GüncelMakaleler

AKP’nin görsel evreni: Savaş dizileri

Toplumsal algıyı ve sosyal pratiği şekillendirmek adına kitle iletişim araçları çok kapsamlı bir etki alanı temsil etmektedir. Bu alan sadece sosyal, ekonomik, siyasi düşünce ve davranışları belirleme ve etki etme kudretinin de ötesinde bir kimliğin inşasını, bir kültürün yaygınlaştırılmasını ve bir toplumsal karakterin kitleler içerisinde üretilmesini de kapsayacak şekilde çok yönlü bir görsel ya da işitsel evrenin tanımlanmasını içermektedir.

Medya etkisi şeklinde kavramsallaştırılan bu olgu, doğrudan toplumsal bilincin belirlenimini etkilediği oranda,  kitlelerin pratik hayatını ve sosyal, politik ve kültürel tüm tutumlarına dair yürütülecek her tartışmada etkin bir role sahiptir. Örneklendirmek gerekirse, Arap Baharı sürecinde Mısır’da ortalama 300 bin blog sayfa bulunmakta ve bu sayfalar üzerinden oluşan sosyal etki o dönemki politik hareketlilik üzerinde etki etmektedir. Bu noktada İstanbul’da düzenlenen Türk-Arap medya zirvesinde konuşan Mısırlı gazeteci Ahmad Al Sheikh’nin “El Cezire olmasaydı Arap Baharı 15 yıl gecikirdi” sözleri yeterince açıklayıcıdır. Yine tersi bir örnek olarak çokça anlatılan Amerika’da ciddi bir kitlenin Vietnam Savaşı’nın Amerika’nın kazandığını bilmesi(!) bahsettiğimiz kapsamı özetler niteliktedir. Gerçeğin eğilip bükülebildiği, manipülasyon temelinde oluşan görsel evrenin potasında eriyebildiği ve olmayanın gerçek kılınabildiği bu etki, özellikle iddiası toplumsal bir devrim olanlar açısından da dikkat çekici bir başlığı temsil etmektedir.

 

AKP ve şiddet teşhirciliği

Üstte bahsettiğimiz genel tanım ışığında tartışmak istediğimiz konu, özellikle son süreçte yeniden TV ekranlarını işgal eden savaş dizileri ve özellikle açık hükümet propagandasını kan ve katliam çığırtkanlığı ile kitlelere zerk eden dizi ve filmler meselesidir. Geçmişten beri polis ve asker övgüsü filmler, Kurtlar Vadisi gibi açık milliyetçi propagandayı ve dış düşman olgusunu işleyen diziler bu meselenin bilindik ayaklarını teşkil ederken, son süreçte yayına giren Savaşçı, Söz, İsimsizler gibi diziler özellikle devletin Kürt kentlerinde uyguladığı katliamların ertesinde ekranlarda yer almasıyla dikkat çekici bir iç savaş çığırtkanlığı öğesi olarak üzerinde durulması gereken bir meseleye işaret etmektedir.

Bu konu sadece propaganda kavramı ile sınırlandırılamayacak boyutta bir kültürel ve sosyal bilinç müdahalesi olarak tanımlanabilecek bir çapa sahiptir. Şöyle ki, bahse konu dizilerde geçmişte “bilindik siyasal gelişmeler” sonucu tutuklanan askerler salınmakta, vatan kurtarma görevi, bu askerler ile hain(!)lere karşı sürdürülmektedir. Şiddet ve ölüm, ülkenin dört bir tarafını saran iç düşman(!) olgusu gibi temel göndermeler içeren dizilerin, verdikleri politik mesaj ile AKP hükümetinin siyasal pratiğini açıkça olumlamakta, buna temel olacak bir kitle bilincinin inşasını zorlamaktadır.

Yaşanan süreçler kendi bağlamından kopartılmakta, gerçeklik sadece çarpıtılmakla kalmayıp yerine başkaca olaylar gerçekmişçesine ikame edilmektedir. Tüm bunlar ise tam da egemenlerin andaki politik süreç temelinde ihtiyaç duyduğu şiddet propagandasına zemin sunmakta, mafyatik övgüler ile suç güzellemesi içermekte, kaba erkek kimliğinin üretimine olanak sunmaktadır. AKP’nin koltuk değneği olan bu profil, başkaca toplumsal bilinç öğeleri ile beraber tam da bu vb. bilinçsel etki öğeleri ile inşa edilmektedir. Dünya genelinde yapılan 3 bin 500′den fazla bilimsel araştırmaya göre medyadaki şiddet ile saldırgan davranışlar arasında bulunan açık ilişki, anlatmaya çalıştığımız bağlamı özetlemek adına yeterlidir.

 

Bir devlet neden buna ihtiyaç duyar?

Açık olan şudur ki, her sistem kendi ideolojik argümanlarını ve politik-ekonomik-kültürel reflekslerini üretmekle yükümlüdür. Kendi bekası için kitlesel desteğe ihtiyaç duymakta, toplumsal taban inşa etmektedir. Bu anlamda fiiliyata geçirdiği tüm pratik geleceğe yönelimini de temsil etmekte, neyi-nereye götürmek istediğini gözler önüne sermektedir.

Bugün AKP’nin kendi siyasal gelişim rotası içerisine yaşamadığı kadar sorunu yaşadığı son birkaç yıllık süreç, onun çok daha kutuplu bir toplumsal yapıya, erkek, Müslüman ve Türk kimliği üzerinden inşa ettiği kitle bilincine duyduğu ihtiyacı deşifre etmektedir. Savaş dizileri üzerinden ürettiği şiddet övgüsünün, tamda böylesi bir süreçte Kürt halkına ve onun Rojava’daki kazanımlarına karşı yürüttüğü karşı-faaliyette hizmet edeceği, psikolojik savaş öğesi olarak bu katliam çizgisine koltuk değneği olacağı açıktır.

Sonuç olarak AKP’nin görsel evrenine çektiği kitlelere sunduğu şey üst boyutta bir yabancılaşma ile kör bir militanlık olmakta, bu da toplumsal bir devrim hedefini olanlar açısından kitle bilincini ve iletişim olanaklarını çok daha kapsamlı olarak ele almayı önemli bir görev olarak karşımıza koymaktadır.

(Bir ÖG okuru)  

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu