Emek

Eğitim Sen yılsonu raporu: 33 bin 128 öğretmen ve 5 bin 318 akademisyen ihraç edildi

H. Merkezi: Eğitim Sen, 2016-2017 Yılsonu Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Rapora göre, KHK ile 33 bin 128 öğretmen, 5 bin 318 akademisyen ve bin 104 idari personel ihraç edildi, 1,5 milyonu aşkın öğrenci ise öğretmensiz bırakıldı. Anadilde eğitim vurgusu yapılan raporda, eğitimin tek tipçi, gerici ve bilimsellikten uzak olduğu belirtildi.

Eğitim Sen 2016-2017 Yılsonu Değerlendirme Raporu’nu açıkladı. Eğitim Sen Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısında paylaşılan raporu Genel Başkan Feray Aytekin Aydoğan okudu. Feray, 2016-2017 eğitim öğretim yılının eğitime yönelik son yılların en ağır saldırı ve tehditlerinin yaşandığı, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iktidar ve MEB eliyle başlatılan hukuksuz ihraçlar, açığa almalar, soruşturma ve sürgünlerin yaşandığı ağır ve zorlu bir dönem olarak tarihe geçtiğini belirtti.

 

33 bin 128 öğretmen ihraç edildi

KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde çalışan 33 bin 128 öğretmen, 5 bin 318 akademisyen ve bin 104 idari personelin siyasi ve idari kararlarla savunma hakkı tanınmadan mesleklerinden ihraç edildiğini belirten Aydoğan, “Aynı dönemde 24 bin 490 öğretmen yine hukuksuz bir şekilde açığa alınmış, açığa alınan öğretmenlerden 16 bin 759’u (10 bin 470’i Eğitim Sen üyesi) aylarca okullarından ve öğrencilerinden uzaklaştırıldıktan sonra görevlerine iade edilmiştir” bilgilerini paylaştı.

Aydoğan, “Darbe ile mücadele adı altında başlatılan ihraç operasyonları kısa süre içinde yön değiştirerek geçmişten bugüne hükümeti uygulamalarına karşı çıkan, laik, bilimsel ve anadilinde eğitimi savunan ve örgütlü mücadele içinde yer alan eğitim ve bilim emekçilerine yönelmiştir” dedi. Eğitimde ve üniversitelerde yaşanan ihraçların sonuçlarının çok ağır yaşandığını belirten Aydoğan, 1,5 milyonu aşkın öğrencinin öğretmensiz kaldığını, eğitimde ciddi aksaklıkların yaşandığını belirtti.

Raporda yer alan kimi bilgi ve değerlendirmeler şöyle:

“2016-2017 eğitim öğretim yılında en büyük travmayı öğretmenleri, anne-babaları haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilen çocuklar yaşamıştır. Yüz binlerce çocuk; çaresizlik, utanç, suçluluk, ürkeklik-korkaklık, endişe, öfke, kırılganlık, güvensizlik, değersizlik, anlamsızlık vs. gibi olumsuz duygularla baş etmeye çalışarak eğitim hayatlarını sürdürmeye çalışmıştır. Özellikle ebeveynleri kamudan ihraç edilen ve örgün eğitim içinde yer alan çocuklar için, okul idareleri ve rehberlik servisleri herhangi bir çalışma yapmayarak yaşanan psikolojik tahribatın daha da büyümesine neden olmuşlardır.

 

Eğitim de sınıf çelişkisi

Eğitimde önde gelen sorunların çözülememesinin temelinde, eğitimin herkesin eşit koşularda yararlanması gereken temel bir insan hakkı olarak görülmemesi gelmektedir. Eğitim hakkı ve eğitime erişim açısından MEB’in benimsediği piyasacı ve rekabetçi eğitim politikaları, devlet okullarındaki eğitimin niteliğinde yaşanan olumsuzlukları 2 arttırırken, iktidar desteği ve teşvikiyle özel okullar her açıdan desteklenmiş ve eğitimde yaşanan ticarileştirme uygulamaları belirgin bir şekilde artmıştır. Türkiye’de özellikle yoksul, emekçi ailelerin çocukları başta olmak üzere, kız çocukları, kırsal kesimde ve/veya bölge illerinde yaşayan çocuklar; eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanamamaktadır. Bölgesel, cinsel, sınıfsal vb. eşitsizlikler, anadilinde eğitim gibi en temel sorunlar hükümetlerin çözmek bir yana daha da derinleştirdiği temel sorunlar olarak eğitim sisteminin öncelikli gündem maddeleri olmayı sürdürmektedir.

 

Bilimsellikten uzak eğitim

Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır siyasi iktidarın ve onun güdümünde hareket eden dini grupların siyasal ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirildiği bilinmektedir. Özellikle son yıllarda daha da belirginleşen, eğitim biliminin temel ilkelerine ve laik-bilimsel eğitim anlayışına meydan okurcasına hayata geçirilen eğitimde dinselleştirme ve ticarileştirme uygulamaları üzerinden eğitim sistemi göz göre göre çürümeye terk edilmiştir.

MEB, iktidarın ideolojik yönelimleri doğrultusunda çalışmalar yapan dini vakıflar ile çeşitli protokollere imza atarak eğitimi dinselleştirme sürecinde siyasi nüfuzu olan cemaatlere özel görevler vermiştir.

AKP iktidarının eğitim sisteminde yaşanan değişiklikler üzerinden bugüne kadar ortaya koyduğu pratik, her türden dini inancı istismar ederek çocukları ve toplumu ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı üzerinden ‘tek tip’ hale getirmeye çalıştığı açıktır. Türkiye’de yaşanan yoğun dinselleşme, eğitim sürecinde dinsel sömürüye kaynaklık eden kimi pratik uygulama ve söylemlerin yaygınlaşması, son yıllarda eğitimin bütün kademelerinde yaşanan bir sorun olarak dikkat çekerken, okulların adeta belli bir inanç ve belli bir mezhebin kuralları ve uygulamaları ile kuşatılması söz konusudur. Türkiye’nin eğitim sistemi en temel bilimsel ilkelerden hızla uzaklaşırken, okullarda dinselleşme hızla artarak kaygı verici boyuta ulaşmıştır.

 

Baskıcı eğitim politikası

Din dersinin Türkçe, matematik, yabancı dil gibi zorunlu sayılması, TEOG, YGS ve LYS gibi sınavlarda sorulması, bilimsel eğitimle açıkça çelişmektedir. 2016/2017 eğitim öğretim yılı, siyasi iktidarın eğitime, toplumun yaşam tarzına yönelik dayatmacı ve baskıcı uygulamalarının zirve yaptığı bir dönem olmuştur. Eğitimde bilimden çok dini referanslara göre düzenlemeler belirgin bir şekilde artarak hayata geçirilmiş, laik-bilimsel eğitim düşmanlığı daha da artmış, başta imam hatip okulları olmak üzere, bazı okullarda karma eğitim karşıtı uygulamalar hayata geçirilmeye çalışılmıştır.

MEB verilerine göre, 4+4+4 uygulanmadan önce, 2011-2012 eğitim öğretim yılında, 28 bin 625 okul öncesi eğitim kurumu varken, 2016-2017 eğitim öğretim yılında bu sayı 23 bin 751’e gerilemiştir. Aynı dönemde öğrenci sayısında belirgin bir değişim olmamış ve dört yıl önce 1 milyon 58 bin 904 olan öğrenci sayısı, aradan beş yıl geçmiş olmasına rağmen ancak 1 milyon 112 bin 443 olabilmiştir.

 

İmam hatiplere özel ilgi

2012-2013 eğitim-öğretim yılında 730’u bağımsız, 369’u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 1.099 imam hatip ortaokulu varken 2016/’17 eğitim-öğretim yılında 2 bin 367’si bağımsız, 410’u imam hatip lisesi bünyesinde toplam 2 bin 777 imam hatip ortaokulu bulunmaktadır. İmam hatip ortaokullarındaki sayısal artış sadece okul sayısı ile sınırlı değildir. 2012-2013 eğitim-öğretim yılında imam hatip ortaokullarında okuyan toplam öğrenci sayısı 94 bin 467 iken, 2016/’17 eğitim öğretim yılında 7 kat artarak 657 bin 20 olmuştur.

Bu artışın en önemli nedeni MEB’in imam hatip ortaokullarına yönelik özel teşvik politikalarıdır. MEB, devlet okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayıp, eğitimin finansmanı için elini velilerin cebinden çıkarmazken, imam hatip okulları söz konusu olunca bütün parasal kaynaklar ve diğer imkanlar seferber edilmektedir.”

Kaynak: Dihaber

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu