Güncel

“Doğamızı, çevremizi, yaşam alanımızı yok ediyorlar”

İstanbul: Karadeniz’den T. Kürdistanı’na; Ege’den Akdeniz’e ülkemizin neredeyse her yerinden parça parça çevre felaketi haberleri geliyor. HES’ler, siyanürlü altın işletmeciliği, çimento fabrikaları, atık tesisleri, termik santraller doğayı, yaşanmaz hale getiriyor. Bununla birlikte benzer biçimde hemen her yöreden köylülerin buna karşı direnişleri ekranlara, gazetelere yansıyor. İnancı, dili ve milliyeti ne olursa olsun emekçiler toprağına, suyuna, deresine sahip çıkıyor. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak Munzur Çevre Derneği’nin gerek İstanbul’da gerekse de Dersim’de çevre gündemli çalışmalarına katkı sunan Metalurji Mühendisleri Odası eski başkanı ve bugün çalışmalarını Halk Sağlığı ve Ekoloji Komisyonu’nda sürdüren Cemalettin Küçük’le özellikle siyanürlü altın işletmeciliğini ve çevre politikalarını konuşalım istedik.
ÖG: Madencilik için çok zor bir sektördür denir. Bu niçin böyledir, dünyada da durum böyle mi?
– Madencilikte çalışma çok zordur. Çevreye verecek olduğun zarar, hem kazıma aşamasında hem toz aşamasında hem de maden bulunmayan pasaların atılması aşamasında çoktur. Ayrıca bir de eğer bunu kimyasal yöntemlerle işletmeye geçerseniz çok büyük bir kitlesel çevre sorunuyla karşı karşıya kalırsınız. Onun için de dünyanın gelişmiş ülkeleri hidrometerolojik yöntemler yani kimyasal yöntemler kullanılarak, su kullanılarak yapılan madencilik işlemlerinden kaçarlar.
Bunları da geri kalmış ülkelerde yaparlar. Zaten altın işletilen ülkelerin hepsi geri kalmış ülkelerdir. Yapanlar Kanada, ABD, Avustralya, İngiltere kökenli büyük firmalardır. Amerika bu işleri kendi ülkesinde defalarca yaptı, bunun sonuçlarını yaşadı. Onlar sonuçlarını yaşarken bizde bu işler gündeme geldi.
– Siyanürlü altın işletmeciliği çok tartışılıyor. Altın nasıl elde ediliyor bu yöntemle…
– Öncelikle bir çarpıtmaya yanıt verelim. Siyanürle altın aranıyor denildiğinde; hayır biz altın ararken siyanür kullanmıyoruz diyerek konuyu çarpıtıyorlar. Doğruluğu şu; altın zerreciklerinin bulunduğu kayaçları bulmak için arazide siyanür kullanılmıyor. Bu işlem için sadece laboratuarda siyanür kullanılıyor. Ancak kayaçlarda altın zerrecikleri tespit edildikten sonra geçilen işletmecilik için kayaçların tamamı siyanürlü su ile birkaç kez yıkanmaktadır. Bu ya tanklarda karıştırmalı liç şeklinde ya da arazide kırılmış, öğütülmüş kayaçları yığarak, sürekli siyanürlü su vererek defalarca yıkama yaparak yığın liçi şeklinde yapılmaktadır.
İşte bu kayaçların içerisindeki altın araması siyanürle yapılmaktadır. Onun için halk dilinde siyanürlü altın araması, ya da teknik olarak siyanürle altın işletmeciği denildiğinde milyonlarca ton siyanürlü atıkla karşı karşıya olduğumuz ya da olacağımızı anlamalıyız. Bu konuda altın işletmecileri, halkımız “siyanürle altın aranmasına karşıyız” dediğinde; ”siz bilmiyorsunuz, biz siyanürle altın aramıyoruz. Altın aranmasında siyanür kullanılmaz” diyerek olayı çarpıtıyorlar.
Siyanürlü altın işletmeciliği gündeme geldiğinde önemli olan altının nerede olduğu değil, nerede işletilebildiğidir. Bakın şimdi kayaçların tonunda Bergama’da ortalama 10-40 gr altın çıkıyordu. Bugün bu değer çok düştü. Bu Eşme’de yapılan siyanürlü altın işletmeciliğinde 1 grama kadar indi.

siyanürlü altınSivas’ın Kangal ilçesine bağlı Bakırtepe mevkiinde 0.8 grama kadar düştü. Bunu siyanürle işlettiğiniz zaman maksimum yüzde 60- 70’ini kazanırsınız. Yani ortalama iki tonda 1 gram altın elde edersiniz. Peki, burada 4 milyon tonluk cevher varsa kaç milyon ton pasa atarsınız? 15-16 milyon ton. Bu altın olmayan pasayı dışarı atıyorsunuz. Böyle bir atıkla karşı karşıyasınız. Ton başına 4 katı pasa çıkıyor. Bir gram elde etmek için iki ton kayaç siyanürleyeceksiniz, 8 tonda pasa. Toplam 10 ton. 10 tondan bir gram elde edeceksiniz. Bunun doğaya maliyeti nedir acaba? !!!!
– Bu işlemlerde kullanılan siyanürün doğaya ne tür zararları var peki?
– Hiçbir şekilde yayılmaz ise de 1 gr altın için 10 ton atık ve bunun 2 tonu siyanürlenmiş.!!!
Siyanür havadan hidrojen siyanür olarak yayılarak etrafı zehirliyor. Diğer yandan da sızarak ya da yoğun yağmurlarda sellenerek doğaya akıyor. Siyanür aynı zamanda Anadolu coğrafyasında kayaçlarda bol miktarda bulunan ağır metaller ve Arsenik için çok tehlikelidir. Hidrojen siyanür kayaçlardaki ağır metalleri ve bu arseniği çözer, Arsenik sulara karışarak zehir olur.

Arsenik fare zehiri olarak kullanılan, Zırnık demektir. Bunun neticesinde Ege’deki tüm sularımızda Arsenik’te sürekli artış görüyoruz.
Diğer yandan yeraltı suyu Bergama’da 4 metrede varken biz altın işletmeciliğinin başladığı dönemde 2003 yılında çalışmamızı yaptığımızda 19 metreye düşmüştü. Bugün kaç metrededir bilmiyoruz. Kütahya’da insanları yıllarca zehirlediler. Dulkadirli köyü yerinden yok oldu.

Çevredeki köyler hala zehirlenmeye devam ediyor. Eşme’de 2006 yılında deneme üretimi başladı, bu sırada 1500 insan zehirlendi. Kolankaya köyü civarından verilen kuyulardan birinde arsenik tespit edildi. Erzincan’da, Gümüşhane’de bu iş devam ediyor. Burada Harşit çayının başı Godil deresine barajdan su akıttıkları yönünde köylülerin başvuruları oldu. Eşme’de atık barajındaki taşma araziye yayıldı.
– Siyanürlü altın denilince aklımıza ilk gelen Bergama köylülerinin direnişi oluyor. Bunun yanı sıra HES’lere karşı özellikle Karadeniz halkının geliştirdiği bir direniş söz konusu. Bunun ülkenin birçok yerinde örneğini görüyoruz. Sözünü ettiğinizi bu projeleri nasıl durduracağız?
– Bergama’daki direniş çok önemli, eğer bu direniş olmasaydı saydığım bölgeler çoktan yaşanmaz hale gelmişti. Bu konuda bir bilinç oluşturuldu. Köylü direnişinin çıkışı oldu Bergama. MGK’nın gündemine girdi.

Karadeniz’den Erzurum Tortum vadisine birçok yerde direniş yaşandı. Rize’de derelerle ilişkisi olan yerlerde direniş sert geçti. Direniş her yerde var. Fiili meşru mücadelenin öne çıkarılması ve birleştirilmesi gerekiyor. Bölgede kararı köylü vermelidir. Hiçbir hak ve hukukun tanınmadığı yerde insanın en doğal hakkı, direnme hakkı ortaya çıkıyor. Köylü kurulan bu barikatı aşmalıdır.

Bütün toplumsal yapılanmaların ortak hareket etmesi gerekiyor. “Doğamızı, çevremizi, yaşam alanımızı yok ediyorlar” sözü herkes için yeterli olmalı.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu