettirmeden münferit cezalar gibi gösterdikleri katliamlara dönüşüyor. Ancak hesaplanamayan bir şey varsa o da bütün bu koşullar altında kadın olduğunu özgür bir şekilde söylemekte ısrar edenlerin var olmasıdır. Afganistan’ın kadın düşmanı politikalarına rağmen mücadele eden Meena Keshwar Kamal ise bu kadınlardan sadece biri.

 

Savaşlar ve işgallerle yazılmış kader ülkesi: Afganistan

 

“Dev duvarlarını gördüm hapishanelerin, aç bir kurt gibi yutan özgürlüğü. Yeniden doğdum direniş destanlarında. Öğrendim son nefesinde özgürlük türküsü tutturmayı, kan dalgalarında ve zafer kutlamalarında” diyen Meena, “Egemenlerin oyun tahtası” diye tarif ettiği işgaller ülkesi Afganistan’da özgürlük düşünü kadın mücadelesinde somutlaştırdı. Politik, feminist ve insan hakları aktivisti, devrimci, şair Meena, genelde insan hakları özelde ise kadın hakları üzerine olan pratiğini yaşamın her alanına yansıtan direngenliğin temsilcisiydi. Doğanın ve direnişin bütünselliğini mücadelesine taşıyan bir devrimci olan Meena, 27 Şubat 1956 tarihinde savaşlar ve işgallerle yazılmış bir kaderin ülkesi olan Afganistan’ın başkenti Kabil’de dünyaya geldi.

 

Afganistan Devrimci Kadınlar Derneği-RAWA

 

19’uncu yüzyılda Afgan bir direnişçinin adını taşıyan Kabil Kız Okulu olan Lycee Malalai’de öğrenime başlayan Meena, orta öğrenimini bitirdikten sonra Kabil Üniversitesi’ne kabul edildi. Meena, üniversite yıllarında Kabil’deki ve diğer Afgan şehirlerindeki öğrenciler gibi toplumsal aktivizm ve giderek artan kitlesel hareketlerle derinlemesine ilgilendi. Meena, bir süre sonra sosyalist-feminist bir militan olarak üniversiteden ayrıldı, ülkesinin egemen devletlerin üzerinde kapıştığı bir oyun tahtası olmasını istemedi ve aynı şekilde kadınların ataerkil kurallar içerisinde sömürülmesine itiraz etti. Meena, hakikatin yolunun kadınları ve yaşamını örgütlemeye adamak olduğuna inanarak, bu adanmışlığın getirdiği en büyük örgütlülüklerden biri olan Revolutionary Association of the Women of Afghanistan-RAWA  (Afganistan Devrimci Kadınlar Derneği) hareketini kurdu.

 

RAWA, Afganistan’daki sosyal haklardan yoksun ve baskı altına alınmış olan kadınlara ses olmak için 1977 yılında Meena Keshwar Kamal tarafından kuruldu. RAWA’nın hedefi, demokrasinin restorasyonu, kadın ve erkek eşitliği, sosyal adalet ve dinin devlet işlerinden ayrılmasıydı. Kısa sürede coğrafyanın en etkili kadın örgütlerinden birine dönüşen RAWA, kadınlara yönelik çalışmalarının yanında, ülkenin genel gidişatına ilişkin de etkili ve radikal eylemler yaptı. Günümüze dek verdiği mücadelede pek çok sosyal hareketi etkileyen RAWA, özellikle Afgan kadınlarının yıllardır Taliban, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve irili ufaklı birçok şiddet grubunun kıskacında verdiği özgürlük mücadelesinde önemli rol üstlendi.

 

‘Kadın özgürlük mücadelesi ulusal bağımsızlıktan bağımsız değil’

 

RAWA’nın kuruluş yıllarında küçük gruplar halinde bir araya gelen örgüt üyeleri hem aile baskıları hem de sosyal baskıdan kurtulmak için gizlendi ve burkalar (çarşaflar) giyerek toplantılara katılma yöntemi oluşturdu. Mülteci Afgan kadınlara, Sovyet işgali sırasında destek ve barınak sağlayan RAWA ile birlikte Meena ve yoldaşları Afgan kadınları arasında güven arttırdı. Kadınların erkeklere olan bağımlılıklarını azaltan ve ataerkil normlara meydan okumaya teşvik etme becerilerini bilince çıkaran RAWA, aynı zamanda toplumsal hiçbir sorunun kadın özgürlük mücadelesinden bağımsız olmadığını savundu. Bunun sonucunda Afganistan’ın karşı karşıya olduğu yoksulluk sorununun ABD emperyalizminden kaynaklandığını düşünen hareket, kadın özgürlük mücadelesinin ulusal bağımsızlık sorunundan ayrı ele alınamayacağını savundu.

 

İşgale karşı bağımsızlık mücadelesi

 

1979 yılında Afganistan’ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesinin ardından kurulan rejime karşı bağımsızlık mücadelesi veren Meena, üniversitelerde boykot örgütlenmelere katıldı. İşgalin sona ermesi için sokaklarda yapılan eylemlerin örgütleyicisi oldu. Kamuoyunu harekete geçirmek için okullarda, kolejlerde ve Kabil Üniversitesi’nde birçok yürüyüş ve toplantı düzenledi. Ardından kadınlar, Saur Devrimi’nden 3 ay sonra 4 Haziran 1979’da siyasi tutsakların tutulduğu Pul-ı Charkhi Cezaevi’nin kapılarında toplandı. Fakat kadınlar hapishaneye kabul edildiklerinde, hücrelerin birçoğunu boş buldular. Tutukluların nerede olduğunu sorduklarında askerler iki binden fazla tutuklunun ve askerin gömülü olduğu toplu mezarı gösterdi. Kadınlar, çocuklarıyla birlikte askerler tarafından kurşuna dizilen insanların cenazelerini alma umuduyla toprağı sopalarla kazdı. Dalga dalga yayılan cesaret RAWA çatısında buluşan pek çok Afganlı kadının esaret zincirlerinden kurtulmasında etkili oldu.

 

Payam-e Zan (Kadının Sesi) dergisi

 

Çalışmaları mevcut hükümeti rahatsız ettiği için bir süre sonra “kara liste”ye alınan Meena, kadınlarla birlikte zihinlerdeki özgürlük coşkusunun satırlara dökülmesi, bu satırların geniş kadın kesimlerine ulaşması için bir dergi çıkarmaya başladı. 1981’de çıkardıkları Payam-e Zan (Kadının Sesi) isimli derginin sayfaları kadınların kanıyla yazılmış özgürlük kelimeleri ile doluydu ve şeriatçıların kadınlara dünyayı dar eden zihniyetine bir karşı koyuştu. Dergide kadınlara dair tüm sorunlara değinen Meena ve arkadaşları, aynı zamanda “bağımsızlık” yazıları da yazıyordu. Etkili muhalefet ile göze batan ve bu nedenle matbaa bulamayan RAWA’nın militanları, bir süre sonra elle yazdıkları dergileri gece yarısı ev ev gezerek kapı altından attı.

 

Meena: Özgür sosyalist bir ülke hayalimiz var

 

Kadın mücadelesinin karşısında coğrafya fark etmeksizin konumlanan eril yargı burada da Meena’nın karşısına çıktı. Rejime hedef olan Meena’nın fotoğrafları ülke genelinde dağıtıldı ve kendisine yurt dışı yasağı getirildi. Bu yıllarda Payam-e Zan’da yazdığı bir yazıda Meena, “Amacınız ne, kimden yanasınız?” diye soranlara cevaben şöyle diyordu: “…İşgalin sona erdiği, bağımsız, halkımın karar vereceği, kadın ve erkeklerin eşit olduğu özgür sosyalist bir ülke hayalimiz var.”

 

Birçok kadın militan tutuklandı ve özgürlüğünden yoksun bırakıldı

 

Meena, ayrıca mülteci çocuklar ve Pakistan’daki mülteci kadınlar için bir hastane ve el sanatları merkezleri kurarak, Afgan kadınlarını maddi olarak destekleyen okullar kurdu. 1981 yılında Meena, Fransa tarafından Fransız Sosyalist Partisi’nin kongresine davet edildiğinde bir diplomatik krize neden oldu. Burada yaptığı konuşma salondakiler tarafından ayakta alkışlandı ve Sovyet davetliler salonu terk etti. Rus gizli servisi KGB’nin takibe aldığı Meena, ülkesine döndüğünde artık tamamen yeraltına çekilmek zorunda kaldı. Meena, yılgınlığa ve umutsuzluğa yer vermeden kendisinin hedef alındığını bildiği halde Şubat 1987 yılına kadar siyasi faaliyetlerine devam etti. Meena dahil RAWA’nın tüm üyeleri, yer altı örgütlenmesine ağırlık verdi. Kadın bedeni sömürüsüne, aile içi şiddete karşı örgütleme çalışmaları yürütülüyor, aynı zamanda kadınlar arası dayanışmayı güçlendirmek için ekonomik durumu iyi olan kadınların desteği ile yoksul kadınlarla dayanışma gösteriliyordu.

 

RAWA’nın birçok üyesi bu dönemde 3 koldan kıskaca alındı ve “faili meçhul” cinayetlerle katledildi. Birçok kadın militan tutuklandı ve özgürlüğünden yoksun bırakıldı. Birliğin yeraltı okulunda eğitim gören bir kadın öğrenci Meena hakkında bir yazı kaleme alan gazeteci Jane Tomlinson’a verdiği röportajda şunları söyledi: “Meena bana sadece eğitim vermedi, o bana daha iyi bir yaşam hakkına sahip olduğumu öğretti.”

 

Meena 4 Şubat 1987 yılında katledildi

 

Meena, antidemokratik rejiminin görüşlerine karşı etkili savunuculuğu ile Rusların ve köktendinci güçlerin saldırısına maruz kaldı. Bu saldırılar sıklaştıktan sonra ise KHAD (KGB’nin Afganistan Şubesi) ajanları ve Pakistan Quetta’daki suç ortakları tarafından 4 Şubat 1987 yılında katledildi. 12 yıllık mücadele hayatında halkı için çözüm gücü olmaya çalışan Meena, özgürlük ve eşitlik adı altında kadınlara empoze edilenin yolsuzluk ve çöküş olduğunu savundu. Buna rağmen demokrasi ve kadın hakları yolunda nüfusun yarısının uyanacağına dair güçlü bir inancı vardı.

 

Mezarının yeri hala bilinmiyor

 

Afganistan’ın tartışmasız en önemli kadın öncülerinden olan Meena’nın mezarının nerede olduğu hala bilinmiyor ama ülkesinin tüm kadınları Meena’nın onlar için açtığı yolun anlamını çok iyi biliyor ve unutmadı. Meena’nın katledilmesinden 2 yıl sonra Ruslar, Afganistan’dan çekildi ancak ülkesi yine bağımsız olamadı. Yerine Amerika’nın desteklediği kökten dincilerin lideri Gulbeddin Hikmetyar devlet başkanı oldu.

 

‘Direnen bir kadın onlar için en büyük düşmandı’

 

2015’in Mart ayında Meena’nın yoldaşlarından Ferhunde, bir türbede muska satan din tüccarı ile tartıştığı için “Kur’an yaktığı” yalanı ile Kabil’de linç edilerek katledildi. Örgütlenmiş erkek kini ve kötülüğü bununla da yetinmeyerek, cenazesini yerlerde sürükledi ve yaktı. Cenazesini erkeklerin elinden alan kadınlar, tabutunu taşıdı ve toprağa verdikten sonra sokaklara çıkarak protesto gösterileri yaptı. Meena’ndan Ferhunde’ye kadın direnişinin Afganistan halini RAWA temsilcisi Heela Faryal şu sözlerle anlattı: “Meena’dan sonraki 2 yıl çok zor geçti. İnsanlar umutsuzdu ama RAWA örgütlülüğünü sürdürdü. Ülke dışına seyahatler, toplantılar düzenlendi. Başka bir ülkedeydik çok zordu ama sokağa çıkıp eylemler de yapıldı. Kadının söz söyleme hakkı dahi yokken bir Gulbiddin’in kentinde sokağa çıkıyorduk. Direnen bir kadın onlar için en büyük düşmandı.”

 

‘Kadınım ben bin yıllık uykusundan uyanmış’

 

Kısa süren yaşamı boyunca bir insan hakları aktivisti olmasının yanı sıra, feminizm ve politik mücadele içinde aktif olarak rol aldı. Aynı zamanda şair olan Meena, kaleminden çıkan “Kadınım ben bin yıllık uykusundan uyanmış” dizelerinde de belirttiği gibi hayatı boyunca özellikle kadın özgürlük mücadelesi verdi. Bugün Afganistan’da 40’lı yaşlarda olan her kadın Meena’nın onun bir yarasını sardığı, bir şekilde temas ettiği anılarını çok net bir şekilde hatırlıyor. Meena’nın sokakta, birebir kadınların hayatlarına dokunarak büyüttüğü hareket, Afgan kadınların yaşamlarında sistematik bir değişiklik yarattı.

Kaynak: Jinnews

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu