Yorum

DİSK’in Olağanüstü Genel Kurulu: Yeniden kuruluş ama nasıl?

DİSK’in Olağanüstü Genel Kurulu 6 Nisan günü gerçekleştirildi. Aralık ayında Genel Sekreterin, Mart ayında da Genel Başkanın istifası sebebiyle karar altına alınan Olağanüstü Genel Kurulun esas amacı Genel Başkan ve Genel Sekreterin seçilmesiydi. Seçim sonuçlarına göre kurul öncesindeki “mutabakatın” belirlediği Genel Başkan adayı Genel-İş Sendikasından Kani Beko ikinci turda (!) seçilebildi ve sürpriz şekilde “mutabakatın” dışladığı Genel Sekreter adayı Dev Sağlık-İş’ten Arzu Çerkezoğlu rakibi Birleşik Metal-İş’ten Adnan Serdaroğlu’nu geçerek genel sekreter oldu.

Belirtmek isteriz ki, DDSB açısından DİSK’e dair bir yanılsama yoktur. DİSK’in “devrimci”lik, “bağımsız”lık gibi misyonlara sahip olmadığı açıktır. DİSK’te, Türk-İş ve Hak-İş’e nazaran biçimsel demokratik özellikler işlemesine karşın biçimsel demokraside dahi her türlü oyunun dönmesi mümkündür ve kapalı kapılar arkasında, kitleden kopuk, koltuk paylaşımına dayalı pazarlıklar ve şantajlar yaşanmaktadır.

 

Görünen Köy Kılavuz İstemez

DİSK’in sorunu kamuoyuna yansıyan kişisel anlaşmazlıklardan ve farklı sendikal çizgilerden öte yapısal bir sorundur. Bizzat kendi varlığını hedefleyen yeni sendikalar yasasına karşı bir duruş sergileyememekte, gelişen kendiliğinden işçi hareketi için bir umut olamamakta, mevcut üyelerinin temel ekonomik çıkarlarını korumakta zorlanmakta, geçmişte DİSK’i büyüten ücret sendikacılığını dahi yapamamaktadır. Çalışma rejimini işçiler için çok daha kötü şartlara götüren yeni saldırı paketlerine karşı da etkili bir çıkış sergileyememektedir.

Bu temel gerçeklik içinde aidat ödeyebilen güçlü sendikalarının hakimiyetinde yapısal sorunlarına cevap verememektedir. Kadrolu kamu işçilerine dayanan ve CHP’li ve BDP’li belediyelerde örgütlü olan Genel-İş Sendikası ortalama bir sendika olarak sürece cevap verememektedir. MHP’lilerin yönetimde olduğu ve faşist bir disiplin anlayışıyla DİSK’e bağlı diğer sendikalardan ayrılan Lastik-İş, 7 bin üyesi ve 60 delegesi ile bu olağanüstü genel kurulda açıkça görüldüğü gibi yönetimde söz sahibidir. 10 bini aşkın üyesi olmasına karşın işçiden aidat alamadığı için DİSK’e aidat ödeyemeyen Dev Sağlık-İş 2 delegeyle, 10 bin üyesi olmasına karşın daha az üye karşılığı aidat ödeyen Tekstil 22 delege ile temsil edildiği için de delegelik sisteminde genel bir adaletsizlik vardır.

Mevcut duruma sebep olan ve bu durumdan beslenen, politik bir vizyonu ve çizgisi olmayan, yeteneksiz yöneticiler aidat ve delege gücüne dayanarak kendi aralarında koltuk pazarlığına dayalı, içine şantajın da dahil olduğu, zoraki mutabakatlar sağlayarak ortak listeler hazırlamakta ancak hem önceki olağan genel kurulda hem de olağanüstü kurulda olduğu üzere tüm bu çabalar orta yere saçılmaktadır. Bu olağanüstü kurulda da bu gerçeklik dikkate alınmadığı için Cuma akşamı oluşan mutabakat sabah bozulmuş ve Cumartesi günü gerçekleşen kurulda hiçbir hesap tutmamış, yeni seçilen yönetimin daha ilk dakikasında Sosyal İş örneğinde olduğu gibi istifa haberleri açığa çıkmıştır. Kimse DİSK’in bu son kurulundan sonra göstermelik ve biçimsel bir birlik görüntüsü alamamış, umut çıkaramamıştır.

 

DİSK’i yeniden kurmak ama hangi yönde?

Genel kurulda herkes DİSK’i yeniden kurmaktan ve “eski” günlerine döndürmekten bahsetti. DİSK’i yeniden kurmanın arka planı bellidir. DİSK tarihinin en güçsüz dönemindedir. Politik etkisi zayıftır. Baraj altında kalarak mevcut etkisini de kaybetmekle karşı karşıyadır. O halde DİSK’i yeniden kurmak hayatını sürdürmesi için şarttır.

Ancak bu konuda anlaşmak yetmeyecektir. Asıl soru şudur: Nasıl bir DİSK, nasıl bir kuruluş? Açıktır ki Genel-İş yönetimiyle Dev Sağlık-İş’in, BMİS ile Lastik-İş’in kafalarındaki yeni DİSK oldukça farklıdır. O halde verilen mesajlara biraz daha dikkatle bakmakta fayda vardır. Genel kurulda, ilk sözü alan Kani Beko, AKP hükümetini tek adam diktatörlülüğü kurmakla eleştirmiş, CHP çizgisinde bir tutum sergilemiştir. Ancak Genel-İş’te, BDP’nin de güçlü olması ve akil insanlarda Genel-İş Bölge Başkanının da olması üzerine Kürt sorununda kalıcı barışa dair genel değerlendirmelerde bulunmuştur.

Son gün “mutabakatta” yer almadığı için başkanlığa aday olan Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu da emperyalizme yönelik vurguları altında şovenist, Kemalist mesajları dile getirdi. Ucuz ve çiğ eleştirilerle Serdaroğlu’nu hedefledi ve kendi mücadele yaşamını anlatarak oy istedi. Ardından genel sekreter adayları söz aldı.

Arzu Çerkezoğlu, ülkemizde işçi sınıfı bu kadar önemli sorunlar yaşarken DİSK’in de temsiliyet sorunu yaşadığını, görevlerini yerine getiremediğini belirtti. Çerkezoğlu ayrıca 27 Nisan’da Sheraton Otel’de bakanlık tarafından düzenlenecek olan ve Bakanın bizzat katılacağı “İşten Çıkarma Stratejileri Eğitimi” başlıklı toplantıyı protesto etme çağrısında bulundu.

Ardından söz alan Adnan Serdaroğlu da kendisine yönelik eleştirilere dair kendilerinin rüştlerini ispat eden sendikacılar olduğunu belirtti, herkesin siyasal düşüncesinin olduğunu ama kimsenin kimseye bu sebeple baskı kuramayacağını dile getirdi. Serdaroğlu DİSK’in işyeri temsilcilerinin diğer konfederasyonlardaki birçok sendika başkanından daha değerli olduğunu, hiçbir sendika ayrımı yapmadıklarını belirtti. Genel-İş arayıp ortak çalışmak istediklerini belirtince kabul ettiklerini, her türlü görevi kabul edeceklerini, hizmet etmek istediklerini açıkladı. Adaylıklarının bir ihtiras sonucu olmadığını, neo-liberal politikalara ve sendikalara yönelik baskılara karşı DİSK’in birliği için aday olduklarını belirtti.

 

Sonuç

DİSK şu an içinden geçtiği en güçsüz anında dahi 80 bini aşkın aidatlı üyesi ile, bağlı sendikaları ve ülke geneline yayılmış örgütlenmeleri ile önemli bir işçi konfederasyonudur. Birçok sendikası tabeladan ibaret olsa da ciddi mücadeleler veren, örgütlenme çabası içinde olan önemli işkollarında sendikaları vardır.

Gidişatın iyi olmadığına ve yeni bir sendikal harekete gerek olduğuna dair konfederasyon düzeyinde tek tartışma yürüten DİSK’tir. Bu nedenle hem DİSK’in hem de SGBP’nin bürokratik, sistem içi yapısını göz önüne alarak, milyonları örgütleme perspektifiyle sınıf çalışmalarına yoğunlaşmalı ve sürecin sınıf lehine örülmesi için en temel eksik olan devrimci önderliği oluşturmak için çaba göstermeliyiz. Bu, günün görevi olarak karşımızda durmaktadır.

(Bir DDSB’li)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu