GüncelManşet

Ayağa kalkma zamanı!

Eskiden köle sahipleri kölelerin içinde okuma yazmayı bilen var ise önce onları öldürürmüş. Kölelerin bilinçlenmesi ve ayaklanmasını önlemek için.

Bugün de “Allah’ın lütfunu” fırsata çeviren iktidar sahipleri OHAL süreçlerini uzatarak gerçekleştirdiği ekonomik ve siyasi hak gasplarına karşı emekçi halkın protestolarını, ayaklanmalarını bastırmak için “Fetö”cüleri bahane ederek başta demokrat, devrimci aydın ve sanatçıları, öğretim üyelerini, araştırma görevlilerini gözaltına alıp hapse atma telaşına düştü. Kendisi gibi düşünmeyen, en ufak bir eleştiri karşısında çılgına dönen AKP hükümeti, halkın bilinçlenmesinde-örgütlenmesinde etkisi olan, olabilme potansiyeli taşıyan bütün kesimlere karşı savaş açmış durumda.

Faşizmin bu denli koyu ve katı uygulanmasının nedeni “Fetö”cülerin yapmaya çalıştığı “darbe” değil. On yılı aşkın bir süredir iktidarda olan hükümetin siyasi, ekonomik kriz eşiğini çoktan geride bırakarak tükenişe doğru gitmesidir. Koltuklarının derdine düşen iktidar sahipleri, ezilen emekçi halk başta olmak üzere aydın ve sanatçılara yönelik sindirme gayretinin yanısıra “reis”i yüceltme, öne çıkarma çabası Nazi dönemini ve George Orwell’in “1984” isimli kitabını anımsatıyor. Orwell’in Nazi faşizmini, uygulanış biçimini ve etkilerini çarpıcı dille anlattığı romanında; o ülkenin insanları tek tip giyer, barınır, yaşar, çalışır. Yaşam “Büyük Birader” sayesinde otomatiğe bağlanmıştır adeta. Her yerde onun resmi, açıklamalarıyla yaşamı “renk”lenen halk, sadece itaat etmekle kurtaramaz yakasını, “Büyük Birader”i sevmesi, tapması da beklenir.

Günümüz büyük biraderleri, reisleri de emekçi halk üzerinde uyguladığı faşist politikalarını sorgulayan, karikatür ve resim çizen, araştıran yazan… bütün kesimleri karşısına almış durumda.

Fark var mı?

Kuşkusuz sistemin aydın ve sanatçılar olarak kabul ettiği, burjuva aydın ve sanatçılarla devrimci, demokrat aydın ve sanatçıları aynı değerlendirmiyoruz.

Kişiliğini, onurunu ve özgürlüğünü cüzdanına hapseden burjuva aydın ve sanatçının özgürlüğü Lenin’in ifadesiyle “Para cüzdanına, baştan çıkarılıp kullanılmaya bağımlılığın maskelenmiş biçiminden başka bir şey değildir”. Bundan dolayı onlar için eğitim almış olmak, akademik kariyer yapmış olmak “fildişi kulelerde” halka tepeden bakarak, saray külliyelerinde arzı endam edip “reis”le selfie yarışına girmenin aracıdır sadece.

Gerçek aydın ve sanatçılar ise her ne kadar burjuva eğitim sistemi hatta yaşamı içerisinden gelmiş olsa da halkının yanındadır. Yaptığı, yapacağı araştırmalarda, yazacağı makale ve kitaplarda, çizdiği resim, karikatür, heykel, tiyatro, sinema ve türkülerde halkın yaşadığı acı ve sevinçlerden beslenirler. Çünkü bilim insanı da sanatçısı da dünyayı değiştirmeye uğraşır. Bilim insanı doğa ile insan, insan ile doğa ilişkisini inceler. Sosyal, siyasal, kültürel yaşamlarını nesnel dış dünyanın sorunlu yanlarını ortaya çıkarmayı hedefler. Bilim insanı, bilimsel çalışmalarıyla iktidarın gerçek yüzünü sorgulatır, insanları araştırmaya sevk eder.

Sanatçı ise insanın öteki insanla, öznel iç dünyalarındaki sorunlu, çelişkili yanlarını bulur, çıkarır ve sanat yapıtıyla çözmeye çalışır. Sanatçı, insanlığın toplumsal belleğine ulaşarak birlikte daha iyi, yüksek paylaşımların önünü açar, motive eder.

Her iki eylem de yaratıcı eylemdir, zenginleştirerek alternatif arayışların kapısını açar. Statükoya meydan okur, ezilenlerin politika oluşturmasına katkı sunar.

Bugün faşizmin koyu yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Egemenler sadece devrimci-demokrat aydın sanatçı ve akademisyenlere değil, muhalif olma potansiyeli taşıyan tüm kesimlere saldırıyor. Okun ucu burjuva sanatçı, aydın, akademisyenlere kadar uzanmış durumda. Amaçlanan ise, tamamen teslim alma, sanatını ürününden ziyade kişiliğini “yeniden”, satın alarak şekillendirmektir.

Gelinen aşamada Gündem gazetesinin kapatılması, yazarlarının tutuklanması ile başlayan süreç Cumhuriyet gazetesine kayyum atama istemine, yazarlarının tutuklanmasına çok çeşitli yelpazeye sahip 373 derneğin kapatılmasına kadar uzadı. Bu saldırı, kapatma, gözaltı, tutuklama furyasının durmayacağı da aşikar. Toplumun ilerici, muhalif ya da muhalif olma potansiyeli taşıyan kesimleri sindirilir, susturulursa halk kitlelerinin sindirilmesi, sömürü ve talan edilerek yaşama geçirilmesi o kadar kolay olacaktır.

Böylesi kapsamlı, sistemli saldırılar karşısında kişiler düzleminde kampanyalar örgütleyerek çözüm üretmeye çalışmak, kamuoyu yaratmak, tsunamiyi dalga kıranların önleyeceğini düşünmekle eştir.

Birçok kesim devrimci, demokrat aydın ve sanatçılara yönelik başlatılan cadı avına karşı kişiler düzleminde yürütülen kampanyalara katılarak yetinmecilikle pratiklerini sınırlandırmışlardır. Ki o kampanyalar ülke içinde ve dışında ne kadar sahiplenilirse sahiplenilsin kişilerin özgürlüğüne, bireysel çözümlere endekslenmiş durumdadır.

Faşizm, sanatçı ve aydınları korkutup sindirdiği oranda halkın gözünü, kulağını kapatmayı sağlamış demektir. Bu saldırıları boşa çıkarmak için aydınların bilinci ve emekçilerin üretimden gelen gücünü birleştirmek ortak mücadeleye dönüştürmekten başka yolumuz yoktur. Unutmayalım ki saraydan üflenen suni sis bulutları, sanatçı ve emekçilerin koroları eşliğinde zılgıtlarla çekilen halaylarla dağılacaktır.

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu