Makaleler

DÜRTÜSÜ, GENİŞLETİLMİŞ YENİDEN ÜRETİM VE SOMA KATLİAMI…

 

 

KÂR Manisa’nın Soma ilçesinde esas sahibi devlet olan bir kömür madeni ocağını işleten, Soma Holding’e bağlı Soma Kömür İşletmeleri AŞ. Ve bu şirketin tuttuğu taşeronlar eliyle Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı yaşandı. Piyasanın oldukça altında bir maliyetle kömür üretilerek tek alıcısı devlete satılmasının ve buradan devletin ve şirketin elde ettiği kârların karşılığı 301 maden işçisinin hayatı oldu.

Bugünkü tablo Türkiye’deki sermaye üretim ve birikim sürecinin gelişimini ve niteliğini ortaya sermektedir. AKP’nin sözcülüğünü yaptığı sermaye kesiminin 2000 yılından sonra hızlanan büyüme süreci AKP’nin devlet iktidar yapısı içinde tuttuğu mevzileri tahkim etmesi, sağlamlaştırmasıyla daha da hızlandı. Devlet imkân ve olanaklarından daha fazla faydalanmaya başlayan bu kesimler mevcut sermaye birikimlerini büyüttüler.

SOMA Holding bu sürecin içinden çıkan, özelliklede AKP’nin parlatmaya çalıştığı bir sermaye grubudur ve aynı zamanda bu dini motifli, muhafazakâr görünümlü sermaye kesiminin hızlı birikim, büyüme sürecinin nasıl sağlandığına da örnektir.

Soma katliamının ardından Erdoğan’ın yaptığı açıklamalar bu açıdan anlamsız değildir. Türkiye’deki kölece çalışma koşulları sayesinde geliştirilen yoğun sömürüyle hızlı büyüme-birikim onun da iştahını kabarttığı için bozulmasını istememektedir. O nedenle iş kazalarını, işçi cinayetlerini, Soma’da olduğu gibi toplu işçi katliamlarını meşrulaştırmaya, kaza-kader sarmalı içinde olağanlaştırmaya çalışmaktadır.

TÜİK verilerine göre AKP iktidarları dönemi olan 2002-2013 yılları arasında toplan 880 bin “iş Kazası”nda ölen işçi sayısı 13.442’dir. Cinayetlerin en yüksek olduğu sektör yüzde 13,4 oranla madencilik ve taş ocaklarıdır. Bunlara Soma’daki toplu madenci katliamı da eklenmiştir. AKP’nin, Erdoğan’ın kaza-kader diyerek meşrulaştırmaya “olağan” kabul edilmesini sağlamaya çalıştığı bunlardır. İşçi emekçilerin daha fazla kar uğruna dökülen kanları, alınan canlarıdır.

 

Muhafazakâr sermayenin kapitalizmle imtihanı

Gelişmelere Marksizm’in prizmasından baktığımızda bu hızlı birikim sürecini ve bunun nedenlerini görmemiz zor olmayacaktır. Marks “Sermaye kör olmadığı zaman ya da az kör edildiği zaman hiç hoşnut olmaz, tıpkı eskiden doğanın boşluktan hoşlanmadığının söylenmesi gibi. Yeterli kör olunca sermayeye bir cesaret gelir. Güvenli bir yüzde 10 kar ile her yerde çalışmaya razıdır. Kesin yüzde 20 iştahını kabartır; yüzde 50 küstahlaştırır; yüzde 100 bütün insancıl yasaları ayaklar altına alınır; yüzde 300 kâr ile sahibini astırma olasılığı bile olsa işlemeyeceği cinayet, atılmayacağı tehlike yoktur” diyordu. Durum bugün farklı değildir.

Soma Holding patronu Alp Gürkan katliamdan 4 gün sonra yaptıkları açıklamada öz geçmişinden örnekler veriyordu. “100-150 kişiyle başladığım maden işletmeciliğini 6 bin kişilik bir işletmeye taşıdım. Kazandığım birikimlerimi yatırımlarımı genişletmeye harcadım” diye övünüyordu. Kâr dürtüsü ve bunun kâr kitlesinin daha da büyütülmesi için sermayenin genişletilmiş yeniden üretimine çevrilmesi, büyüme oldukça ekonomik gözü dönmüşlüğün Soma’da toplu madenci katliamına dönüşmesi süreci… Soma katliamının ekonomik ve siyasi gelişim sürecinin esas karakteri burada görülmektedir.

Sermayenin genişletilmiş yeniden üretiminin gerçekleştirilmesinin temel şartlarının başında artı-değerin üretime yeniden dönmesi gelir. Soma örneğinde, Soma Holding örneğinde bunu görüyoruz. Ardından yine artı-değer odaklı iş örgütlenmesinin, sermayenin üretim sürecinin yeniden örgütlenmesi gelir. Burada mutlak ve nispi artı-değer oranının artırılması ve kâr kitlesinin (somut, canlı emek) genişletilmesi temel hedeftir. Soma örneği bunu da açıkça ortaya koyuyor.

Soma Holding patronları 100-150 kişiyle başladıkları süreçlerini 6 bin kişilik bir kâr kitlesine taşımıştır. Artı değerin mutlak ve nispi oranlarının artırılması için mevcut koşullar en sınıra kadar çekilmiş. (Normalde nispi artı-değer oranının artırılması sürecinde üretim artışı, üretimin yoğunlaştırılması makinesel donatımlarının, teknik teknolojinin üretime katılması yaygın uygulama şeklidir. Soma’da bu müthiş baskı ile, işçilerin iş güvenliği ve sağlığından kesilerek ve kölece çalıştırılmak yapılmıştır. Soma’da nispi artı-değer oranı vahşi biçimlerde artırılmıştır.) Ve yüksek oranda üretim zorlanmasıyla büyük resim buluşarak Soma Katliamı kaçınılmaz noktaya taşınmıştır.

Bu resim kapitalizmin, özgülde gelişmekte olan ve hızlı birikim-büyüme süreci yaşayan komprador kapitalist sermayenin resmidir. Soma düzeni özellikle dini motifli, muhafazakâr tandanslı ve MÜSİAD etrafında kümelenmiş sermaye kesiminin gelişiminin niteliğini göstermektedir. Elbette sermayenin diğer kesimleri bundan azade değildir. Sermayenin esas karakterini çizdiğimiz resimle öz olarak vermeye çalışmıştık. Sermaye kesimlerinin tüm hareketleri bu hedef ve amaçlar odaklıdır.

Ancak, Türkiye’deki sermaye kesimlerine baktığımızda farklı siyasal formlara sahip olduklarını görüyoruz. İdeolojik-kültürel doku boyutuyla da böyle bir gerçeklikleri bulunmaktadır. AKP’nin sözcülüğünü yaptığı kesim tüm cumhuriyet tarihi boyunca gelişememiş, palazlanamamıştır. Geleneksel devlet anlayışını elinde bulunduranlara oranla bu kesimin ekonomik ve siyasi gücü hep küçük kalmıştır. Türkiye pazarlarının neo-liberal kıstaslara göre yeniden biçimlendirilmesi ve Özal dönemiyle birlikte önemli atılımlar gerçekleştirmiş, 28 Şubat sürecine kadar siyasi nüfuz olanı açmayı da başarmışlardır.

AKP’nin siyasi arenaya çıkış süreci bu noktada oldukça önem kazandı. Bu kesim için büyük bir adımdı. Emperyalist küreselleşme süreciyle ve neoliberal ekonomik-siyasi-örgütsel politikalarla barışık, bunların hayata geçirilip bunların etkinleştirilmesine aday, milli görüş çizgisine sırt dönmüş, o çizgiyi iyice inceltmiş bu siyasal hareket emperyalist mali sermayenin çıkarlarıyla, jeo-politik, jeo-stratejik politikalarıyla uyumlu olduğu için başarılı oldu. 2002’de iş başına getirildiler.

Siyasal güçleri gelişti, ekonomik gerçekliklerinin önüne geçti. Bugün bu dengesizliği ekonomik atılımlarla arttırarak gidermeyi oldukça önemsemektedirler. Siyasi operasyonlarla birlikte özelleştirmeler, “alt işverenlik” adı altında oluşturulan taşeron çalışma biçimi, güvencesizlik, esnek ve kayıt dışı çalışma genişletilmiştir. Özelliklede ağır iş kollarında oluşturdukları iş örgütlenmeleriyle “Vahşi Kapitalizm” dönemi şartlarında parçalanmış bir iş gücü yapısı ve enformolize edilmiş üretim biçimini iyice geliştirmişlerdir.

Soma madenlerindeki kölelik düzeni ve ardından gelen katliamın alt yapısı böyle oluşturulmuştur. Bu açıdan muhafazakârlığın kapitalizmle imtihanı daha önce de olduğu ve olacağı gibi muhafaza(karlı)lıktır.

 

SONUÇ OLARAK;

AKP’nin sözcülüğünü yaptığı, komprador sermaye kesimlerinin ve emperyalist mali sermayenin ihtiyaçlarının ama hatlarını biçimlendirdiği bu düzen sömürü ve baskının at başı gittiği bir düzendir. Küresel ekonomik sistemin, uluslaşması iş bölümünün Türkiye pazarlarında aldığı biçim ve her sürecinde işçi-emekçilerin, ezilenlerin, alın terinin-canının pazarlandığı, hiçe sayıldığı bir rejimdir.

En temel iş gereksinimlerinin, iş ekipmanlarının, güvenliğinin sağlanmayıp(maliyet gerekçesiyle) kazalara ve işçi ölümlerine, katliamlarına sebebiyet verilmesinin (Türkiye’deki iş kazalarının yüzde 97’si önlenebilir niteliktedir) kaza-kader sarmalı içinde açıklanmaya çalışılması boşuna değildir. Emek güçleri faşizmin önüne dikilmedikçe Soma düzeni sürecek, Türkiye’deki çalışma rejimine daha fazla egemen olacaktır.

Bu sömürü ve zulüm çarkından çıkmanın tek yolu işçi sınıfı ve emekçilerin öz örgütlülüklerinde örgütlenmesi ve mücadeleye sarılmasıdır. Kâr dürtüsü, bunun için geliştirilmiş yeniden üretim, sömürü ve katliam. Bu denklem hep aynı sonucu verir.

 

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu