Makaleler

AKP çatışmayı büyütmeye, MİT yeni operasyonlara hazırlanıyor

AKP/Erdoğan iktidarının “PKK önder kadrolarını infaz ya da tutuklama” amacı ile görevlendirdiği 2 üst düzey MİT yöneticisi 5 Ağustos 2017 tarihinde HPG özel birimleri tarafından özel bir operasyonla yakalanmıştı. Operasyonun üzerinden 5 ay geçmesine rağmen Türk devleti hiçbir açıklamada bulunmamış, YNK (Kürdistan Yurtseverler Birliği)’nin Ankara’da bulunan temsilciliğini kapatmakla yetinmişti.

Görünen o ki; büyük bir iştahla katliam haberi bekleyen Türk devletinin iştahı kursağında kalmıştır. Yakalanan MİT yöneticilerinden Erhan Pekçetin, MİT’in en stratejik dairesi olan Etnik Bölücü Faaliyetler Daire Başkanı, Aydın Günel ise içeride ve dışarıda MİT İnsan Kaynakları yöneticisidir. Bunlar MİT merkezinde çalışan ve sorumluluk düzeyi yüksek olan yöneticiler olduğu için diğer dairelerle sıkı ilişki içindedirler. Dolayısıyla MİT’in bütün çalışmalarından ve yaptığı operasyonlardan doğrudan ya da dolaylı bilgi sahibidirler. Bu operasyon ile birlikte MİT beyin takımlarını PKK’ye kaptırmış, büyük bir bilgi ağı açığa çıkmıştır. Aynı zamanda bu operasyon MİT’in başta Paris Katliamı olmak üzere birçok katliamını gün yüzüne çıkartma anlamında büyük bir önem taşımaktadır.

MİT, kurulduğu günden bu yana devletin katliam ve infaz gibi kirli işlerini yerine getirme misyonu ile hareket etmiştir. Vedat Aydın’dan Hrant Dink’e, Ankara’dan Suruç’a, ATİK Operasyonu’ndan Suriye’de DAİŞ ve ÖSO çeteleri ile kurulan ilişkiye kadar birçok katliam ve kirli işin altında MİT’in imzası vardır. Nitekim bunlar Ağustos 2017 operasyonundan öncede bilinen gerçeklerdi. Bu operasyon tüm kesimler için MİT’in yapısı ve karakterini belgelerle kanıtlamış oldu.

Paris Katliamı ile  amaçlanan neydi?

Türk Devleti 2012 yılında askeri olarak yenildi. Bir yanda birçok alanda gerillanın önemli saldırıları ile karada hareket edemez bir hale gelirken, diğer yandan zindanlarda yükselen direnişler ile devletin eli kolu bağlandı. Rojava’da ilan edilen özyönetim ile büyük kıvılcım da çakılmış oldu. Tüm bunlar yaşanırken Oslo ve İmralı görüşmeleri gündeme düştü. Devlet yaşanan sıkışmışlıktan kurtulmanın yollarını arıyordu. Türk Devleti için “Çözüm Süreci” bu sıkışmışlıktan kurtulmanın ve PKK’yi tasfiye etmenin bir yolu olarak kullanılmak istendi. Paris Katliamı tam da PKK’yi masada tutma ve Kürt ulusunun “barış” talebine karşılık bir politika olarak planlandı.

Bu katliam ile kitlelere “Kürt sorununu çözmemizi istemiyorlar, masayı dağıtmamızı amaçlıyorlar” mesajı verilmek istendi. Katliamdan sonra Erdoğan şöyle konuşmuştu; “Şu anda teröre karşı bizim vermiş olduğumuz bir mücadele var, mesafe almak istiyoruz, bunu arzu etmeyenler de var. Bunlar tarafından da böyle bir provokatif çaplı bir girişim de olabilir.” Katliamda elbette ki Fransa işbirliği halindeydi. MİT belgeleri ile bu daha fazla açığa çıkmış oldu. Fransa bu katliamın başından beri Türkiye’yi koruyan açıklamalarda bulundu; “Olayın PKK içinden biri tarafından gerçekleştirilmesi, Türkiye açısından ferahlatan bir açıklama. Kim azmettirmiş olursa olsun, Türkiye ile ilgisi olmadığı resmen açıklanmış oldu.” Yıllar sonra ise Ömer Güney’in itirafta bulunmasından şüphe edilerek hapishanede bizzat Fransa tarafından öldürüldü. Kirli bir katliam, beraberinde yeni kirli katliamları da getirmiş oldu.

 

MİT, özellikle Avrupa’ya  sızmış durumda

fotoMİT, özellikle AKP’nin baskısından kaçarak Avrupa’ya yerleşen muhalifleri sıkı bir denetim altında tutmayı amaçlamakta. MİT ajanı Ömer Güney’in cep telefonunda Kürt Kültür Derneği’ne üye olanların isim listesi ve adresleri bulunmuştu. İki yıl önce açığa çıkartılan MİT ajanı Mehmet Fatih Sayan’ın Almanya’da MİT adına birçok cinayet planladığı ortaya çıkmıştı. MİT’ten aylık 1500 Euro aldığını belirten Sayan, önemli bilgilere ulaştığında MİT ile e-posta aracılığı ile iletişim kurduktan sonra “size çikolata getireceğim” diyerek bu bilgileri MİT’e elden ulaştırıyordu. NAVDEM başkanı Yüksel Koç’a suikast planı Kürt Hareketi tarafından açığa çıkarılmıştı.

Almanya, MİT’in en çok örgütlüğünün olduğu bölgedir. 6 binin üzerinde MİT ajanı olduğu yazılmaktadır. Türk devleti örgütsel anlamda üst düzey gördüklerini yakalamak için Alman devleti ile işbirliği yapmaktadır. O yüzden MİT’in Almanya’da tek başına çalıştığı söylenemez. ATİK operasyonu Almanya-Türkiye devletlerinin ortak planıdır. Egemenler kendileri içinde bir tehlikenin yükseldiğini görmesi halinde burjuva demokrasisinin kırıntısına bile bakmadan saldırmaktan geri durmaz. Bu anlamda özellikle Avrupa’daki görece özgürlük ortamı kimseyi yanıltmamalıdır.

İç savaş ve  infaz operasyonlarına hazırlık

Ülkede artan saldırılara paralel olarak MİT’in de çeşitli infazlara girişeceği yönünde bilgiler gündemdedir. Türk devleti iç savaş hazırlığı içerisindedir. Geçtiğimiz günlerde açığa çıkan belgelerle AKP-MHP’nin ortak hazırladığı paramiliter çetelerin silahlı eğitim kampları açığa çıktı. 2019 seçimlerine hazırlık olarak değerlendirilen bu kamplarda çeşitli askeri eğitimler verilmekte, infaz-katliam gibi kirli işlerde kullanılmak üzere tetikçiler yetiştirilmektedir. Son KHK ile birlikte bu gibi çeteler yasal olarak korunma altına girmiş oldu. Bununla paralel olarak Avrupa’da önemli isimlere emperyalistler ile işbirliği altında infaz-suikastlar yapılabilir.

“Geçtiğimiz hafta sonu çeşitli kaynaklardan doğrulanan bir istihbarat aldım” diyen HDP milletvekili Garo Paylan tarafından Avrupa’da birçok suikasta hazırlık olduğunu açıkladı. Avrupa’da yaşayan Alevi ve Ermeni toplumların temsilcilerine, ülkesini terk etmek zorunda kalan gazetecilere, yazar, akademisyen ve kanaat önderlerine yönelik suikast hazırlığı olduğunu söyleyen Paylan, edindiği bilgileri geçen hafta doğruladığını vurguladı. Bu açıklamadan kısa süre sonra devrimci demokrat kimliği ile tanınan Amedspor oyuncusu Deniz Naki’ye suikast girişiminde bulunuldu. Arabasına 2 kurşun isabet eden Naki, saldırının arkasında MİT’in olduğunu açıklamıştı. Alman polisinin Naki’ye “PKK ile bir ilişkin var mı?” şeklinde sorusu ise mânidar…

Önümüzdeki süreçte Türk devletinin saldırılarını kapsamlı yürüteceği açık. Bir yanda paramiliter çeteleri ile saldırmaya hazırlanırken diğer yanda Avrupa’da emperyalistler ile suikast-infazlara girişecektir. Evet, hiçbirimiz güvende değiliz ancak çözümsüz de değiliz. Bugünden örülmesi gereken devrimci ittifaklar ancak faşist ittifakların saldırılarını durdurabilir. Özellikle gençlik cephesinde birleşik mücadeleye dair gelişmeler umut olsa da, bunun bugünden yaşama geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ya birlikte direniş, ya hep beraber yenilgi…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu