DerlediklerimizGüncel

NUBAR OZANYAN | Ölümün öteki adı, isyan!

“Felaketi yaşayan ve tanık olan onur ve vidan sahibi herkes büyük bir öfke büyütüyor içinde. Tanımlanmayacak bir isyan biriktiriyor acı dolu koynunda. Felaket acıları ve yıkım öfkeleri dayanışmanın da ilerisine, örgütlenme zeminine çekilmezse yıkım ve zulüm saldırıları durdurulamaz.”

Depremin ardından bir ay geçti. Halkın yaraları derinleşerek büyüyor. Enkaz altında on binlerce insan ölüme terk edildi. Yer üstünde yüzbinler kendi kaderleriyle başbaşa bırakıldı. Yer üstü cehenneminin yer altı cehenneminden farkı kalmadı. Barınma, sağlık, gıda, hijyen vb. yaşamsal ihtiyaçlara ulaşım sorunu bütün ağırlığıyla devam ediyor. Yürek acısına yaşama acısı eklenerek büyüyor. Ne deprem ne de devlet zulmü bitiyor. Zulmün her türlüsü, her rengi, her an yaşanmaya devam ediyor.

Deprem bölgesi tam bir enkaza dönüştü. Bazı yerleşim yerlerinin ismi sadece şehir girişinde asılan tabelada kaldı. Yıkılan birçok binaya halen dokunulmadı. Yaşam belirtisi gösterenlere dahi ulaşılamadı. Devlet, beton binalar gibi çöktü. AKP-MHP faşist iktidarının imar-iskân planlarının, kentsel dönüşüm projelerinin rant ve yağmadan başka bir şey olmadığı görüldü. Halk, bedeli ağır bir şekilde sömürüldü ve kandırıldı. Doğaya savaşan, topraktan kopmuş, betona sıkıştırılmış kapitalist yaşam çöktü.

Komprador burjuvaların çıkarlarını savunan politikacıların vaatleri ve söylemleri de felaketle birlikte çöktü. Rant, yağma, rüşvet, yolsuzluklar, usulsüzlükler bütün çirkinliğiyle artık gizlenemez halde açığa çıktı. Her kriz anını, her doğa ve toplumsal felaketi bir fırsata, yağma ve çökmeye çeviren komprador burjuvalar ve hırsız bürokratlar, sermayelerine sermaye katma utanmazlığına devam ediyorlar. Tehdit ve küfürler yıkım gibi çöküyor halkın üzerine.

Devlet ise kurtarma ekiplerinden daha hızlı çalışıyor. Ara vermeden ve tatil bilmeden çalışıyor. Günler boyunca yıkılmış kentlere ulaşamayan soykırımcı işgalci Türk ordusu, bir günde medya savunma alanlarına onlarca obüs, havan, tank atışları yaparak zehirli gazlar, yok edici kimyasal silahlar kullanarak nasıl bir zulüm makinası olduğunu gösteriyor.

Depremin yıkıntılarına el uzatmayan, halkın yaralarını sarmayı dert edinmeyen ittihatçı-Kemalist devlet, Kürtlerin ve gerillanın yok edilmesi için elinden gelen bütün çabayı sergiliyor. Şiddet örgütlemekten bir an olsun geri durmuyor.

Ermeni-Kürt ve Alevilere karşı bitmeyen düşmanlığıyla ünlenen “Cumhuri’yi Turki” devleti, işçi, emekçi, devrimci, aydın, sanatçı, gazeteci, kadın ve çocuklara da düşmandır. Kendisinden olmayan ve kendisine ait olmayan her şeye düşman olan devlet, kin ve nefretten üretmekten, saldırganlık ve tehditten başka bir şeyle uğraşmıyor.

Büyük felaketi yaşayan, devleti aramaktan yorulan halk, soğuk ve evsiz, kaderiyle başbaşa bırakılmıştır. Zulüm makinasının en iyi en hızlı ve en fazla ürettiği şey şiddettir. Faşizmin ağır hükmünün sürdüğü ülkemizde yaşayanlar gibi ölüler ve mezarlıklar da sahipsiz. Dağlar, taşlar, beton ve molozlar sahipsiz. Yıkım ve çürüme bir salgın hastalık gibi her tarafı sarıyor. Karanlığın, soğuğun, korkunun yıkıcı ve kahredici yasaları ve uygulamaları karşısında kurtulanlara uzanan bir dost el çok önemli ve değerlidir. Ankara’nın sarmadığı yaranın halk tarafından sarılmaya çalışılması oldukça anlamlıdır. Felaketten kurtulan halk, ismini bilmediği ve tanımadığı devrimcileri, ilericileri, kadın aktivistleri, yurtseverleri, vicdan ve onur sahibi insanları asla unutmayacaktır. Kendilerine büyük felaketi yaşatıp kaderlerine terk edenleri de unutmayacaktır. Halk, yıllarca çalışarak bir ev sahibi olamazken AKP’li bir müteahhidin yüzlerce eve nasıl sahip olduğunun farkına dünden daha fazla varıyor.

Emekçiler yıllara varan bir zaman diliminde ağır sömürü koşullarında ve güvencesiz bir şekilde çalışıp çırpınarak, binbir zorlukla yaptığı evinin başına yıkılmasının şokunu ve acısını yaşıyor. Felaketi yaşayan halkımızın yaşamak, barınmak ve korunmak isteyen beklenti ve umutları toz buz oldu. Hem evini hem ailelerini kaybedenler başka bir dünya aramak gerektiğini dünden ve her zamankinden daha fazla düşünecektir. Başka bir dünya, başka bir yaşam araması ve yaratması gerektiğini acılarına basarak öğrenecektir. Halk, öğrendiği ve kendisine öğretildiği devletin ne baba ne kurtarıcı olmadığı, enkaz yığınına dönen beton molozları altında kalan gerçeğe bakarak öğreniyor. Yıllarca boşuna aradığı ve göremediği devletin soğuk bir zulüm olduğunu dünden daha iyi görüyor.

Felaketi yaşayan ve tanık olan onur ve vidan sahibi herkes büyük bir öfke büyütüyor içinde. Tanımlanmayacak bir isyan biriktiriyor acı dolu koynunda. Felaket acıları ve yıkım öfkeleri dayanışmanın da ilerisine, örgütlenme zeminine çekilmezse yıkım ve zulüm saldırıları durdurulamaz.

Yıkım ve zulüm politikasına dur deme zamanıdır. Faşizme, erkek egemen politikalara, rant ve yağmaya karşı örgütlenmenin ve isyanı büyütmenin dışında başka bir yol aranmamalıdır. Acılara ve yaralara dokunan eller çok değerlidir. Halkımız şu an bu dost ve yoldaş ellerin kendisine daha fazla uzanmasını bekliyor. Ancak yetmez. Bu el özgürlük ve kurtuluş bilincine ve örgütlenmesine dönüştürülmedikçe emekçiler vakti gelmeden önce bu dünyadan göç edip gidecektir. Ömürlerinden ve günlerinden her şey çalınmaya devam edilecektir.

Bilinmelidir ki yere düşmeden önce halkımızın elleri tutulmalıdır. Yeni bir dünya aramanın ve kafa yorup örgütlenmenin yolunu açmalıyız. Paranın tanrı, mülkiyetin kutsal olmadığı bir dünya yaratma işine girişmeliyiz. Devlet, sömürü ve zulüm işini yaparken; ömrünü, gününü ve gönlünü kaybedenler özgür gelecek hayallerine sarılarak acılarından kurtulabilir.

(Yeni Özgür Politika – 7 Mart 2023)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu