Makaleler

Ya örgütleneceğiz ya da yok olacağız!

Bazen insan ne yazsa yeterli olamayacağını düşünür. Hangi kelimeleri kullanırsa kullansın, kimse onu anlamayacakmış gibi gelir. Gök kararır ve güneşin bir daha doğmayacağını sanırsın. Sağırdır insanlar, kördür adeta. Bağırırsın, çığlıkların yankılanır yeryüzünde ama duymazlar. Kör olmuşlardır sanki, görmezler o ince boynuna takılmış körpe bedeninin ağaçta asılı olduğunu. 

İran’da Akbar Zargarzadeh adlı 14 yaşındaki öğrenciden bahsediyorum. Eşcinsel olduğu için İran’daki faşist, homofobik diktatörün emriyle tüm okul arkadaşlarının gözleri önünde idam edildi. İbretlik olsun diye kıydılar ona. “Eşcinsellerin öldürülmesi Allah’ın emridir” dedi bir din alimi(!).

Önce ağaca ipi astılar. Yanındakiler kollarından tutarak “yürü” dedi ona. O korkarak attı adımlarını. Daha 14 yaşındaydı ve hayalleri vardı. Aklından ailesi geçti büyük ihtimalle. Acaba annesi ne yapıyordur şimdi diye düşündü çocuk, cellatlarının kollarında yürürken. Ağaca yaklaştı Akbar. Durdu. Gökyüzüne baktı son kez. Derin bir nefes aldı. Yanında duran sakallı adam etraftaki arkadaşlarına “öğütler” veriyordu. Ölmeliydi Akbar; çünkü toplum, din, devlet böyle istiyordu. Belki sevgilisini gördü karşısında. Son kez öpmek istedi onu. Kim bilir belki de sarılıp ağlamak geçti aklından. Sonra ipi doladılar boynuna. Birden sessizlik oldu.

Herkes taş kesilmişti sanki. Neden kimse ses çıkarmıyordu? Dünya bu kadar mı sağır ve kördü. Gökyüzü demin berraktı. Ne çabuk sardı kara bulutlar? Yere baktı Akbar. Bir karıncanın ekmek taşıyışını gördü. Yaşamak geldi aklına o an ip boynundayken. Hafif gülümsedi. Bir damla gözyaşı aktı. Ağlaması öleceği için değildi. Onun gözyaşları bizim için aktı. Bizim buz kesmiş yüreğimizi ısıtma umuduyla aktı. Sonra birden karardı her şey. Nefesi düğümlendi. Ayakları son kez koşuyordu havada. Elleri arkadan bağlıydı. Bileklerini bir umut ipten kurtarmaya çalıştı. Gücü tükendi. Nefes yoktu, güneş yoktu, aşk yoktu… Aldılar hepsini saniyeler içinde ondan. 14 yaşında cinsel kimliği yüzünden sonlandı yaşamı.

Şimdi ben ne yazayım? Devletlerin erk anlayışını mı, bundan doğru gelişen toplumdaki homofobiyi mi? Ya da “arkadaşlar duyarlı olalım” cümlesini mi?

Bu yazılar binlerce kez yazıldı-çizildi. Altını çizerek söylüyorum bu yazılar gerekirse binlerce kez daha yazılıp çizilecek. Ama daha fazlasına ihtiyacımız var. Yazmaktan daha fazlasına…

Akbar ne ilk ne de son. Sizler (“sizler” kelimesini bilerek seçtim) suçlusunuz. Kızacak bu yazıyı okuyan bazı “arkadaşlar”. Çünkü ölüm çok “uzak” size. Kadınlar daha iyi anlar bizi ama onlar da hissedemez tam olarak ne demek istediğimizi. “Savaş esiriyiz” biz! Deşifre olduğumuzda öldürülme korkusu ile başlarız ergenliğe. Hayat boyu rol yapma “ihtiyacı” duyarız. Siz yıllarca kendiniz olamamanın ne demek olduğunu bilir misiniz?

Yakınmıyoruz, isyan ediyoruz!

Değişiyoruz, eskisi gibi olmamaya and içme zamanı geldi. Akbar’a ne deriz biz sonra? Nasıl bakarız yüzüne? Dünyanın dörtte biri biziz. Yaşamın her alanında gizli ya da açık varız. Peki ya gücümüz? Açığa çıktığında muazzam yıkıcılığa sahip olan gücümüz nerede? Bunu açığa çıkarma, örgütlenme ve tüm erk anlayışlara, ölümüne savaş açmak zorundayız. 

Biz değiştireceğiz, bir başkası değil! Sorunların çözümü onu yaratanlarda değil, o sorunla boğuşanlarda. Çözüm bizde, güç bizde. Tek yapmamız gereken örgütlenmek ve harekete geçmek… Güneşi avuçlarımıza alabilmek için birçok kelebeği yağmurlu havada gökkuşağına uğurlayacağız belki. Ama alacağız güneşi koynumuza en yakıcı sıcaklığıyla. O zaman üşümeyecek Akbar toprağın altında. Boynundan çıkaracak ipi. Çözülecek elleri ve basacak toprağa havada asılı kalan ayakları. Görecek yine eskisi gibi ve derin, derin nefes alacak. Çekecek gökyüzünü nefesiyle içine. Birçok kelebek çıkacak kabuğundan Akbar gibi.

Selamlayacaklar bizi gökkuşağının altından.

Susmanın değil haykırmanın zamanı, sağır kulaklara inat! Hayatlarımızı altüst edenlerin hayatları altüst olana kadar kanat çırpacağız gökkuşağına!

Akbar 14 yaşında ağaca iple asıldı. Duydunuz mu?

(Bir ÖG okuru)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu