GüncelMakaleler

YORUM | Aliyev’in Sözde “Barış” Yalanları ve Soykırım Tehlikesi

"Soykırım suçlarıyla tescilli bölge gerici Türkiye-Azerbaycan-İsrail şer ittifakı, dünya halkları nezdinde şimdiden mahkum olmuşlardır. Ancak kabul etmek gerekir ki III. Emperyalist Paylaşım Savaşı tartışmalarının artığı bu süreçte tıpkı İsrail’in Filistinlilere, Türkiye’nin Kürtlere uyguladığı katliam saldırılarının bir benzeri -Artsahk işgalinde olduğu gibi- Azerbaycan gericiliği tarafından Ermenistan’a yöneltilecektir."

Günümüzde iktidara seçimle veya atanarak geldikten sonra, koltuklarını terk etmek istemeyen, bunun için anayasal değişiklikler yaparak ömür boyu ülke yönetiminde kalmak isteyen liderler trendi artmaktadır. Rusya’da B.Yeltsin’den görevi devralan V.Putin; 2000’den bu yana başkanlık koltuğunda otururken 2030 yılına kadar görev süresini uzatma amaçlı yasa meclisten geçti. 5’er yıldan 3 dönem devlet başkanı olan Şi Cinping 2033’e kadar görevde kalmak istiyor. Belarus Devlet Başkanı, Lukaşenko, 1994’ten bu yana iktidarda iken, 2025 seçimlerinde yeniden adaylığını açıkladı. 2002’den bu yana Türkiye’yi yöneten R.T.Erdoğan, anayasayı ihlal ederek üç dönemdir cumhurbaşkanı olurken, şimdi yeniden Anayasayı değiştirerek ömür boyu Türkiye’nin başında “sultan”lığını ilan etmek istiyor.

Azerbaycan’da ise siyasi durum bu ülkelerden hiç farklı değil. İ.Aliyev diktatörlük ile yönetilen ülkeleri kendisine örnek almıştır. İ.Aliyev’in akıl hocası, örnek aldığı kişi ise R.T.Erdoğan’dır. Aynı “kafa”da olan bu ikili “iki devlet-tek millet” şiarı ile, Kafkaslardan, Ortadoğu’ya bütün işgal ve provokasyonların, terör saldırılarının yöneticisi durumundadırlar. İ.Aliyev’in hanedanlığı 2003 yılında babasından devraldığı koltuk sayesinde başladı. Yirmi yıldır ülkeyi aralıksız yönetmesine rağmen bir kez daha başkan seçildi. 2025 yılında yapılması gereken seçimleri bir yıl öne -7 Şubat’a- çekti ve oyların % 92.1’i aldığı açıklanarak bir kez daha başkan seçildi. Tıpkı Kenan Evren’in 1982 Anayasası’nın oylamasında % 91.33 oy alarak seçilmesi gibi.

İ.Aliyev’in aceleciliğinin arkasına elbette, Artshak işgalinin payı vardır. 120.000 Artsakhlının, 3000 yıldır üzerinde yaşadığı topraklardan, emperyalist devletlerin onayı ile tehcir edilirken İ.Aliyev bunu kendisi açısından bir “zafer” ve siyasi başarı olarak gösterdi. Artshak, Ermeni halkına dayatılan soykırım mı tehcir mi ikileminden elde ettiği “zaferi” kendi iktidarının devamı olarak kullandı.

Artshak’ta Cermak Çart Sürüyor!

İ.Aliyev bir yandan kendi iktidarını sürdürmek için seçim yaparak “demokrasi” gösterisi sergilerken diğer yandan ise Artshak soykırım sürecini devam ettirdi. Artsakh’ın işgal sürecinde yaşanılan soykırım bugün daha da ilerleyerek uluslararası kanunlar-sözleşmeler hiçe sayılarak Cermak Çart (kültürel soykırım) dediğimiz süreç başlamıştır. Şuşi Katedrali yıkılarak camiye çevrilmesi için inşaat çalışmaları daha ilk günden başladı. Vankasar Manastırı üzerinden haçlar sökülerek, camii inşaatı başladı. Hadrut, Marduni, Askeran, Mardagerd, Hinşen (Eskişehir) şehirlerinde, Ermeni halkının senelerdir varlığının sembolleri olan heykeller, anıtlar, haçkarlar ve mezarlar dozerlerle yerle bir edildi.

Berd Zor Surp Hamparsum Kilisesi camiye çevrilirken seneler sonra “işte camiler” denilerek Azerilerin bölgede “bin yıllık varlığı”(!) ispat edilmeye çalışılacak. Tıpkı Türkiye’de tarihi, kültürel dokunun yok edildiği gibi. Tarihi, kültürel miras ve Ermeni kimliğine ait her ne var ise yok edilirken, kamuoyu yanıltılarak tarihi aynı Türkler gibi yalanlar ile inkar edebilmek için “Azeri’lere ait Alban [Arnavut] yapısı” yalanına sarılmışlardır. Binlerce senelik manastırlar, haçkarlar yerle bir edilirken, UNESCO uzmanlarının uyarıları dikkate alınmamıştır. Hatta işlenilen kültürel soykırım ve savaş suçlarını gizlemek için UNESCO görevlilerinin Artsakh’a girişlerine sudan sebeplerle engel olunmuştur.

“Barış görüşmeleri”nin yapıldığı bir süreçte, Artsakh savaşı kahramanlarından Azeri-Türk faşistlerinin korkulu rüyası Monte Melkonyan adına yapılan heykel, dünyaca tanınmış Ermeni müzisyen C.Aznavour, SSCB Ermenistan’ı ilk başkanlarından Alexsandır Miasnikyan, Bakü Komünü lideri Sdepan Şahumyan, yazar Hagop Hagopyan… ve daha nicelerinin heykelleri Ermeni halkına olan tahammülsüzlüklerinden yerle bir edildi. Ermeni halkının ve varlığının izleri yavaş yavaş ortadan kaldırılmaya başlandı.

2020 yılında 44 günlük Azerbaycan-Ermenistan savaşından sonra yaşanılan Felaket, 19 Eylül 2023 tarihinde nihai olarak Artsakh Cumhuriyeti’nin işgaliyle tamamlandı. 120.000 Artsakhlı, yeni bir yüz yılda soykırım ile karşı karşıya bırakılarak üç binden fazla yıldır yaşadıkları kadim topraklardan tehcir edildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Samuel Şahramanyan, “Artsakh Cumhuriyeti’nin 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren feshedildiği” haberini dünyaya dağılan 10 milyon Ermeni’ye duyururken Ermeni halkı içeriden teslimiyet ile ihanete uğradı. Rusya’nın bölgesel çıkarları uğruna işgal ve katliamlar ile bir kez daha karşı karşıya kaldı. 21. yüzyılda yaşanılan bu trajedinin siyasi sorumlusu Nicol Paşinyan’dır. Uluslararası emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelen N.Paşinyan, Ermeni tarihine kara bir leke olarak yer alırken bir tarihin (Artsakh Cumhuriyeti’nin) “şimdilik” ortadan kaldırılmasına yardımcı olmuştur.

Ermeni halkı içeriden ihanet-teslimiyet ve dışarıdan ise işgal saldırılarına karşı Artsakh’ı işgalci güçlere teslim eden N.Paşinyan, bir dönem Artsakh Cumhuriyetinde görev almış Devlet Başkanı, Bakan ve askeri sorumlulardan olan, bugün Azerbaycan’da tutuklu bulunan Arayik Harutyunyan, Ruben Vardanyan, David İşhanyan, Bako Sahakyan, David Babayan, Arkadi Ghukasyan, David Manukyan, Levon Mnatsakanyan’ın Azerbaycan faşist İ.Aliyev kliği tarafından rehin alınan siyasi tutukluların varlığına sessiz kalmıştır. Tıpkı Rusya’nın tutuklanmalara sessiz kaldığı gibi Paşinyan’da bir dönem Artsakh’ın Kendi Kaderini Tayin Etme mücadelesi yürütenlerin rehin alınmasına sessiz kalmıştır.

Ermenistan Zor ve Tehlikeli Yol Ayırımında!

1991 yılında SSCB’den ayrılarak bağımsızlığını ilan eden “Batı yanlısı” olarak bilinen Ermenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Levon Ter Bedrosyan’ın halefi olarak Hayastan siyaset sahnesinde yerini alan N.Paşinyan, 2018 yılında “değişim” vaadiyle iktidara geldi. Leninagan’dan (Gümrü) başlayan ve “Kadife Devrimi” olarak tarihe geçen uzun yürüyüş, Serj Sarkisyan’ın iktidarının al aşağı edilmesiyle sonuçlandı. Halkın, yönetime olan “güvensizlik, yolsuzluk, yoksulluk ve yurt dışı göç”lere tepkilerini iyi değerlendirdi. Aradan geçen altı yıl içerisinde devlet içerisinde “yargı, istihbarat ve güvenlik” kurumlarını ele geçirdi. 44 günlük Savaşı kaybetti. Artsakh Cumhuriyeti’nin feshedilerek teslim edilmesi ile tarihe geçti. Değişim bunlarla yeterli kalmadı, Ermeni halkının değerleri bir bir tartışmalara açıldı. Örneğin Paşinyan “Ararat” yerine sembol olarak “Arakaz”la, “Ermeni halkının tarihi” kavramı yerine “Ermenistan tarihi” ile değiştirilmesini istiyor. Bu yüzden hiçbir idarecinin bugüne kadar maruz kalmadığı “Türk Nicol” suçlamasına maruz kaldı.

Altı yıldan bu yana Ermenistan yönetimini elinde bulunduran N.Paşinyan yönetimi, aldığı kararlarla “rengi”ni belli etmiş oldu. Her ne kadar seçimle iktidara gelmiş olsa da Putin ve Rusya’nın onayını almış idi. Ama bugün Rusya ile siyasi bağlarını koparmak isterken, yüzünü ABD-AB’ye dönmüş durumdadır. Ermenistan bir yol ayırımındadır. Fakat bu süreç Ermenistan ile Ermeni halkına sancılı olacaktır. Sözde “Rus Barış Gücü”nün gözleri önünde Putin’in onayı ile Azerbaycan tarafından Artsakh’ın işgaline onay verilmiştir. Artsakh Cumhuriyeti’nin kaybedilmesinden sonra, “Ermenistan’ın güvenliği tehlikede” olduğu tartışılmaya başlanmıştır.

SSCB’den kalan tarihi, ekonomik ve sosyal ilişkiler bakımından Kafkaslar’a hakim olan Rusya hakimiyetine karşı önce Gürcistan’ın NATO’ya dahil edilmesi savaşı, yine bugün iki senedir devam eden Ukrayna-Rusya savaşları ortada iken, Ermenistan’ın bu yeni yol haritası beraberinde tehlikeler barındırmaktadır. Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) içerisinde bulunan Ermenistan ilişkileri bozulmuş, Ermenistan üyeliğini dondurmuştur. Paşinyan hükümetinin ABD ile askeri tatbikat ve ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile “stratejik işbirliği” görüşmeleri, Fransa ile savunma alanında işbirliği (uzun menzilli füzeler ile askeri malzemeler), AB ile ilişkilerin derinleşmesi ve adaylığının kabul edilmesi, Azerbaycan ile Brüksel ile Berlin’de “barış” görüşmeleri vb. Rusya ile ilişkilerin kopmasını beraberinde getirmiştir. Amaç Rusya’nın Kafkaslar’dan uzaklaştırılmasıdır.

İki yıldan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşında, Paşinyan’ın eşini destek amacıyla Kiev’e göndermesi, Ermenistan’da UCM’nin Roma statüsünün onaylanması, Putin’in Ermenistan’a gelmesi halinde “tutuklanacak” olması, Ermenistan’da okullardan Rusça dilinin kaldırılmış olması, Zvartnots Havalimanında Rus güvenlik görevlilerinin görevlerine son verilmesi… gibi Rusya’nın Kafkaslar’da egemenliğine ters düşen, gelişmeler, Rusya’nın Ermenistan’a “nota” vermesine sebep olmuştur. Rusya’yı hedef alan bu kararlar Batı emperyalizmine güvenerek alınmıştır. Gürcistan ve Ukrayna’dan sonra ABD-AB çıkarları uğruna ateşin içine sürüklenen Ermenistan, hiçbir zaman kaldıramayacağı tehlikeler ile bugün karşı karşıyadır.

“Barış”tan bahseden Azerbaycan işgalcilerinin Ermenistan sınırlarında provokasyonları ve taciz atışlarının olmadığı bir gün yoktur. Sudan gerekçelerle yeni yeni Ermeni köylerinin işgali planlanırken dünya kamuoyunu yanıltmak için “barış görüşmeleri”nde rol almaktadır. Oysa yeni bir savaş hazırlığı içerisinde oldukları herkes tarafından bilinmektedir. Azerbaycan savaş ve işgal planlarını gerçekleştirmek için “Yerevan, 1918’de Ermenilerin tahrip ettiği ve yağmaladığı ilk Azerbaycan şehridir” açıklamasında bulunuyor. Hızını alamayan İ.Aliyev daha da ileri giderek Ermenistan’ı, “Batı Azerbaycan” olarak gösteriyor. Bu durumda “barış görüşmeleri”nin ne kadar inandırıcılığı olacaktır?

Sözde “barış”tan yana olan İ.Aliyev hanedanlığı, bunlar yetmiyormuş gibi egemen bir devlete emir ve direktiflerde bulunuyor. “Ermenistan anayasasını değiştirerek kısa zamanda Azerbaycan’a yönelik toprak talebinden vazgeçmeli, sembolleri değiştirmelidir” buyruluyor, “mayın tarlaları haritalarının teslim edilmesini” emrediyor. Bitmek tükenmek bilmeyen istekleri arasında 8 köyü de unutmuyor! Kuzey’de olan köyler Gürcistan ile Güney’de olan köyler ise İran ile Ermenistan’ın bağlantılarının kesilmesi içindir. Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki “barış görüşmeleri” 2023 yılı sonuna kadar imzalanması gerekirken, yeni yeni tavizler koparmak görüşmelerine dönüşmüştür. Paşinyan da tavizlere karşı “onay vermekten” öte karşı çıkmamıştır.

Soykırım Tehlikesi Sürüyor!

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı döneminde Ermeni halkı binlerce yıllık topraklarında soykırıma uğratıldı. Yaşadıkları topraklardan tehcir edilerek katledildiler. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Hitler Almanya’sı 6 milyon Yahudi’nin yok edilmesiyle bilinen Yahudi Holokost’u tarihin ve insanoğlunun hafızalarında yerini koruyor. Holokost’a uğrayan Yahudilerin felaketinin üzerinden kurulan İsrail Siyonizmi ise Filistin halkının topraklarını 1967 yılından bu yana işgal ederek, bugün ise kendileri başka bir halka soykırım uyguluyor. Halen Felaket (Nakba) bütün şiddeti ile devam ediyor. Bugün Gazze’de bir halk BM’nin gözleri önünde Soykırım gerçekleştiriliyor. Bu soykırım III. Emperyalist Paylaşım Savaşı tartışmalarının yapıldığı bir süreçte yaşanıyor.

Soykırımdan kurtulan Ermenilerin sığındıkları Ermenistan, III. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın işaretlerinin çoğaldığı bu süreçte yeni bir soykırım tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu soykırımın failleri bellidir. Bütün kötülüklerin içinde yer alan İsrail-Azerbaycan-Türkiye şer üçlüsü tarihten gelen soykırımcı yüzlerini bir kez daha göstermişlerdir. Filistin halkının katliamında İsrail Devleti’ne ilk yardım elini uzatanlar Türkiye ile Azerbaycan oldu. Dünya genelinde İsrail katliamlarına sokaklarda tepki gösterilirken aksine dünyada tek ülke Azerbaycan’da İsrail lehine gösteriler düzenlendi. Savaşta su gibi akan petrol Azerbaycan’dan sağlanırken, bütün ihtiyaçlar ise Türkiye’den gemilerle İsrail limanlarına taşındı. Artsakh’ın işgalinde keşif uçakları ile istihbaratı sağlayan İsrail’e vefa borcu böylelikle ödendi. İsrail’in % 65 petrol ihtiyacı Azerbaycan tarafından karşılandığı bir sır değildir. Azerbaycan’ın İHA, uçaksavar füze sistemleri ve silah ihtiyaçları İsrail tarafından karşılanıyor. Bütün hesap “İran’ı çevrelemek” ve öldürücü darbeyi vurmak içindir.

Soykırım suçlarıyla tescilli bölge gerici Türkiye-Azerbaycan-İsrail şer ittifakı, dünya halkları nezdinde şimdiden mahkum olmuşlardır. Ancak kabul etmek gerekir ki III. Emperyalist Paylaşım Savaşı tartışmalarının artığı bu süreçte tıpkı İsrail’in Filistinlilere, Türkiye’nin Kürtlere uyguladığı katliam saldırılarının bir benzeri -Artsahk işgalinde olduğu gibi- Azerbaycan gericiliği tarafından Ermenistan’a yöneltilecektir. Paşinyan’ın o çok güvendiği batı emperyalistleri kınama açıklamaları dışında bir şey yapmayacak, Rusya ise bu katliamı onaylayacaktır! Ermenistan halkının dünyanın ezilen mazlum haklarından başka dostu yoktur. Ermenistan Paşinyan hükümeti bunu anlayacak ancak iş işten geçmiş olacaktır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu