GüncelMakaleler

Bir, iki, üç… Daha fazla direniş, daha fazla Cerattepe!

Gündemin referanduma kitlendiği süreçte ülkenin ekolojik dengesini alt üst edecek bir politika izleneceği açıklandı.

Enerji Bakanı Nisan ayı başında “Milli Enerji ve Maden Politikası”nı bizzat kendisi açıkladı. Buna göre ülkenin dört bir yanı delik deşik edilecek, dereleri kurutulacak, ağaçları kesilecek, SİT alanları-Milli Parkları ve tarihi mekânları tahrip edilecek. “Milli” vurgusuyla açıklanan bu talan politikasıyla, doğa emperyalist tekellerin ve komprador kapitalistlerin azami karı uğruna geri dönüşü imkansız bir şekilde yok edilecek. Bu doğa katliamındaki gaye, “ülkenin enerji ihtiyacı!” Peki, gerçek böyle midir?

AKP/Erdoğan uzun süredir “enerji ihtiyacı”  gerekçesiyle komprador sermayenin enerji sektöründeki yönelimini bir devlet politikası olarak ele alınıyor. Fakat on beş yıldır ülkenin enerji ihtiyacı bir bütün giderilemedi ve enerjide hala dışa bağımlılık söz konusu. Kuşkusuz ki giderilemeyen ülkenin enerji ihtiyacı değil, komprador kapitalizmin doymak bilmeyen azami kar hırsıdır.

2000’li yıllar boyunca TC devleti, emperyalist sermaye girişi çıkışı, ucuz ithalat ve iç tüketime dönük kendisine emperyalistlerce dayatılan bir büyüme modeli izledi. Sanayi üretimi yerine emperyalist sermaye akışına dayanan ve saman alevi gibi olan bu model, emperyalist sömürünün artırılmasından başka birşeye hizmet etmedi. 2008 krizinin devam etmesi, Suriye’deki savaş ve AKP/Erdoğan’ın saldırgan siyaseti gibi etkenlerle net sermaye çıkışının yaşanması ile saman alevi büyüme modeli miadını doldurdu. Yarı sömürge ekonominin genel karakteri olarak “göreli istikrarlılık” yerini istikrarsızlığa bıraktı. Ülke ekonomisi bugün kriz eşiğinde duruyor.

Emperyalizmin gölgesinde bu “göreli istikrar” döneminde belli bir sermaye birikimi sağlayan komprador Türk sermayesi, bu birikimini daha artırma çabası içerisinde. AKP’nin açıkladığı 2023 gibi hedefler, çılgın projeler, OHAL ve KHK’larla üretici sektörlere yönelik yapılan düzenlemeler, komprador sermayenin birikim süreci ile doğrudan ilgilidir. Bu eksende ülkenin enerji kaynaklarının sınırsız talanına dair açıklanan “Milli Enerji ve Maden Politikasıyla” her dereye HES, her tepeye RES, üç tarafa NES, her düzlüğe FES kurma başka bir anlam ifade etmiyor. Komprador sermayenin birikim sağlaması, sanayi çarklarını döndürerek üretime yönelmesini gerektiriyor. Bunun için her şeyden önce gerekli olan enerji kaynağıdır. Mevcut durumda komprador kapitalistler, enerji potansiyelinin tamamını sermaye süresine tabii kılmak istiyor.

TC’nin enerji tablosuna baktığımızda AKP’nin bir enerji politikasının olmadığı ve “ülkenin enerji ihtiyacını karşılama” söyleminin de altının boş olduğu görülecektir. Ülkenin enerji ihtiyacının % 35’i doğalgazdan, % 25’i kömürden, % 27’si petrolden % 7’si HES’lerden, % 2.5’si diğer yenilenebilir” enerji kaynaklarından karşılanıyor. Enerji ihtiyacının % 25’i ülkede üretiliyor, % 75’i ise ithal ediliyor. Enerjide dışa bağımlılıkta doğalgazda % 99, petrolde % 89, kömürde % 90 gibi büyük bir oran söz konusu. Taş Kömür Kurumu ve Türkiye Petrol Arama Kurumu gibi kurumları özelleştiren AKP hükümeti bu gün “Enerji ihtiyacı” diyerek doğanın ekolojik dengesinin tahrip edilmesinin altına imza atıyor.

“Milli Enerjideki” bir diğer önemli nokta, AKP ekonomik hedeflerini bir bir anlatırken “dev şirketler” kurulacağından bahsediliyor. “Dev şirket” AKP hükümetinden ziyade komprador kapitalizmin sermaye birikiminde devlet erkine daha çok yaslanacağının ifadesidir. Sadece enerji ve maden alanında değil, diğer tüm sektörlerde de iş gücü kullanımında, ücretlerde ve hemen her konuda komprador sermayenin önündeki engellerin devlet erkiyle aşılacağı anlamına geliyor bu. Maden ve enerji alanında komprador sermayenin önündeki en büyük engel, ÇED raporları ve Cerattepe direnişi gibi ezilen halkın omuz omuza mücadelesidir.

Komprador kapitalistlerin azami karı uğruna Trakya termik nükleer ve doğalgaz santralleri ile kuşatıldı. Marmara’da İda Dağı altın ve diğer madenler için delik deşik edildi. Karadeniz HES ve madenlerle Düzce’den Artvin’e doğa yok ediliyor. Ege’de Çeşme’de RES’ler, Aydın JES’ler, Akdeniz’de Mersin’de NES, Antakya’da onlarca termik santral, Antalya’da HES, T. Kürdistanı’nda Hevsel bahçeleri, Hasankeyf HES’ler için ranta açılıyor. İç Anadolu’da Konya, Ankara ve Eskişehir’de tarım arazileri üzerine sadece enerji üretimi için organize sanayi bölgesi kuruluyor. Bunların hepsi ile “Milli Enerji” adı altında doğa ranta açılıyor ve azami kar alanı haline getiriliyor. Türkiye çölleştiriliyor.

AKP hükümetinin enerji politikası tüm canlıların yaşam alanını yok ediyor. Çevre sorunu bugün demokratik mücadelenin önemli unsurlarından birisi durumunda. Ezilen emekçi halkımız yaşam alanlarının korumak için Cerattepe gibi direnişler örgütlüyor, direniyor, mücadele ediyor.

Çevre sorunu sadece doğayı koruma, yeşili koruma kapsamından çıkmış, daha yakıcı bir noktaya evirilmiştir. Yaşam alanlarını koruma ve çevre sorunu kapsamında veilecek bir mücadele anti-kapitalist mücadeleden, sınıf mücadelesinden bağımsız değildir. Devrimcilerin MLM’lerin önünde çevre sorununa karşı verilen mücadeyi, sınıf mücadelesiyle bütünleştirme görev ve sorumluluğu durmaktadır. Bir, iki, üç … Daha fazla Cerattepe yaratalım… 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu