GüncelManşet

“Amacımız devrimci süreci korumak ve uluslararası dayanışmayı ilerletmek!”

H. Merkezi: Fransız Maoist örgüt OCML VP, Enternasyonal Özgürlük Taburu komutanlarından TKP/ML TİKKO savaşçısı Mahir Bakırciyan ile röportaj gerçekleştirdi. OCML VP’nin kendi internet sitesinde yayınladığı röportajın çevirisini paylaşıyoruz:

 

– Kendinizi tanıtabilir misiniz? Enternasyonal Özgürlük Taburu’nda komutanlık nasıl düzenleniyor?

– İsmim Mahir Bakırcıyan, TKP/ML-TİKKO savaşçısı ve Enternasyonal Özgürlük Taburu komutanıyım. Burada komutanların görev süreleri 3 ila 4 ay arasında, biten her dönemin sonunda bileşen örgütler (BÖG, TKP/ML-TİKKO, MLKP, IRPGF) toplanıp komutanlarını seçiyor. Nöbetleşe bir sistem uyguluyoruz, böylece her dönem bir önceki komutanın kurumundan başka bir kurumun savaşçısı komutan seçiliyor.

– Reqa operasyonu zaferle sonuçlandı. Minbiç’ten Reqa’ya bu sürecin tarihsel, stratejik ve taktiksel önemi nedir? Rojava’da devriminin inşası açısından ne gibi katkıları oldu bu hamlenin?

 Rakka’nın özgürleşmesi, faşist DAİŞ çetelerine karşı, enternasyonal gönüllülerden olduğu gibi Arap ve Kürt halklarından da çok can feda isteyen, uzun ve sert bir mücadelenin doruk noktasıydı. Kobane’nin kahramanca savunmasından taaruza geçtik ve Rojava Devrimi’nin kök salacağı yeni bölgeler özgürleştirdik.

Minbiç özgün önemi olan stratejik bir hedefimizdi. DAİŞ’in başkentinden sonra en önemli şehriydi; onların askerlerinin mühimmat ve kaynaklarının Türkiye’den geçişini ve bölgeye dağıtılmasını kolaylaştırıyordu. Rakka’nın batısını ve hatta çevresiyle birlikte güneybatısını tutuyordu ve kantonların birleşme mücadelesi önünde temel bir engeldi. Onun özgürleştirilmesi SDG (Suriye Demokratik Güçleri) için büyük bir zafer oldu ama can bedeli ağır oldu. Maalesef bunun ardından Cerablus ve El-Bab hamleleri, AKP’nin müttefiği DAİŞ için yaptığı suçlu müdahaleler yüzünden askıya alındı.

Sonra Rakka hamlesi geldi; Güney’e doğru birden çok cephesiyle, hem saldırı hem savunma eylemleriyle uzun ve zor bir seferdi ve EÖT her zaman içindeydi. Haziran başında şehir merkezine hücum başladı. Kobane ve Mınbiç şehir savaşlarından öğrendiğimiz her şeyi uyguladık ve SDG’nin gitgide gelişen askeri doktrinine katkı olarak geliştirdik ve uyarladık. (Örneğin: Saldırı eylemlerinde öncekilerden daha dikkatli yaklaştık düşmana, daha küçük askeri birimlere ayrıldık, silahlandırılmış araçların yenilikçi kullanımı, düşman alanlarının ağır silah, top ve uçaklarla kesintisiz vurulması…)

Bununla birlikte faşist düşmanlarımız da yeni taktiklerle karşımızdaydı (keşif ve bombalama dronları, yeni silahlar, taktiksel hatta amaçsal şaşırtma olarak tünel kullanmaları ve ilerlememizi caydırmak için mayın döşemeleri gibi). Şiddetli eylemlerle geçen 4 aydan sonra Rakka’yı özgürleştirdik; DAİŞ’e karşı mücadelemizde askeri/stratejik olarak ama aynı zamanda sembolik/ideolojik olarak da çarpıcı nihai darbeydi.

Rojava’nın özgür halkının devrimci ruhu çoklarının kaçtığı bir düşmanı yendi, DAİŞ’in tehlikesi ve faşizmin diğer tonları kalsa bile artık sözde halifelik yok. Bu kesinlikle Rojava (ve dünya üzerinde faşizmin boyunduruğunun çeşitli şekilleriyle ezilen herkes) için tarihi bir zafer ve bölge için yeni bir aşama açıyor. Rojava şimdi bölge kazanımlarını pekiştirmek, gelişmeye devam etmek ve önüne çıkacak zorluklara askeri ve ideolojik olarak hazırlanmak zorunda.

 

“Eğer yerel halk devrimci inşada yer almazsa…”

– EÖT ve devrimci eylemleri için ne anlama geliyor? Yeniden inşada ve devrimci sürecin istikrarlaştırılmasında askeri ve sivil stratejinin ilişkisi nasıl olacak?

mahir bakırçıyan– EÖT, Rakka’ya hücumda ve şehrin alınmasında ciddi olarak yer aldı. Enternasyonal gönüllülerin şehrin alınmasında anahtar rolünü belirtmek önemli, bu başarımızla paha biçilemez bir askeri tecrübe kazandık ve SDG arasında saygınlık kazandık. EÖT, devrimci örgüt ve arkadaşların önemli ve değerli birliğinden meydana geliyor.

Bir bütün olarak Rojava gibi EÖT’de geçiş sürecinde, durmadan değişen politik-askeri durumu ölçüyor ve sonrasını planlamaya çalışıyor.

DAİŞ’e karşı şimdiye kadar olan haliyle savaş bitiyor olsa bile EÖT bir hareketli tabur olarak devam edecek. Şimdi önümüzde olan dönemde eğitim, propaganda ve hatta belki EÖT’nin çalışmasını yeniden inşaya yaymak yoğunlaşacağımız hedefler. Devrim yeni ilerlediği bölgelerde bile kök salmaya ihtiyaç duyuyor.

Eğer yerel halk devrimci inşada yer almazsa ve devrim de halkın korkunç maddi durumunu çözmezse özgürlük savaşçısı ve direnişçiden çok işgalciye benzer görünürüz.

 

– Bu deneyimlerden ne öğrendiniz? Sonrası için hangi olumlulukları öne çıkaracak ve neleri önleyeceksiniz?

– Hızla değişen Rakka savaş alanını başarıyla yöneten, gelişmekte olan bir askeri doktrine deneyimlerimizi nasıl pekiştirip ekleyebileceğimizi taburun mirası olarak öğrendik. Eylemleri, eğitimimizi canlı tutmak için etkili kullandık ama bunu hamlenin daha erken aşamalarından itibaren yapmalıydık, bu noktada özeleştiri yapmamız şart. Ayrıca sıcak savaşa yoğunlaşmamız devrimci mücadelenin diğer görevlerini (propaganda gibi) ihmal etmemize yol açtı.

 

“Amacımız devrimci süreci korumak ve derinleştirmek”

– EÖT’nin geleceği ne olacak? Rakka operasyonundan sonra tüm askeri güçlerin (YPG, YPJ, EÖT) sonraki adımları, stratejileri nedir?

– Bizler şu an EÖT’nin kalıcı bir askeri karargahını kurmanın imkanını arıyoruz; gönüllü adaylarıyla ve destekleyici örgütlerle iletişime ve propaganda sistemimizi daha da öteye taşımaya yoğunlaşıyoruz; son olarak faaliyetlerimizi toplumsal alana yaymayı ve o bölgede imkanı olan projeleri düşünüyoruz.

SDG, Kuzey Suriye Demokratik Devriminin kazanımlarını korumak amacıyla kurulmuş bir askeri koalisyon. Şöyle ki, içinde çeşitli kurumların temsili var, YPG/YPJ, HXP, Minbiç, Rakka ve Deyr-El-Zor askeri meclisleri, eskiden ÖSO’dan ayrılan gruplar dahil. SDG içte yeniden inşaya devam edecek, Deyr ez Zor hamlesini bitirecek ve bölgede emperyalistlerden gelebilecek saldırıları püskürtmeye hazırlanacak.

 

– Bölgedeki mevcut durumun tahlili nedir? Durum daha karmaşık hale gelmişe benziyor… Siz ne düşünüyorsunuz? EÖT gibi devrimci güçler için bu durumda ne gibi rol ve görevler var?

– Durum çok dengesiz ve çok yönlü. DAİŞ’in bölgesel varlığının yıkılması bölgedeki tüm aktörlere güç verdi. Bu başarıyla her özne karşılıklı diplomatik ilişkilerini yeniden değerlendirdi ve yeniden ayarladı, bölgenin geleceği için tahlil yapmak inanılmaz güç.

Türkiye, Halep’in kuzey kırsalını işgal etmekte, şimdi İdlib’de ve Afrin’e baskısını artırıyor. Haşdi Şabi Şengal’i ve Irak sınırımızı tehdit ediyor. Rejim hala devam eden bir tehlike ve sonra ne yapacağı hala netlik kazanmış değil. Rojava projesinin akıbeti, Kürdistan’ın kalanında devrime ve Suriye’ye ekonomik ambargonun kalkmasına bağlı. Jeopolitik durumun değişen yapısına rağmen devrimin temel görevleri sabittir, dolayısıyla asıl amacımız da;

Devrimci süreci korumak ve derinleştirmek, uluslararası dayanışmayı ilerletmek.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu