Dünya

Yeni Kadın’dan 25 Kasım açıklaması

H. Merkezi: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü yaklaşırken bir açıklama yayınlayan Yeni Kadın, “1919’da Berlin’de Rosa Lüksemburg’u, 1921’de Trabzon’da Maria Supyhi’yi, 1960’ta Mirabal kardeşleri, 1973’te İstanbul’da Meral Yakar’ı ve daha nicelerini katledenlerle, 2013’te, Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katledenler; mücadelede tutsak düşen kadınları, gözaltında ve hapishanede cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakanlar aynı erkek egemen zihniyettir” dedi.

Avrupa’da Türkiyeli ve birçok ülkeden Avrupa’ya gitmek zorunda kalan göçmen işçi-emekçi kadınlara yönelik çalışmalar gerçekleştiren Yeni Kadın, bu sene 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nü “Görünmeyen emeğimiz, kadına yönelik şiddetin başladığı noktadır” şiarıyla ele aldı.

 

“Emeğin görünmezliği, şiddetin başlangıç noktası”

25 Kasım yaklaşırken konu ile ilgili bir açıklama yapan Yeni Kadın, “Birleşmiş Milletler’in 2005’te yaptığı bir araştırmaya göre; dünyadaki işlerin % 66’sını kadınlar yapmasına rağmen, toplam gelirin sadece %10’nu, mal varlığının ise % 1’i kadınların” diyerek; erkek egemen sistemin; toplumsal iş bölümünde; kadının toplumsal üretimdeki emeğini yedeğe düşürüp, değersizleştirerek onu eve kapatmış, metalaştırmış ve cinsel obje haline getirdiğine vurgu yaptı.

Kadınların, zorunlu görevleri olarak görülen ev içi işlerini layıkıyla yerine getirmemeleri/getirememeleri, ekonomik gücü elinde bulunduran ev içindeki erkek tarafından şiddete maruz kalmalarına, hatta yaşam haklarının ellerinden alınmasına neden olabilmektedir” diyen Yeni Kadın, “Böylece; kadın emeğine yabancılaştırılırken, emeğinin görünmez oluşu, inkâr edilip gasp edilmesi, şiddetin başladığı nokta olmaktadır” sözleriyle açıklamasına devam etti.

 

“Aynı erkek egemen zihniyet…”

Kadının kendisine biçilen rolü reddetmesi; toplumdaki yerini, kadını köleleştirerek yaratılan toplumsal kültürü, sistemi, devleti sorgulamaya başlaması, başkaldırması halinde ise; devlet şiddeti ile karşı karşıya kaldığına değinen Yeni Kadın; “1919’da Berlin’de Rosa Lüksemburg’u, 1921’de Trabzon’da Maria Supyhi’yi, 1960’ta Mirabal kardeşleri, 1973’te İstanbul’da Meral Yakar’ı ve daha nicelerini katledenlerle, 2013’te, Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katledenler; mücadelede tutsak düşen kadınları, gözaltında ve hapishanede cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakanlar aynı erkek egemen zihniyettir” dedi.

Olayların yaşandığı tarihler ve coğrafyalar farklı olsa da, mücadeleci kadınlar, egemenler için her zaman tehlike arz etmiştir. Bu nedenle de korkutmak, sindirmek için, katletmek, taciz, tecavüz de dahil olmak üzere, kadınlara yönelik her türlü şiddeti mubah görmekteler” diyen Yeni Kadın, “Ama nafile. Eşitlik ve özgürlük mücadelesinde şehit düşenlerin anıları, her zaman mücadeleci kadınların yolunu aydınlatacaktır” diyerek mücadeleye devam edeceklerinin altını çizdi.

Kadınların örgütlü mücadelesini daha da fazla yükselterek, mevcut cinsiyetçi yasaları/ kuralları ve işbölümünü tersyüz etmek, emeğimize, bedenimize, onurumuza sahip çıkmamızın zorunluluğudur” diyen Yeni Kadın açıklamasını isyana çağrı ile sonlandırdı.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu