Makaleler

23 Nisan Çocuk Bayramı?

Bilindiği gibi şu günlerde “23 Nisan Ulasal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” sadece Türkiye’deki çocukların değil “tüm dünya” çocuklarının Atatürk’ten “armağan” edilen uluslararası bir “bayram” olarak kutlanmakta. Çocuklara şiirler ezberletilmekte, Türk bayrakları aldırılmakta ve provalar için çocuklar büyük bir “titizlikle” çalışmaktadır.

23 Nisan 1920’de kurulan TBMM’ye atfen devlet tarafından “resmi” törenlerle kutlanan bu “önemli” gün, egemenlerin kendi ideolojilerinin teşhisinin bir parçasıdır.

1935’e kadar “Hâkimiyet-i Milliye” adıyla yapılan törenler 1935’ten sonra “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adıyla anıldı. 1924’te; “Bugün yavruların rozet bayramıdır” denilecek, 1926’da “23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür” söylemiyle ‘bayram’ olmasının önü açılacaktı.

23 Nisan’a o tarihten bugüne kadar böylesine önem atfedilmesinin önemli pek çok nedeni vardır. Buradan okullarda nasıl kutlandığına ve gerçekte çocuk bayramını olup olmadığına geçmeden önce hangi amaca hizmet “çocuk bayramı” kutlamaları başlatılmış ona bakmak gerekir.

Bir ulus yaratma telaşı için üretilen teori o gündem bugüne resmi tarihin inşa sürecini göstermektedir. Masa başında oluşturulan “Güneş Dil Teorisi”ne kadar uydurma ve ne kadar Türkçe üzerinden Türklüğü yüceltiyorsa 23 Nisan “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adıyla kutlamaları işkence halini alan “bayram” da o kadar çocuklar üzerinden “ulus” bilinci oluşturmak amacıyla aynı ”yola” hizmet etmektedir.

23 Nisan kutlanmasını emreden M. Kemal’in şu sözleri ne demek istediğimizi anlatmaktadır; “Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk Devleti’nin devamını emanet edeceğimiz yeni Cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli birer vesiledir” (M. Kemal)

“Bayram” devletin şovenizmin zehrini damara enjekte etme anlamında oldukça kullanışlı bir araç haline getirilmiştir. Şovenizmini “ağaç yaşken eğilir” sözü referans alınarak minik zihinlerde “Atatürk ve Türklüğü” yüceltme amacına uygun bir başlangıç oldu. Devlet “ne de olsa zehri erken verirsen etkisini daha iyi gösterecekti” dedi ve işe koyuldu. Her koldan yürütülen Türklüğün yüceltilmesi okullarda M. Kemal hayranlığı üzerinden işlenmeye başladı. Tüm uygarlığın üretici Türklük propagandası karakollar “her şey vatan için” yazılarıyla donatılırken okullarda “ne mutlu Türküm diye” yazıları ve M. Kemal büstleriyle yerini aldı. Her sabah “Andımız” diye adlandırılan metin kutsanan bu büstler önünde okutularak damarlara “Türk kanı” pompalandı.

O nedenledir ki 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim vb. tarihler egemenlerin kendilerini kanıtlaması için gövde gösterilerine dönmekte ve çocuklar makine, askerlerin “resmi geçitleriyle” heykele çevrildiği tarihler olarak gelenekselleşmiştir. Elbette asıl amacı örtmek için “çocuk”, “gençlik”, “zafer” bayramları adıyla sayfalara yazılır.

23 nisan 1Kemalizm’in inşası, şovenizmin kaynağı haline getirilen bu “özel” günler tüm bu gerçekler dışında yukarıda vurguladığımız gibi katılmak zorun olan çocuklar için bir çile anlamına getirilir. Her birimiz bir şekilde ya yaşamış ya da şahit olmuşuzdur, bu “resmi” törenlerin çalışmaları günler hatta aylara öncesinden başlatılır.

23 Nisan’larda çocuklara M. Kemal’i öven “atam atam sen kalk ben yatam” vb. dizeler ezberletilirken 19 Mayıs’larda çeşitli “sportif” hareketlerle “Ata” kelimesinin harfleri oluşturacak şekiller çizdirilir.

Geçmişte bende bahsettiğim bu törenlerinde “görev” almış 19 Mayıs’ta “ata” harflerinden bir parçacığı “temsil” etmiştim. Tören sırasında üzerimizdeki siyah tişörtü büyük bir hızla çıkararak M. Kemal’in adı yazan beyaz tişörtlerle “ ata” yazmış, “büyük” devletlûların geçit törenini izleyinceye kadar beklemek zorunda kalmıştık. Bu törenlerin çalışmaları ayrı bir dertken törende bazen yağmur bazen güneş altında saatlerce beklemek başka bir çilenin adıdır. Ama şikâyet eden, çalışmaya gelmeyen veya şiirini ezberlemeyen “ata” kelimesini çizemeyen yanar. Çünkü notları düşürülmekle tehdit edilir.

Şiiri törende yanlış okuyan öğrenci matematikten orta bile almayı aklından geçirmesin, bir müdüre görünmesin diye korkutularak “şevkle” bu çalışmalara katılmak dayatılır. Çünkü korku, zorbalık faşizmin mayasıdır, faşizm ise TC’nin varlık zeminidir.

Tabii “Dünya Çocuk Bayramı” kutlanırken pek çok yoksul mahalle, köyde şehirde ya da Kürdistan’da mendil satan, dilencilik yapan veya havan toplarıyla paramparça olan çocuklar vardır.

Bundandır ki egemenler kimseyi böyle örtük iadelerle “çocuk” bayramlarıyla dünya çocuklarını birleştireceğine inandıramaz/inandıramamakta. (Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu