GüncelManşet

DERSİM DOSYASI (5) | Dersim’de kadın

Ülkemizde burjuva feodal karakterli sistem, kadına ekonomik-kültürel-sosyal alanda hiçbir hak tanımamıştır. Kadın mülkler arasında görülen, iradesizleştirilen, emeği yok sayılarak değersizleştirilmiş ikincil cins olarak görülmektedir. Ev kölesi, ücretli köle ve erkeğin kölesi durumuna getirmiştir. Biçimsel farklar görülse de esasta her bölgede, yörede ya da köyde yaşayan kadın aynı “kaderi” paylaşmaktadır.

Dersim’de kadınlar Kürt Alevi kimliklerinden kaynaklı sistemle derin çelişkiler yaşamaktadır. Kürt kimliğinden kaynaklı ulusal baskıyı birebir yaşayanlardır. Kürt ulusuna mensup kadınlara ait bu ulusun dilinin, kültürünün, ulusal özelliklere ait ne varsa inkar etmek, yok saymak diline vurulmuş bir zincirdir.

Dersim de ataerkil sistemin belirlediği toplumsal cinsiyet rollerine göre şekillenmiştir. Bu rollere göre otorite erkektedir. Saygınlık yaşa göre belirlenir. Kadınlar belli bir yaştan sonra belli haklar elde edebilirler. Bu haklar erkeğin otoritesine benzer, ona benzeyerek yapılır. Kadın ve erkeğin faaliyet alanları ayrışmıştır. Mekanlar bile buna göre belirlenmiştir. Kadına ait mekanlar genelde evin içi özellikle mutfakla sınırlıdır. Erkeğe ait mekanlar ise evin en geniş bölümleri, misafir odaları misafirlere ayrılmış “sosyal” alan olarak belirlenen yerlerdir.

Ekonomik olarak tarım ve hayvancılığa dayalı Dersim’de kadının üretimdeki yerini esasta ekonomik koşulları belirler. Bunu en belirgin yaşayanlar köylü kadınlardır. Ev, tarla ve ahır arasında harcadığı emeğin görülmemesi söz konusudur. Ürettiklerinin sadece kendi ihtiyaçlarını karşılaması temelinde olması bir yana üretimdeki aktif rollerinin görülmemesi söz konusudur. Köylü kadınların en açık hali gün boyu çocuk bakımı, yemek, çamaşır, evin temizliği bunun yanında ahır, davar bakımı, sonradan ekin ekme, biçme, bahçe işleri vs. gibi işlerin hepsinde yer alır. Erkeklerin tarla ve ek iş olarak davar olsa da kadın ve erkek arasındaki iş bölümünde kadına daha çok iş düşmektedir. Bu basit yeniden üretimin, en aktif üyeleridir. Fakat sosyal olarak hiçbir hakkı olmayan üyeleridir. Köylü kadınların üretimdeki yerlerine rağmen söz hakları yoktur. Örneğin; davara kadın bakar, peyniri kadın yapar vs. ancak satım işlemi söz konusu olunca karar veren erkek olur, tüccarla ilişkilenen erkek olur. Eğer kadın “sınırını bilmez de” fiyata dair vs. fikir belirtir, tüccarla ilişkilenirse hor görülür ve müdahale anında geliştirilir. Genelde yaşamlarına dair kararları da erkekler verir. Ya baba ya eş ya da abi gibi. Köylü kadınların evle dünyası o kadar sınırlandırılmış ki en basit kültürel sosyal faaliyetler olduğunda bile kadın yine bunların dışındadır. Hatta sağlık problemleri olmasına rağmen ev ve davar kaygısı kadını ölümle baş başa bırakma durumları bile söz konusudur.

Merkezde yaşayan kadınları iki şekilde ele alabiliriz. Birincisi ev eksenli çalışan kadınlar; ev işleri çocuk bakımı, temizlik işleri yapan “ev kadını” olarak bilinen kesimlerdir. Gündelikçi işlerde çalışan kadınlarda bu kesimin büyük bir bölümünü oluşturmaktadır. İkincisi kamu alanında çalışan kadınlar; bunlar memur, esnaf vb.dir. Şehirde yaşayan kadınların yaşamları köylü kadınların yaşamından biçimsel olarak ayrılır. Gerek ev eksenli çalışan kadınlar gerekse ev bütçesine katkı için çalışan ücretli kadınların cins olarak yaşadıkları sorunlarının özü aynıdır. Ücretli çalışan kadınların ekonomik olarak bağımsızlığı görülse de esasta erkeğe bağımlılıkları söz konusudur. Dersim ülkemizdeki tablonun bir parçasıdır. Sistemin kadına biçtiği misyon iradesine rağmen erkeğin karar verdiği, erkeğin tamamlayanı, hiçleştirilen, ötekileştirilendir. Egemenler ideolojisini topluma benimsetmek için birçok araç kullanır. Medyasını, yayınını vs. okulda, resmi dairelerde, ailede yani bütün kurumları üzerinden ideolojisini yaşatır. Yaşamın bütün alanlarında insanın ilişkilerini etkileyen ve düzenleyen bir durumdadır. Dolayısıyla çalışan kadınların kadın olarak üzerindeki sömürü, tahakküm değişmez. Her ne kadar ekonomik bağımsızlığı olsa dahi kadının ikincil konumu esasta değişmiyor.

Dersim’de genel olarak kadınların sosyal haklarına biraz değinirsek; kadının eğitim hakkından yararlanması istenilen düzeyde değildir. Erkeklerle kıyaslandığında bu oran düşüktür. Her ne kadar Dersim devrimci ve demokrat olarak görülse de kadınların eğitim hakkının kısıtlanmasında etkili olan ideolojiye değinmek gerekir. Nedenleri incelendiğinde burjuva-feodal ideolojinin etkili olduğu görülmektedir. Kadının eğitim haklarının kısıtlanmasının nedenleri arasında; yoksulluk; eğitimin paralı olması, öğrencinin okul harcamalarını karşılamaması esas olan bu etken ailede kadınların okula gönderilmesi yerine erkek çocukların tercih edilmesini getirir. Belki bazı ailelerde geçerli olmasa da esasta tercih erkekten yana olmaktadır. Erkeğin “soy devam ettiricisi” ve “aile geçimiyle mükellef rolü”nden kaynaklı birinci tercih olarak görülmektedir. İkincisi eğitim hakkından yararlanan kadınların sistemin sınırlarının dışına çıkamaması. Bu kültürün kuralları gelenekleri ve çerçevesine uyma durumu kadını sorgulatmayan yanını, kadının tabi olan yanını güçlendirmektedir.

 

DİNİN ETKİSİ

Burjuva-feodal sistem toplumu din üzerinden de yönetir. Toplumun var olanla yetinmesi gerektiğini, var olanın ise insanın reva görülen, çekilmesi, yaşanılması gereken bir durum olduğunu ifade eder. Bunu da doğaüstü güçlere dayandırarak temelini sarsılmaz hale getirir. Bu durum toplumun sömürü, baskı, açlık, yoksulluk, eşitsizliklere karşı çıkmama durumunu yaratmaktadır. Kadının “kaderci” yaklaşımı esasta bunun ürünüdür. Kadında kadercilik yaşamını, durumunu sorgulatmayan, çözüm gücü olamayan bunun yaşanılması gereken alnına yazılmış bir kader olarak düşünmektedir.

Dersim’de yaygın inanç kültürü Aleviliktir. Bu mezhepsel farklılık diğer dinlerden ayıran yanları; kadın ile erkeğin aynı ortamda ibadet etmeleridir (cem). Her ne kadar bu inançta kadın ile erkek aynı ortamda yer alsa da kadın Alevilikte de din baskısını yaşamaktadır. Aynı yerlerde cem tutsalar da kadın erkek eşitliği Alevilikte de söz konusu değildir. Mesela pir-dede aşiretinden erkekle talip aşiretinden bir kadın evlenirse erkek pir kalır ana olmayan kadın ana olur. Ana ünvanına sahip aşiretten kadın talip aşiretten erkekle evlenirse analığını kaybeder. Bu gibi uygulamalar Alevilikte de kadın erkek eşitliğinin olmadığını göstermektedir. Dersim kadını toplumdaki statüsünden kaynaklı dini inançlara en bağlı olan ve uygulayanlarıdır. Dersim de ziyaretler bunun örneğidir. Birçok Dersimli kadın bu ziyaretleri kendi yaşadıklarını, acılarını dindirdikleri ya da giderilmesi için yakarışta bulundukları yerler olarak görürler. Ana Fatma, Düzgün Baba, Munzur Baba, Gola Çetu vs. ayrıca her köyde muhakkak köye ait ziyaretler ve bu ziyaretlere uygun rivayetler anlatılmış ve buna en çok inanan bağlı olan “sadakatli olunması gerektiğini” düşünen kadınlardır. Beklentileri o kadar derin ki Dersim’de savaşan gerillalar için bile birçok kadın ziyaretlerde gerillalara bir şeyler olmaması temelinde dilekler adamaktadır.

Alevi inancını yaygınlaştırmak için cemevleri yapılmıştır. İki binlerden önce tek tek evlerde dedelerde birlikte tutulan cem şimdi cemevlerinde yapılmaktadır. Kadınların en çok uğradığı alandır. Özellikle ev eksenli çalışan kadınların tercihi olmaktadır. Burada anlaşılması gereken kadınların gidip gitmeme meselesi değildir. Dinin kadınlar üzerindeki etkileridir. Kadınların bir taraftan feodal gelenek, kültürlerin baskısını yaşarken diğer taraftan bu ideolojinin yarattığı kaderci anlayışa mahkum olmalarıdır. Kadının bu durumu egemen ideolojinin birebir uygulayıcısı durumuna düşmeleridir. Esasta sorun da buradadır. Kadının yaşam alanları sosyal alanları cemevleri olmamalıdır.

 

KADIN VE YOZLAŞMA ÜZERİNE

Bir diğer sorun da burjuva-feodal yoz kültürün geliştirilmesinin mekanları olan birahanelerdir. Bir taraftan kadın çalıştırma kadının ucuz işgücünden yararlanma, diğer önemli yanı ise kadın bedeninin kullanılmasıdır. Buna karşılık tepkiler eylemlere dönüşse de yine de vazgeçilmemiştir. Kadın üzerinden erkek müşteri kazanma birahane sahiplerinin tercihiyken kadın bedeni üzerinden de toplumun yozlaşmasına neden olmaktadır. Bu tür mekanlara en çok karşı çıkan kadınlardır. İşsizliğin yoksulluğun olduğu bu şehirde erkeklerin paralarını bu yerlerde harcaması evde bekleyen kadın ve çocukları etkilemektedir. Ayrıca bu tip yerlerde içip içip sarhoş olan erkekler eve geldiklerinde kadına şiddet uygulamaktan geri durmamaktadır. Bu durum birçok kadınla sohbetimizde rahatsız olmalarının esas sebebi arasında sayılmaktadır. Yozlaştırmaya neden olan ikinci etmen de fuhuş ve balidir. Özellikle genç yaşta kadınların buna yönlendirilmesidir. Feodal kapalı değer yargılarına karşı burjuva yoz değerlerin yaşam bulduğu görülür aslında.

Yukarda bahsettiğimiz nedenler egemen ideolojinin tezahürüdür. Her ne olursa olsun bu ideolojiye göre bir toplumu yok etme, bilinçlerini dumura uğratma, yozlaştırma; esasta kadın üzerinden gerçekleştirilmektedir. Kadının nesneleştirilmesi üzerinden toplumun nesneleşmesi sağlanmaktadır.

 

KADINA ŞİDDET

Dersim’de kadın birçok şiddete maruz kalmaktadır. Şiddet ataerkil sistemin ekonomik-politik özünden bağımsız değildir. Üretim araçlarına sahip olan insan emeğinin gaspı üzerine kurulu sistem zor ve baskı yoluyla varlığını sürdürür. Zor ve baskı vazgeçilmez yasası olur. Toplumu da buna göre biçimlendirir. Buna göre kadın mülktür. Mülkiyettir, nesnedir, emeği değersizleşen görülmeyendir. Kadının emeğinin bedeli “erkeğin bütçesine katkı” olarak belirlenmiştir. Kadın emeğine biçilen bu misyon dolaylı olarak kadının erkeğe bağımlılığını yaratmıştır.

Dersim’de kadın ekonomik şiddete yoğun olarak maruz kalmaktadır. Erkeğe ekonomik olarak bağımlı olmaları erkeğin kadın üzerindeki tasarruf hakkını doğurmaktadır. Kadın emeğinin görülmemesi; yukarda da değindiğimiz gibi kadınların esası gerek köyde gerek şehirde yaşayan ev içi üreticilerdir. Gün boyu bu yaşamın içinde ürettiklerine rağmen emeğin hiçleştirilmesi sadece yapmaları gereken vazife olarak görülmektedir. Diğer bir durumda emeğinin karşılığını alamamalarıdır. Çalışan iş gücünü satan kadınlar özgülünde yaşanmaktadır. Çalışan kadınların kadın kimliğinden kaynaklı belirlenmiş yasalar vardır. Çalışan kadının ücretinin “aile bütçesine katkı” olarak görülüp ücretinin ona göre belirlenmesidir. Bütün bu yaklaşımlar kadının ekonomik şiddeti yoğun yaşadığını göstermektedir. Bu şiddet türü kadının erkeğe bağımlılığı iyice pekiştirmektedir.

İkinci olarak değineceğimizi fiziksel şiddettir. Bu yörede hemen hemen her kadının yaşadığı bir durumdur. Dayak şeklinde görülür. Daha çok baba, eş, abi tarafından bunu yaşamaktadır. “Erkeğe karşı gelme” olarak görülür. Ve kadının susması tabi olması istenir. Kadını “terbiye” etme aracı olarak uygulanır. Ve doğru da görülmektedir. Kadın her ne kadar rahatsız olsa da yine de erkeği haklı görmektedir. Kadının yaşadığı bir şiddet türüdür. Buna karşı intihar girişiminde bulunan kadınların sayısı da az değildir.

Üçüncü olarak değineceğimiz psikolojik şiddettir. Dersim’de kadın erkeğin psikolojik şiddetinin yanında ayrıca düşmanın (polisin, askerin, JİTEM’in, korucuların) da psikolojik şiddetine maruz kalmaktadır. Dersim’de kadının en çok yaşadığı şiddet türlerinden biridir.

Dördüncü olarak değineceğimiz cinsel şiddettir. En bariz örnekleri düşman üzerinden olmaktadır. Korucuların, polislerin, askerlerin tacizine tecavüzüne uğramaktadır. En canlı örneği; son dönemde 10 yaşındaki bir kız çocuğunun bir korucu tarafından tecavüze uğramasıdır. Ovacık’ta işbirlikçi Rıza Çolak’ın engelli bir kadına tecavüz etmesi… Aynı şekilde Pertek’te bir öğretmenin tacizine uğrayan 14 yaşındaki genç örnekleri bunları doğrulamaktadır. Aynı zamanda kadınların fuhuşa zorlanması yaşanan şiddetin biçimleridir. Aile içinde yaşanan örnekleri de hiç de az değildir. Ancak bunlar feodal kapalı toplum yapısından kaynaklı dışa yansımamaktadır.

Dersim’de yukarıda değindiğimiz gibi kadın şiddetle karşı karşıyadır. Buna yönelik Dersim’deki kadın örgütleri duyarlı olmaya çalışsa da çözümleyici bir yerde durmamaktadır. Şiddeti yaşayan kadınların birçoğu dile getirmemektedir. Korkularından kaynaklı (öldürülme vb. özellikle de düşman unsurları tarafından olmuşsa) ya da kendisinin teşhiri, ailenin teşhiri gibi kaygılarla yaşadıklarını gizli tutmaktadır. Bunu gizli tutmak adına kadının psikolojisini derinden etkilediği gibi intihar girişimlerine sürüklediği durumlar da söz konusudur. İntihar oranlarının düşük olmasına rağmen yaşanan intiharlar da azımsanacak kadar değildir.

 

DOĞA VE KADIN

İnsanlar ihtiyaçlarını karşılamak için doğa üzerinde etkide bulunur. İlk insanlar ihtiyaçlarını doğadan sağlıyorlardı. Doğadan yararlanma şekli doğayı yenilemek bununla birlikte de kendi ihtiyaçlarını gidererek kendilerini yeniliyorlardı. Doğayla karşılıklı bir etkileşim söz konusuydu. Bu anlamıyla olumlu bir yerde duruyordu. Ne zaman ki artı ürün elde etmeyi hesapladı doğaya da zarar vermeye başladı. Doğayla kurduğu doğal ilişki yerine yok etme ve talan etme şeklinde oldu. Bu dönem sınıfların mülkiyetin ortaya çıkışıdır. Ezenler doğayla bu ilişkiyi kurarken aynı zamanda kadının doğadan koparılmasıyla özdeştir. Kadın doğadan koparılıp kölenin kölesi durumuna getiriliyor. Ezenlerin doğa üzerindeki sömürüsü toplumda kadın üzerindeki sömürüsü ve baskısına birebir benzemektedir.

Dersim’de burjuva-feodal sistem karına kar katmak için doğayı talan etmektedir. Talan etmediği alan da kalmamıştır. Son olarak baraj ve HES’lerin yoğun yapımı buna örnektir. Doğayı kültürel alanları yok etmeyi hedeflemektedir. Özellikle barajların yapımı Dersim arazisini kullanılamaz duruma getirmiştir. Birbiriyle rahat iletişime geçen köyler barajların yapımıyla engellenmiştir. Barajın yapımı birçok köyün su altında kalmasına da neden olmuştur. Toprağı olan yerliler baraj nedeniyle topraksız yurtsuz duruma düşmüştür. Barajların yapımı Dersim coğrafyasının daraltılmasını sınırlandırılmasını hedeflemektedir. Bu anlamıyla Dersimli kadının da bundan bağımsız yanı yoktur. Kadının yaşam alanlarının daraltılması, kadının doğayla ilişkisinin tümden koparılması, barajların yarattığı susuzluk kuraklık verimsizlik aynı zamanda kadının yaşamını da tehdit eden bir yerde durmaktadır.

Diğer bir şey siyanürle altın çıkarmaya yönelik çalışmalardır. Doğa tahribinin yanında esasta insan yaşamını tehdit eden bir yerde durmaktadır. Kadının yaşamının tehdit edilmesi kadın biyolojisini de etkilemektedir.

 

GÖÇ VE KADIN

Dersim’de özellikle düşmanın zorla köy boşaltmalarında toprağından göç ettirilen insanlar açlık ve yoksullukla yüz yüze bırakılmıştır. Bunu en derinden hisseden kadınlar olmuştur. Köydeyken birebir üretimin içinde olan kadın şehirlere göç ettirilerek ev yaşamının içine hapsedilmiştir. Birçok kadının ifade ettiği “köyde yaşam koşullarımız zor olmasına rağmen üretimde yer alıyorduk” sözleri anlamlıdır. Şehirde ise tümden dışında tüketen pozisyonda olduklarını ifade etmektedirler. Ayrıca şehirlere sürülen kadınların birçok kayıt dışı işlerde çalıştığı da söylenebilir. Bunun yanında yaşam mücadelesini verirken de kültürel olarak da yabancılaşmanın içine itilmektedirler.

 

KADIN VE POLİTİKA

Ataerkil sistemin kadını toplumsal üretimden kopararak ev içine hapsetmesi kadın gücünün dağınık olması durumunu da yaratmıştır. Kadının eve hapsedilmesi ya da düşün dünyasının evle sınırlı olması kadının politik güç olma durumunu da engellemektedir. Politikayla sadece erkeklerin ilgilenmesi kadınların da güç olmak yerine tamamlayan destekleyen duruma itmektedir. Ya da hiç ilgilenmeme durumunu da doğurur. Dersim’de kadının sistemle geçmişten gelen çelişkilerinden kaynaklı sisteme muhalif sistemden beklentileri olmayan bir yerde durmaktadır. Fakat bu kadının politik güç olduğu anlamına gelmemektedir. Çünkü politik güç olma örgütlü olma durumudur. Bu anlamıyla kadın özgülünde bu tamamıyla söz konusu değildir. Kadın evle sınırlı bir yaşamı vardır. Belki tek tek kadınlar ev yaşamının dışına çıkabilseler de bu istenilen yerde değildir. Nedenlerine inersek kadınların geleneksel rollerinden vazgeçmemeleri, ikincisi devrimci ve komünist hareketlerin kadına yönelik politikalarındaki zayıflıktır. Birinci neden kadınların geleneksel rolünden vazgeçmeleri kadının kurtuluşuna doğru atılan adımdır. Bu anlamıyla kadının geleneksel rolünü isteyerek yaşatma durumu söz konusu değildir. Bu noktada kadının rolünü kanıksama yaşatma durumu kurtuluşunu da etkilemektedir. Dersim’de kadın mevcut yaşamdan hoşnutsuzdur. Fakat kurtuluş mücadelesine katılmakta zayıf kalmaktadır. Bu noktada erkeğe havale eden durumda kalmaktadır. “Bir kadın olarak ben nasıl yaparım?”, “elimden ne gelir?”, “annem babam ne yapar?”, “eşim ne der?” gibi söylemler kadının kendine dair değil, esasta başkalarına göre, başkaları ne der anlayışı ile kadın kendine güvensizleştirmekte bir güç olmasını engellemektedir. Kadının başkalarına göre hareket etmesi tam da o gelenekseli koruyan bir yerde durmaktadır.

İkinci neden; Dersim’de geleneğimizin kırk yılı aşkın bir mücadele tarihi vardır. Bunun yanında devrimci kurumun da faaliyeti söz konusudur. Genel olarak uzun süren mücadele dönemleri açısından Dersim’de kadın mevcut olanın dışında değildir. Savaşa katılan kadın sayısı da az değildir. Fakat kadının politik güç haline getirilmesi noktasında zayıf kalınmaktadır. Daha çok erkeklerin yer alması dikkat çekicidir. Her ne kadar kadını ön plana çıkarma, örgütleme temelinde adımlar olsa da zayıf kalmaktadır. Bizim açımızdan durum, kadın kitlesine yönelik özgün politikalarımız çok sınırlı kalmakta, kadın kitlesine ulaşma örgütleme temelinde adımlarımız zayıf kalmaktadır. Gerek köylü kadınlara gerekse şehirde ev eksenli çalışan kadınlara hem özgünlükleriyle hem de bir araya gelmelerini sağlayacak politikalarımız olmalıdır. Kadın kitlesini kendi haline bırakmak ya da zayıf adımlar atmak kadının devrimdeki rolünü görememektir. Hiçbir devrim kadınların katılımı olmadan gerçekleştirilememiştir.

Konumuza bağlı olarak değinmeden geçemeyeceğimiz bir konu da şudur: tarihsel olarak göz önünde bulundurduğumuzda Dersim kadını birçok direnişlere tanıklık etmiştir. Bu tanıklık içinde direnişin içinde birebir yer almış düşmana karşı destansı direnişler de yaratmışlardır. 38 bunun bir örneğidir. Kadınlar bu destanı yarattıkları halde esasta bu destanlar anlatıldığında kadının rolü genelde erkeği destekleyen tamamlayan olarak yansıtılmaktadır. Esasta direnişi anlatılan hep erkekler olmaktadır. Örnek; Bese cephede savaşan ama daha çok geri hizmette gibi görülen bir kadındır. Ana Zarife, Alişer’in yardımcısı olarak anılır. İsimleri geçen kadın sayısı çok azdır. Oysaki sayısız kadın direnişçilerimiz olmuştur. Düşmana teslim olmayıp kendini suya atan, uçurumlardan atılan, erkeğin teslimiyetini kaldıramayıp intihar eden vb. yüzlerce-binlerce kadın Dersim direnişlerinde tarih yazmışlardır.

 

Dersim’den bir Partizan

 

{gallery}dersimde kadin{/gallery}

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu