Yakın tarihte Bursa’da basın açıklaması yapmak isteyen LGBTİ’lere bir grup “namus abidesi”, “mahalle delikanlısı” saldırıya geçti. Slogan aynen şu: “Bursa’da Eşcinsel İstemiyoruz”. Hadi canım! Oldu o zaman bize müsaade!
İnsan sosyal bir varlıktır ve toplu halde yaşar. Şehirler ise insanların yaşadığı en kalabalık yerleşim yeridir. İnsanın olduğu her yerde “heterolar” da (homofobik, cinsellerin kanını içmek isteyen tipler) vardır. Bu türün kendine özgü davranışları vardır. Bu vatandaşlar önce ciddi bir aile baskısı görür. Evdeki en büyük erkekten dayak yer, sonra evdeki bir kadını döver. Daha sonra okulda ve askerde bu baskı sürer. Bu gariplerim de öyle masum bir şekilde baskıya boyun eğer. Aşağılık kompleksi böyle oluşur bu türde. Daha sonra bunlar kendilerince, kendinden “aşağı” gördükleri canlılara saldırıya geçip erkekliklerini ve güçlerini ispatlarlar.
Gözlerinizi kapatıp bir düşünün, Kürt gençlerini, seks işçilerini, kadınları linç edenlerin tiplerini. Özellikle sokak hayvanlarına acımasız davrananları da bir düşünün. Bir canlıya zarar verirken aldıkları haz çok fazladır.
Devlet bu türü hep korur. Onlara özel hizmet eder. Yasalar da bu tür ceza almaz. Trans Kemal Ördek’e tecavüz edenlerin aynı gün serbest bırakılması başka türlü yorumlanamaz. Bu nesli tükenmesi gereken tür böylece devlet eliyle çoğaltılmış olur. Nesli tükenmesi gereken türden kastım tabi ki “erk anlayış”. Yoksa bu insanları yok etmekten bahsetmiyorum. Onlar için tedavi merkezleri açmak elzem…
Bursa’ da “eşcinsel istemiyoruz” diyen kişiler, seçimlerde HDP’ saldırarak Bursa’da “terörist istemiyoruz” dediler. Buradan meseleyi ele alacak olursak, LGBTİ “sorunu” salt LGBTİ “sorunu” değildir. Toplumun tüm kesimlerinin bu soruna karşı duyarlı olma zorunluluğu vardır. Bunu tüm ezilenler ve ezilenler adına mücadele verenler çok iyi bilmelidir. Eşcinselleri savunmayan ya da onlarsız bir mücadele ve devrim hayali kuranlar daha çok hayal kurmaya devam ederler.
Kısacası her yer bizim, alışın! Hiçbir yere gitmiyoruz! (İstanbul’dan bir ÖG okuru)
