Makaleler

Bebek Muharrem’in çığlıkları

Muharrem Taş Henüz üç yaşındayken devletin gerçek yüzüyle tanıştı. Bu tanışma Muharrem’in üç yıllık hayatının sonlanmasına neden oldu. Wan Payizava (Gür Pınar)’a bağlı Çeli mezrasının köy yolları yoğun yağan kar nedeni ile kapanmıştı.

Muharrem bebeğin ateşi çıkmıştı. Sürekli ağlıyordu, ne doktor vardı nede ilaç. Ailesi çaresizdi, tıpkı önceki kışlar gibi bir umutla devletin kurumlarında yardım istediler, ancak hepsi de aynı cümlelerle telefonu kapattılar: “Hava koşulları uygun değil!

Aile kendi imkanları ile Muharrem’in ateşini düşürmeye çalıştı ama pek fayda etmedi. Muharrem’in geceye karışan çığlıkları saat 02:00’de dondu. Işıldayan kara gözlerini kapatmıştı. Minik bedeni acılara iki saat direnebilmişti. Muharrem artık gülmeyecek annesinin lori lori’leriyle uyumayacak, nenesinin çiraklarını dinleyemeyecek. O beyaz beyaz bir çuvalın içinde babasının sırtında son yolculuğa çıkacaktı. Hepimiz minik muharremi o çuvalın içinde tanıdık.

Ailesi eğer ki “burada Muharrem adında bir gerilla var” diye ihbarda bulunsaydı devlet o vakit helikopteriyle en gelişmiş silahlarıyla köye üşüşürlerdi. Devlet teknolojisi Muharremlerini kurtarmak için değil, Muharremleri katletmek için kullanıyor.

Her gün Muharrem bebek gibi bebekler ölüyor. Kimisi açlıktan, kimisi hastalıktan, kimisi de donarak ölen bebeklerin birçoğu “kader” denilerek sessiz sedasız toprağa gömülüyorlar. Bu kez olmadı. Muharrem’in ailesi devletin gerçek yüzünü gözler önüne serdi. Devletin “şefkatli kollarının” ne demek olduğunu halka gösterdi.

Çuval çuval paraları çalanların bebek Muharremlerin acısını anlamalarını beklemek ahmaklık olur. İki çuval arasındaki fark iki sınıf arasındaki farktır. Ezen ve ezilenlerin çuvallarını böylece tüm kesimler gördüler.

Bebek Muharremlerin ölmediği sağlıklı ve özgür yaşadığı, sınırsız, sınıfsız bir toplumu yaratmak için dahi fazla mücadeleye sarılmalıyız.

 

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishane’den tutsak bir Partizan        

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu