Makaleler

40 YILLIK EMPERYALİST PLANLARIN ÜZERİNDEN BÖLÜNMENİN DERİNLEŞTİRİLMESİ

Kıbrıs sorunu adanın % 37’sinin Türkiye tarafından işgalidir aynı zamanda. 1974 yılında gerçekleşen, Türkiye müdahalesinin önünü açan Yunanistan cuntasının, Kissenger’in, İngiliz ve Amerikan emperyalistlerin kirli rollerini de unutmamak gerekir.

Keza, Kıbrıslı Rum ve Türklerin İngiliz sömürgeciliğine karşı verdiği eşsiz ortak mücadele gibi, ada yerleşimcilerinin ulusal ayrılıkçı rolleri ve emperyalistlerin Yunanistan ve Türkiye’de ki milliyetçi-faşist güçler üzerinden planlarını gerçekleştirmeleri ile birlikte, bu burjuva sınıfların ahmakça ihtirasları da unutulmamalıdır.

Bugün, 40 yıllık Kıbrıs trajedisi ve 10 yıllık bölücü Anan planının Kıbrıs halkının çoğunluğu tarafından ret edilmesi ardından, adada ki gelişmeler, emperyalistlerin doğu Akdeniz sahasında tehlikeli bir biçimde kızışan rekabetiyle yeniden kritik olmaya başladı. ABD Başkan Yardımcısı Beıden, adaya yaptığı ziyarette; “Kıbrıs ile olan ilişkilerimiz gerçekçi ve çok şey vaat eden stratejik bir düzeydedir” açıklamasını yapmaktaydı.

Xrıstofıas’ın (Eski Kıbrıs Devlet Başkanı, çn.) doğal gaz kaynaklarının değerlendirilmesi için ABD, Rusya, AB ve İsrail ile olan çok boyutlu dış politikasını kutlamasının üzerinde çok zaman geçti. Anastasiadis ise (Kıbrıs Devlet Başkanı) ise, Kıbrıs burjuva sınıfının geleceğini Rusya’dan koparan ve bunun karşısında AB’nin memorandumuna sokan, Amerikan-NATO güçlerinin teveccühüne bağlı, İsrail ile ittifak yapan yeni bir süreci temsil etmektedir. Anan planı ruhunda başlayan Anastasiadis-Eroğlu görüşmelerinin, her ne kadar hızlı ilerleyeceği öngörülmüş olsa da, ciddi fikir ayrılıklarıyla duraksaması çok sürmedi. Avrupa’nın alternatif doğal gaz veya başka enerji kaynaklarına ve yollarına olan ihtiyacı, Kıbrıs meselesinin “çözülmesini” dayatmakta olsa da, asıl olan genel jeo-politik dengeler sorunudur.

ABD; Mısır, İsrail, Lübnan, Türkiye, Kıbrıs, Yunanistan sarmalında dengelerin kendi lehine yeniden oluşumunu ve tam kontrolü hedeflemektedir. Ancak böyle bir şeyin olması o kadar da kolay değildir. Bölgede yumak fazlasıyla karışık olduğu kadar kızgın ve tehlikeli düzeydedir. Rusya-Batı arasında ki çatışma özellikle bölgedeki durumu daha fazla tehlikeli yapmaktadır. Siyonistlerin ABD-AB tarafından cesaretlendirilen katliamları, emperyalistlerin bölgede kontrolü nasıl sağlayacaklarını açık etmektedir. İşte tam da bu yüzden bölgede halkların anti-emperyalist mücadele cephesi güçlendirilmelidir.

Ülkemizde SİRİZA (Radikal Sol Koalisyonu) ve Kıbrıs’ta AKEL partisinin yaptığı gibi, emperyalizmin rolüne ilişkin sol hareketin değerlendirme ve mücadelesi aldatmaca üzerine kurulmamalıdır. Aynı zamanda kesin hatlarla Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs’ta ki milliyetçi çığırtkanlıklardan ayrı durulmalıdır. Bu tabii ki, Ege’nin iki yakasında bulunan halkların barışına bağlı olan Kıbrıs meselesini yok sayılması anlamına gelmemelidir. Hangi durumda olursa olsun, emperyalistlerin Kıbrıs meselesini çözmek istemedikleri nettir. İstedikleri, Kıbrıslı Rum ve Türkler arasındaki çatışmaları ve Türkiye ile Yunanistan burjuva sınıfları arasında ki çelişkileri kullanarak askeri-politik varlıklarını ve oynadıkları rolü güçlendirmektir. Böl-parçala-yönet politikası hepimizin malumudur.

ABD ve AB’nin sıklıkla Türkiye’nin politikalarını destekledikleri görülmektedir. Aynı biçimde Türkiye’yi kendilerine göre biçimlendirmek için tavır değişikliğine de gidebilirler. Türkiye-İsrail yakınlaşması, ABD tarafından arzu edilen bir durumdur. Fakat bu Gazze katliamıyla fazlasıyla zorlanmaktadır. Enerji yollarının güzergâhı, olası ittifaklar ve Kıbrıs sorununun “çözümü” esas olarak ABD’nin ve de AB’nin bölgedeki gelişmeleri ne kadar kendi kontrollerinde tutacaklarıyla ilgilidir. Kıbrıs yönetimi ve bundan daha fazla da Yunanistan şimdiden her şeye amadedir. Bu ne olursa olsun “çözüme” yol aldığımızı, bunda adil ve sabit olduğu anlamına gelmemektedir. Bu, Anastasiadis’in birkaç gün önce Atina’da yaptığı görüşmelerde ortaya çıktı.

SİRİZA, KKE (Yunanistan Komünist Partisi) ve AKEL partisinin de içinde yer aldığı 34 “komünist”, ilerici, işçi partileri tarafından altına imza atılan “karşıt” metinde, emperyalizmin bugün uyguladığı yöntemlere değinilmeyerek, Kıbrıs sorunun uluslararası hukuk ve BM GK kararları vb. zemininde çözülmesi talep edilmektedir.

Bu çevreler, Kıbrıslı Rum ve Türkler başta olmak üzere tüm bölge halklarına yönelik, durumun daha da kötüleşmemesi için yerli burjuva sınıflara, milliyetçiliğe ve emperyalistlerin halkların “koruyucusu” olduğu yanılsamasına karşı, tez elden kendi mücadelelerini geliştirmeleri gerektiğini unutmaktadırlar. Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs’ta halk yığınlarının çıkarları, emperyalistlerin kendi aralarında ki çelişkilerinin ruletini bölgede oynayan burjuva sınıfların çıkarlarından her geçen gün daha da fazla uzaklaşmaktadır.

Olumsuz güç dengelerine rağmen, halkların anti-emperyalist cephesinin oluşturulması, nesnel koşulların -zor ama- uygun olmamasından değil, yenilginin ve boyun eğen korkak solun tökezlemesinden kaynaklıdır.

Not: YKP (M-L) merkezi yayın organı, Proletarya Bayrağı gazetesinin 02.08.14 tarihli sayısından çevrilmiştir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu