Kadın

Savaşmayı reddeden bir inanışın savaşan kadınlarına…

Güneşin yakıcılığı sonunda hayvanlarımızın, topraklarımızın, bedenlerimizin üzerinden çekiliyordu. Kızıllığını sarı topraklarımıza yansıtarak yerini hafif bir rüzgara bırakırken Ağustos ayının 2’siydi. Günün yorgunluğu üzerimize çökmüştü; yatağıma uzanıp yarı uyur yarı uyanık bir vaziyette geleceği düşlüyordum. Düşlerimde sonsuz renkler vardı ama uykuya daldığım an mavinin seli, alıp götürdü beni. Mavi bizde uğursuzdur; benim inancım mavinin sıkıntılara işaret olduğunu söyler. Sıkıntıyla uyandığımda sabahın henüz erken saatleriydi. Babam ve annemin telaşla etrafı topladıklarını, eşyalarımızın bir kısmını bohça yapmaya çalıştıklarını gördüğümde bir anlam veremedim. Benim uyandığımı gördüklerinde hemen hazırlanmamı söylediler. Yine anlayamadım.

“Geliyorlar” dedi annem yüzünde öfke ve korkunun karışımıyla… “Onlar geliyorlar ve öldürecekler”…

3 Ağustos 2014’tü…Evet, anlamıştım. Atalarımdan beri dilden dile anlatılagelen bir zulmün başlangıcı bizi yine karşılayacaktı. “Biz savaşmayı sevmeyiz” derlerdi atalarım. Savaşmak bizim inancımızda yoktu, evet. Ama “onlar” bizim inancımızdan dolayı sürekli saldırır, bizi katlederlerdi.

Peki ne yapacaktık? Amcamların Şengal’deki evlerine gidip oradan Şengal Dağı’na çıkmayı planlamıştı ailem… Yola çıkarken geride bıraktığım köyüme, küçükken düştüğüm çeşme başına, arkadaşlarımla oyunlar oynadığım bahçemize baktım; ama bunun “son bir kez”lik bir bakış olduğunu düşünmedim, düşünmek istemedim. Ben dönecektim, dönmek için çabalayacaktım ne olursa olsun.

Bir buçuk saatlik endişeli yolculuğumuzun ardından amcamların evindeydik işte. Babamla kardeşi bir köşeye çekilip gergin bir tartışma geçirirlerken geri kalan ev ahalisi de en lazım olacaklarını toparlıyorlardı. Sonra “onlar” geldiler. Kapıyı kırarak… Beni ve benimle beraber diğer kadınları, çocukları bir başka odaya toplarlarken bağırıyordum, ama sesim çıkmıyordu. Diğer odada yanan ateş ciğerlerimi parçalıyordu. Nefes alamıyordum. O evden onların tekmeleriyle, yumruklarıyla diğer kadınlarla beraber zorla dışarı çıkarılırken bir önceki gece geleceğimle ilgili düşlerimdeki renkler bir bir yok oluyordu. Köle pazarlarında satılırken bedenlerimiz ve taciz, tecavüze maruz kalırken siyahımız bile kalmamıştı belki.

Ama biz renklerimizi istiyorduk. Kendilerine “DAİŞ” diyen bu caniler çetesinin renklerimizi bir bir çalmasına izin veremezdik. Bu savaşın salt inancımıza yönelik olmadığını bedenlerimiz zorla satılırken, şiddetin her türlü haline maruz kalırken anlamıştım. “Onlar” bize cinsel şiddet uygularken cennete gideceklerine inanıyorlardı, kadınlar tarafından öldürülünce ise cehenneme… DAİŞ bizim kimliğimize karşı savaşımı da merkezine koymuştu. Onların elinden binbir zorlukla kaçtığımda, kadınlar tarafından öldürülünce cehenneme gideceklerine inanmalarına sebep olan kadınları buldum. Kaybetmeye başladığım renklerimi tekrar buluyordum, hem de daha çeşitlisini, her rengin her tonunu… İnancım savaşmayı reddederken ben inancıma saldıranlara karşı savaşıyordum. Kimliğime, bedenime, hemcinsime saldıranlara, renklerimizi bir bir yok etmeye çalışanlara karşı.

Renklerimi bulurken DAİŞ’in biz kadınlardan delice korktuğunu keşfettim. Kadınları köle pazarlarında satan, şiddetin her türlüsüne maruz bırakan bu caniler sürüsünün anlayışının farklı memleketlerde türlü hallerde açığa çıktığını duydum-gördüm. İran’da kendisine tecavüz etmek isteyen adamı öldürdüğü için katledilen Reyhaneh’ti ilk keşfim. Sonra kadın dayanışmasının en saf örneğini sergileyen Tuğçe Albayrak’ı gördüm. Özgecan Aslan, Hatice Bekir Ali, Farinaz Xosrewani… Sırtını bizlere yaslayan kadınlara karşı DAİŞ ile işbirliği içerisindeki TC’nin davalar açtığını duydum. Arin’in feda ruhunu kuşandım hepsinin hesabını sormak için bir bir…

Ben kim miyim? Belki Viyan’ım, belki Hevî, belki Veger… Ben bir Ezidi kadınıyım ve renklerimizi kaybettirmeye çalışanlara karşı mağduriyetimizi direnişe yükselterek savaşıyorum. Kaybettirilmeye çalışılan renklerimizi köyümün topraklarını boyayan güneşin kızılıyla karşılamak için…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu