Makaleler

İçimizdeki Hitler uyanıyor

Bütün kötülüklerin temeli özel mülkiyettir. Mülk edinmek, ticaret yapmak kutsallaştırılır ve paraya tapma evrensel kural haline gelirken, ticaretin özgürlüğü kutsal özgürlük olarak tüm dünyaya kabul ettirilir. Kutsal ticaretin gerekliliklerine göre tüm yasaların değişmesi gerekir. Ticaretin önündeki tüm engelleri, uygarlığın gelişimine vurulmuş zincir olarak görürler. Böylece dünyada insanları insan değil de köle olarak görme, egemen ideolojinin günümüz yaşamına yansımasıdır. Ya da modern köleliktir.

Ticaret ile Hitler arasında nasıl bir ilişki olabilir ki diye sormaktan kendimizi alamayız. Oysa sorunun gerçek özü buradan yatar. Ticaretin tanrısal kudreti, karşısına çıkan her türlü engeli dünyanın sonu pahasına bile yok etmek gibi şizofren bir histeri taşar. İşte bu histerinin tetiklediği Hitler yan haydutluğun özünü bulmak gerekir.

Ticaret, güvenilir bir ortamda, yaygın satış ağıyla, talebin ve karlılığın yüksek olduğu koşullarda en mükemmel olgunluğunu yaşar. Bu ticaretin altın devridir. Burjuvazi bu koşulların oluşması için gözünü kırpmadan milyonlarca insanı ve hatta dünyayı yakmaya hazırdır.

Pazarlar daralmaya, karların sıfır noktalarına doğru ilerlemesi, ticaretin çanlarının çaldığı dönemdir. Arz talep dengesinde, talep az üretim fazladır. Fazlalaşan üretim kapitalizmin aç gözlülüğün ün ve plansızlığının bir sonucudur. Çünkü her kapitalist kendi ürününü bir diğer kapitalistten bağımsız olarak üretir. Pazara çok sayıda firma girmek ister. Böylece, pazarlar doygunluğa ulaşır. Ve buna bağlı olarak da rekabet altında fiyatlar süreli düşmeye başlar.

Kapitalizm şizofrendir. Sömürür, sömürür… Sonra bayılmaya başlarken, etrafındaki her şeyi yakar yıkar ve sofrada da kendisi yapmamış gibi kenara çekilir. Yani kedisini öyle mahzun bir kurtarıcı rolüne büründürür ki, bu masumiyeti karşısında gözyaşlarınızı tutamazsınız. Tıpkı papalık yemini eden papanın üç mahkûmun ayaklarını öpmesi gibi ikiyüzlü ve vicdansızca bir kandırmacadır.

Kapitalist bunalım, ulusların kendi ulusal çıkarlarını koruması gerektiği zırhına bürünür. Böylece ulusun çıkarlarının ticaret çıkralarına indirgenmesi gündeme gelir. Çünkü pazarlar daralmış ve herkes kendi can derdine düşmüştür. Bu durumda saldırganlaşma planları yapılır. Ancak bu palanlar öyle sinsi ve derinden yapılır ki sonunda bu kapitalist egemenler, durumdan kendilerine başarı payı çıkarak tüm dünya halklarını aldatırlar, tıpkı papanın ayak öpmesi gibi ‘erdem’ gösterisinde bulunurlar.

Pazarlarını kayıp etmek istemeyen mevcut egemenler ile bu pazarda kendisine pay elde etmek isteyen diğer kapitalistler arasında bölüşülemeyen bir pastaya dönüşür ülkeler. Bu nedenle de mevcut egemen olanlar, kendilerini korumak için ülke içinde ki din ve milliyetçiliği hortlatırlar. Böylece iki gerici düşünceye, en azılı şekilde körüklemeye başlarlar. İşte bu gün özenle de ülkemizde, genelde dünyada var olan manzara buna doğru gitmektedir.

Kapitalizm artan bunalım koşullarından kurtulmak için üçüncü bir dünya savasına tüm dünyayı sürükleme istenci içindedir. Bu nedenle, II. Dünya savaşın ardında insanlık suçu olarak görülen faşist düşünceler bu gün normal birer davranış haline gelmiştir. Çünkü herkesin içindeki ulus olma ve dindar olma duygularının kör hassasiyetinden faydalanmak istenmektedir ve bu nedenle insanların içinde Hitlerler doğurmakladırlar.

Bu uyanış tüm dünya için büyük bir tehlikedir. Enternasyonal bir ruhla tüm dünya halklarının bu kapitalist haydutların planlarını boşa çıkarması gerekir. Ancak öte yandan ülkemiz koşullarında bu koşullara ek olarak başta Kürt ulusu olmak üzere tüm halkların ulusal kimliklerine yönelik egemen Türk milliyetçiliğinin var olduğunu biliyoruz. Bu gerek dış dinamikler ve gerekse iç dinamikler nedeniyle şiddetli şekilde hortlatılmaktadır.

Kemalist, tek ulus faşizmi, Türk egemen düşüncesi dışında hiçbir halkın varlığını kabul etmeyen ve onları Türkleştiren politikalarının TC kuruluşundan beri var olması, ülkemiz özelinde daha büyük tehlikeler taşımaktadır.

Bu nedenle her milliyetten Anadolu halkı, Maraş, Corum gibi geçmişte acı deneyimlerini yaşadığımız, insanlık dışı faşist soykırımların yaşanmaması için birlik olmalıdır. Benzer durumun herhangi bir bölgede şiddetli Türk Kürt soykırımına dönüşmemesi için halklarımızın faşist oyunlara gelmemesi gerekir.

Herkes bilmeli ki bizim sorunumuz, halklar arasında değil, sorun ezilen halk kesimleri ile onlara yokluğu, ölümü, bir nimet olarak sunan komprador burjuvazi ve toprak ağaları arasındadır. Ülkemizde verilecek bir savaş var ve bu da komprador burjuvazi ve toprak ağaları sınıfının yok edilmesidir. O nedenle her milliyetten halkımıza çağrıdır. Ey Anadolu halkı birleşin ve gerçek düşmanımıza karşı savasın. Faşizme karşı birleşik cepheyi yaratıp uygarlık beşiği Anadolu’yu yenide inşa edelim.

Kapitalizm her açıda uygarlığın belasıdır, kurtulmak insanlığın birinci görevidir. Tüm dünyada faşizmi canlandırmak için insanların içine Hitler virüsünü bulaştırma gayretinde olan bu emperyalist, kapitalist haydutların oyununu ülkemizde ve tüm dünyada bozmalıyız.

BİR ÖG OKURU

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu