GüncelManşet

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil

Tarih öyle yazgılara sahip ki hapsedilemeyecek sözler, durdurulamayacak destansı direnişleri taşır bugüne. Bugünde ışığa dönüşür tarihi aydınlatır ve dün ve bugünün aydınlanması ile gerçekler yol olur, değiştirir yıkar insanlıktan olmayan her şeyi. Çocukların özgürlük düşlerini taşıyarak yarına bugüne gelen ışığın gücü hiçbir zaman zayıflamaz zayıflatılamaz.

Bu tarihtir

Sınıf mücadelesinin en önemli silahıdır. Bu silahın insan bilincinde ve onun tarihsel yaşamında somutlanması beklide birçok söz ve anlatıdan daha güçlüdür. Şimdi bu tarihin sayfalarından aydınlık olarak gelen, ihtilalci bir programın izinde önce çocuklarını sonra da onun düşüncelerini kavrayan bir kavga neferi daha ayrıldı aramızdan.

Onun yaşamı öyle cüretkâr izlere sahip ki ona dair olan ne varsa devrime ve sınıf mücadelesine aittir. Ondan başka bir şey yoktur. Kavganın her evresinde, her sahnesnde militanlaşan ve militanlaştıkça devleşen Anamız Güzel Şahin bizlere elindeki kızıl bayrağı, bilincindeki inancı devrederek aramızdan ayrıldı. Yüreğimiz parçalandı ardı ardında… Önce Ağustos ayında Nubar’ımız ardından Serdar’ımız ve şimdide Güzel’imiz… Serdarımızın cenazesinde en önde omuzlarken, o hiçbir zaman indirmediği sol yumruğu ile göründü bize. Yine en öndeydi. Yine sloganların en samimisini o atıyordu.

Zamanın hükmü o kadar kalleş ki Anamızı aldı bizden ölümün hainliği kadar belli ki 75 yıllık körpe bir fidanı kopardı bizden…

Güzel anayı ilk kez 2004 yılında devrimci düşüncelerle tanıştığım sürecin başında tanıdım. Hazırlanan bir sinevizyonu izlerken Güzel Ana’nın direnişi beni çok etkilemişti. Onu izledikçe tüylerim ürperiyordu. Öyle ki Ana’nın direnişi ailemin örgütlenmesinde de etkili oldu. Ailemin tepkisine en güzel cevap güzel Cevap Güzel ana olmuştu. İzlediğim sinevizyonu aileme izlettiğimde annem ve babam sadece susmuşlardı. Susmuşlardı çünkü Güzel ana’da başaramadıkları cesaret edemedikleri bir gerçeği görmüşlerdi.

Daha sonrasında bir toplantıda tesadüf bir şekilde yanıma oturdu. Ve bende ona önce teşekkür edere burada olmamın önemli bir sebebinin kendisi olduğunu belirttim. Tebessümüyle sardı yüreğimi ve başımı okşadı. Sonra konuşma yapmak için sahneye katlığında gerillalara sitem etmeye başladı ve “neden beni de gerillaya almıyorsunuz anlamıyorum. Buradaki herkese teşekkür ediyorum beni burada gerçekleşen konferansa davet ettiğiniz için. Ama bir yandan duydum ki Proletarya Partisi 7. Konferansını gerçekleştirmiş. onlar beni çağırmadı, onlara da sitem ediyorum.” diyerek zihnimdeki bütün sınırları parçaladı.

İstanbul’da yürüttüğüm bütün çalışmalarda evini bana açarak önce yoldaş sonra Ana oldu. Onunla olan paylaşımımız da ne varsa yoldaşlığa ve devrimciliğe aitti. Sınıf mücadelesine dair olan ne varsa onda somutlanıyordu. Onda somutlanan meydanlardı, sokaklardı, direniş meydanlarıydı.

Zindanlar açlığa yattığında o da açlığa yattı, gençler sokaklara aktığında o da sokaklara aktı barikatlar kurulduğunda barikatlarda o da savaştı. Güzel Ana sözün hükmünü yitirdiği her yerdeydi. Yılgınlığın ve karamsarlığın olduğu her yere bahar direnişini getirir, direnişindeki zemheri bir cüret ve kararlılıkla düşmanı titretirdi.

On’da Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın düşmanın kalelerini sarsan direnişi vücut bulmuştu. Bir gün okuduğum bir kitaptan güzel bir pasajı onunla paylaştım. “Keşke ezberleyebilsem. Bırak sokağa çıkmayı birde çocuklarına engel olan anaların suratına karşı okurdum” dedi.

Ey baharlar getiren anam şimdi senin dilinden ben okuyorum:

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,

Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.

Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler

Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz,düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz,ruhlarını değil.

Çünkü ruhları yarındadır,

Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.

Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları

Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.

Çünkü hayat geriye dönmez,dünle de bir alışverişi yoktur.

Siz yaysınız,çocuklarınız ise sizden çok ilerilere atılmış oklar.

Okçu,sonsuzluk yolundaki hedefi görür

Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.

Okçunun önünde kıvançla eğilin

Çünkü okçu,uzaklara giden oku sevdiği kadar

Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever (Halil Cibran)

Bir Partizan Okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu