GüncelManşet

“Ali’den geriye teslimiyeti seçmeyenlerin onurlu tarihi kaldı”

H. Merkezi: Katliamı ve teslimiyeti dayatanlara karşı Cizre’de direnişiyle tarih yazanlardan Ercan Bişkin’in son fotoğrafı hafızalara kazındı. Ailesinin “Ali”si olan Ercan Bişkin, annesinin deyimiyle “Mazlumdu, kimseyi incitmedi, partiyi, bir de güvercinlerini seviyordu.

Dicle Haber Ajansı, Cizre’de katliamcı devlet güçlerinin eline geçmemek için silahındaki son kurşunu kendisi için kullanan direnişçi Ercan Bişkin’in ailesi ile bir röportaj gerçekleştirdi. Nüfustaki ismi Ercan Bişkin’di ama ailesi ona “Ali” diyordu. Kürdistan tarihine Cizre’deki katliamda “teslimiyeti” değil “var olmayı” seçenlerden olarak geçen Ali henüz 19 yaşında bir gençti.

 

Herkesin Ali’si oldu

Ali yani nüfustaki ismiyle Ercan Bişkin, Cizre’de katledilen yüzlerce insandan biriydi. Lise öğrencisiydi. Önceden annesinin Ali’siydi ama artık direnmeyi seçen herkesin Ali’si. O genç yüreğin geriye bıraktıklarını defnedildiği Güçlükonak’a bağlı Hetman köyünde taziyeleri kabul eden annesi Ayten Bişkin anlattı. Anne Bişkin’i oğlunu devletin yoğun saldırılarının yaşandığı Cudi Mahallesi’nde çıkarmak için beyaz bayrakla tanklara karşı yürürken çekilen fotoğrafıyla tanımıştık. Boynunda taşıdığı sarı-kırmızı-yeşil eşarbı ile başı dik anlatıyor vasiyet üzerine anne Bişkin oğlunun yaşamını ve mücadelesini.

 

“Güvercinleri severdi onları da öldürdüler”

Güvercinleri severdi” diyen anne Bişkin, “40 güvercini var. Damda besliyordu incitmeden, onları da öldürdüler” diyor ve devam ediyor: “Benim oğlum kimseye zarar vermemişti. Kendi evinde yaşıyordu. Kimsenin malını mülkünü talan gitmemişti. Kendi toprağı üzerinde yaşıyordu. Ben ve babası yanındaydık. Diğer çocuklarımızı, küçük olanları çıkardık. Ama ben, babası ve o orada kaldık Cudi Mahallesi’nde. Bir ay kadar orada kaldıktan sonra evlerimize kurşunlar isabet etmeye başladı. Oradan çıkmaya karar verdik. Ona da ‘Gel’ dedik. Ama o ‘Gelmeyeceğim, kaçmayacağım’ dedi.

 

“Benim başım dik, senin de başın dik olsun”

Bizler diğer mahalledeyken onların olduğu mahallede savaş vardı. Biz her gün ölüyorduk. Biz yolun bir tarafındaydık, çocuklarımız yolun öbür tarafındaydık. Telefonla konuştuğumda da ona birkaç defa gel dedim” diyen anne Bişkin, son konuşmasını ve Ali’nin son mesajını şu cümlelerle dile getiriyor: “Şahadetinden on gün önce konuştuk. ‘Çık gel’ dedim. Bana ‘Eğer bir daha bana gel dersen seninle konuşmam. ‘Gel’ deme ve ağlama arkadaşlarım burada onlarla birlikteyim. Benim başım dik, senin de başın dik olsun. Biz yaşam için direndik. Belki cenazemi göremezsin ama boynuna sarı-kırmızı-yeşil bayrak sar. Bu benim için yeterli. Hakkını helal et’ dedi.

 

“Son sözü: Berxwedan jiyanê”

Ali son kez aradığında “Oğlum aç değil misin?” diye soran babasına “Aç değilim, berxwedan jiyanê” diyerek telefonu kapattığını dile getiren Ayten Bişkin, acı ile onurun ifadesini buluşturduğu yüz ifadesiyle şunları söylüyor: “Biz onun bu duruşundan onur duyuyoruz. Başımız diktik. Bu yolu seçtiler, bu yolu sevdiler. Onların sevdiğini biz de seviyoruz. Birçok arkadaşı vardı. Hepsi de çok değerliydiler. Benim Ali’m gibiydiler. Hepsi de benim çocuğum gibiydiler. Hiçbir fark yok. Yüreğimiz yanıyor, sadece oğlum için de yanmıyor, hepsi için yüreğim yanıyor.

“Onları kurtaramadık”

Son olarak oğlunu kurtarmak için beyaz bayrakla Cudi Mahallesi’ne yürüdüğünü hatırlattığımızda anne Bişkin, “Onları kurtaramadım” diye hayıflanıyor: “Onlar bodrumlardayken bir gün bizlere gelin kan tahlili verin cenazelerinizi vereceğiz dediler. Bizler de belki yaralılarımız vardır diye bodrumlara gitmeye çalıştık. Giden heyetin içinde ben de vardım. Oraya yaklaştığımızda gelip önümüzü kestiler. ‘Gelmeyin yasaktır’ dediler. Bizler de hani operasyon bitti dediniz dedik. Belki yaralılar vardır, dedik. Bize ‘Yaralı kalmadı’ dediler.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu