GüncelManşet

(Irak Kürdistanı izlenimleri-2) Takım elbiseli, göbekli Peşmerge gerçekliği

Irak Kürdistanı’nda esasta, geçmişten beri etkin olan iki güçten (KDP ve YNK partileri) ve bunlara bağlı iki ayrı Peşmerge gücünden söz etmek gerekiyor. Son dönemlerde çıkış yapan Goran Hareketi’nin Kürdistan parlamentosunda üçüncü büyük güç olarak yerini almasına rağmen, askeri Peşmerge gücü anlamında varlığı-yokluğu belli olmayan cılız bir pozisyonda olduğunu söyleyebiliriz.

Irak Kürdistanı’nda bunlar dışında irili-ufaklı (Yekgurti İslami, Komele, PÇDK vs.) yirminin üstünde parti varlığını sürdürmektedir. Lakin, bu partilerin de Irak Kürdistanı’nda kurulu ve esasta aşiret çıkarları (ki, bunlar özellikle KDP ve Barzanilerin çıkarlarıdır) temeli üzerinde şekillenen sosyal, siyasal ve ekonomik sistem üzerinde güçlü bir basınç yaratarak sistemi sarsacak-etkileyecek veya bu yönlü bir değişime yol açacak düzeyde olmadıkları görülmektedir.

Keza, bir önceki seçimlere hırsızlık, yolsuzluk vb. argümanlar kullanarak katılan Goran Hareketi; hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluklardan usanan fakat yaratılan korku duvarını aşamadığından bunları sesli bir biçimde dillendiremeyen kesimlerin oylarını da alarak bir anlamda bu kesimlerin “sesi” olarak Kürdistan Parlamentosu’nda üçüncü büyük güç olarak yerini almasına rağmen; söz konusu hırsızlık ve yolsuzlukların üzerine gitme yerine, giderek (YNK ile olan siyasal çatışmalarının da etkisiyle) KDP’nin yedeğine girme rotasında ilerlemesi sonucu, vasat bir duruma gelmekten kurtulamamıştır.

Mevcut durumda Irak Kürdistanı’nda politik ve askeri güç bakımından KDP ve YNK’den, özellikle de KDP’nin daha belirgin olan etkinliğinden söz etmek gerekir.

Geçmişteki aşiretçi-feodal yapılarını günümüze dek koruyan KDP ve YNK partilerinin elindeki Peşmerge gücü, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) nezdinde Peşmerge Bakanlığı bünyesinde tek merkezden idare ediliyor gibi görünse de pratikte yaşananlar daha farklıdır. KDP kendisine bağlı peşmerge gücünü esasta, kendi etkin olduğu bölgelerde konumlandırırken, YNK’de aynı paralelde hareket etmektedir. İşin aslı, Peşmerge askeri gücünün resmiyette bir çatı altında toplandığı yansıtılırken diğer yandan, ağırlıklı olarak kendi bölgelerinde konumlanmış ve kendi merkezlerinden gelen talimatlar doğrultusunda hareket eden, iki ayrı askeri güçten söz edebiliriz.

Irak Kürdistanı’nın siyasal ve ekonomik cephesinde de, bu ikili tavır ve pratikler sıklıkla yaşanmaktadır. KDP bölge devletlerinden faşist TC ile var olan siyasi ve ekonomik ilişkilerini daha da sıkılaştırma yönünde hızlı ve somut pratik adımlar atarken, YNK ise, TC ile sıklaşan ilişkilere biraz daha temkinli yaklaşmakta lakin, diğer taraftan, bölge devletlerinden diğer gerici bir güç olan İran ile daha sıkı ilişkilere girebilmektedir.

Askeri-feodal aşiretçi bir yapı üzerinde şekillenen KDP ve YNK’nin geçmiş süreçleri incelendiğinde, sürekli şu ya da bu emperyalist gücün ve bölge devletlerinin güdümüne girerek bunlara yaslanan; içte ise, bir taraftan birbiri ile çatışarak diğer taraftan, kendileri dışındaki diğer Kürt partilerine (özellikle PKK) karşı savaşarak varlıklarını günümüze kadar taşıdıkları görülmektedir.

Dolayısıyla, KDP-YNK tarihi, aynı zamanda Kürt ulusuna ve Kürt halkına karşı, işbirlikçilik ve ihanet tarihidir. Bugün de (özellikle KDP nezdinde) bu ihanet ve işbirlikçi tutum, hız kesmeden devam etmektedir. Gerek, Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin yayınladığı bir makalede; “Türk MİT’inin yakın dönemde ilan vererek, -akademik Kürtçenin Sorani lehçesi dâhil-, Kürtçe bilen eleman arayışlarını sonucunda eğitmiş olduğu birçok kişinin KDP eliyle Kürt yönetim sistemi içerisinde üst düzeylere taşıdığı” ve “daha çok basın-yayın ve enformasyon alanında boy gösteren bu kişilerin âdeta danışmanlık görevi üstelenir gibi Kürt özgürlük hareketi ve iradesi karşıtı söylemleri yerelden üste doğru şekillendirmesi” vb. ifade edilen belirlemeler dikkat çekicidir.

Hem bu türden belirlemelerin işaret ettiği bazı somut gelişmelerin yaşanması hem de esas olarak petrol üzerine kurulu çıkar dalaşında uşaklık ve figüranlık rolündeki IKBY Başkan’ı Mesut Barzani’nin, dönemin Irak merkezi hükümet Başbakan’ı N. El Maliki ile “rest”leşerek Türk Devleti ile daha sıkı ilişkilere girmesi; yeni imtiyazlı petrol anlaşmaları imzalaması ve peşi sıra, Kürdistan petrolünün sevkiyatına başlanarak elde edilen milyonlarca dolar gelirin aşiret mensuplarının kasalarını doldurması, “alan memnun, satan memnun” misali bu hırsız takımının ihanetçi ve işbirlikçi pratiklerinin sistemli bir biçimde devam ettiğinin somut göstergeleri olarak ortaya çıkmaktadır.

Bunun yanı sıra, yıllardır Irak Kürdistanı’nın petrol kaynakları üzerinde yaşanan hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluk eksenli ilişkiler ağı, giderek zenginleşen elit bir kesimin ortaya çıkmasına da yol açmıştır. 

Bu elit tabakanın içerisinde yer alan kesimlerden bir bölümü, eski “kahramanlık” günlerini geride bırakarak petrol nimetleri üzerinden “ticaret”e yönelen, bir bölümü ise, halen görev başında olan kıdemli peşmerge yöneticileri oluşturmaktadır. Geçmiş’in o “görkemli” Peşmerge liderleri yerini, rüşvet ve yolsuzluk deryasından beslenerek yozlaşan son model ciplere binen, villalarda yaşayan, bol paralı, takım elbiseli ve göbekli Peşmerge liderleri almıştır.

ABD’nin Irak işgali ile başlayan dönemden günümüze dek geçen süre içerisinde Peşmerge’nin hiçbir ciddi savaş pratiği olmamıştır. En son diyebileceğimiz savaş pratiği ise, geçmişin o ihanet ve işbirlikçi geleneğinin bir devamı niteliğindedir. Faşist Türk ordusuyla birlikte hareket ederek, Irak Kürdistanı’nda konumlanan PKK gerillalarına saldırmasıdır. Ki giriştiği bu son saldırı pratiğinde de bir başarı sağladığı söylenemez.

ABD işgaline paralel Irak’ta yaşanan savaş ve kargaşanın devam ettiği süreçte, ABD’nin girişimi ile kendi topraklarında Bölgesel Yönetim’e geçen KDP ve YNK güçleri; Irak Kürdistanı’nda sosyal, siyasal ve ekonomik alanında daha etkin bir rol oynamaya başladılar. Özellikle ekonomik alanda Kürdistan petrolleri geliri üzerinde daha fazla söz sahibi olmaları ve aşiret endeksli palazlanma hırsları; onları işbirlikçilik, rüşvet, yolsuzluk vs. ağını daha fazla genişleterek, kirli ilişkiler batağına daha da fazla batmalarına ve yozlaşmalarına yol açması kaçınılmaz kıldı. Nitekim öyle de olduğu görülüyor.

Kürt ulusu ve Kürt halkının çıkarları yerine, parti ve aşiret çıkarları ön planda tutularak yaratılan kirli ilişkiler ağının kuşattığı bir ortam içerisinde yer alan askeri bir gücün, bu ilişkilerden muaf olacağı ya da bu ilişkiler içinde yer almayacağı düşünülemez. Bu bağlamda, özellikle orta ve üst yönetimi bürokratlaşan ve pis ilişkiler içerisinde, giderek yozlaşan bir askeri güç savaştırılamaz. Savaşsa da pek başarı elde edeceği söylenemez.

İşte, Irak Kürdistanı’nı askeri gücünü oluşturan Peşmerge’nin içinde bulunduğu gerçeklik böyledir.

Şengal ve Maxmur’a saldıran IŞİD karşısında bir varlık gösteremeyerek ve üstelik de savaş cephesinden kaçışlarını “taktik olarak geri çekildik” adı altında meşrulaştırmaya çalışan, IŞİD vahşetine karşı yüz binlerce Êzidî Kürdü’nü savunmasız bırakan anlayışın geri planında yatan en önemli nedenlerden birisi budur. Dolayısıyla yeterli eğitimi alamayan, yeni ve savaş tecrübesinden yoksun olanların çoğunluğu oluşturmasının yanı sıra, eski ve tecrübeli olanların ise, bir kesiminin uzun yıllar savaş pratiğinden uzak kalması, halen aktif görevde olan önemli bir bölümünün de yozlaşması, geçmişin “efsane”leşen Peşmergesi üzerinde, bu hazin sonuca yol açmıştır.

YPG, YPJ ve PKK, YJA Star gerillalarının Şengal ve Maxmur’a müdahalesiyle moral ve toparlanma fırsatı bularak, gerilla güçleriyle ile birlikte hareket ederek, Maxmur’un IŞİD’in elinden geri alınmasına yönelik başlatılan karşı saldırıda yer almasını Peşmerge güçleri üzerinde (kendine güven ve moral bakımından) önemli bir etki yarattığını söyleyebiliriz. Keza, Maxmur geri alındıktan hemen sonra IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin bizzat Maxmur kampına giderek gerilla komutanlarıyla görüşmesi ve onlara teşekkür etmesi, yaratılan bu etkinin en üst düzeyde yansıması olarak görülmelidir.

IŞİD’in Şengal ve Maxmur’a yönelik saldırısının başladığı ilk günlerde Peşmerge cephesinde yaşanan dağınıklık, telaş ve panik ruh hali, yerini, biraz daha derli-toplu ve daha sakin bir ortama bırakmış görünüyor. Peşmerge’nin yeniden toparlanmasını sağlayan en önemli etken kuşkusuz, IŞİD saldırıları karşısında gerilla güçlerinin gösterdiği direniştir. Kendileri her ne kadar bu gerçekliği sesli dillendirmeseler de, IŞİD vahşetine maruz kalarak başta Hewler olmak üzere, Kerkük, Süleymaniye, Duhok ve Zaxo kentlerine sığınan Kürt, Asuri, Êzidî, Keldani vb. kesimlere mensup yüz binlerce insan, bunu her koşulda dillendirmektedir. Gözlemlerimiz bunu teyit eder niteliktedir.

(Bir Partizan)

(Devam Edecek)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu