EmekGüncel

EMEK | Asgari Ücret Belirlendi; İşçiler Yoksulluğa Mahkûm Edildi!

"Parça parça açığa çıkan direnişlerin birlikteliğini örmek ve bu direnişleri yaygınlaştırmak önümüzde görev olarak durmaktadır. Saldırılara karşı durabilmek birlikte mücadeleden geçmektedir"

2017 yılından itibaren girilen ekonomik kriz 2020 yılı ile pandemi ile beraber ağırlaşmasının ardından egemenlerin çıkış yolu olarak ortaya koydukları strateji emeğin her cephesinde hak gaspı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hak gaspı saldırılarına emek cephesinin örgütsüzlüğü eklendiğinde saldırının şiddeti de aynı oranda artmaktadır. Krizden çıkış stratejisi olarak emeğe taarruzu kendine yol olarak belirleyenler hız kesmeden saldırılarına devam etmektedirler.

Bu durum bize emperyalist-kapitalist sistemin salgının milyonlarca insanın ölümüne yol açtığı milyonlarcasını etkilediği-etkilemeye devam ettiği en insani durumlarda bile, kendisi için önemli olanın, kendi bekası yani kendi sisteminin kazanımlarının artması ve korunmasından başka hiçbir şey düşünmediği gerçekliğini karşımıza somut olarak çıkarmaktadır.

Bu tarihsel konumlanışın karşılığı olan tarihsel düşmanlık bugün pandemi ile beraber bütün ezilenlerin gözünde sis perdesinin aralanmasına neden olmuştur. İktidara geldiğinden bu yana sermayenin temsilcisi olduğunu kimi zaman gizlemeye çalışsa da kriz durumlarında kendini ele veren iktidar sahipleri, şimdiler de bu gizleme çabasına girmeye gerek görmeden, kendi sınıfsal pozisyonlarını açıktan savunmaktadırlar.

Her krizi ister ekonomik ister sağlık olsun ezilenlere saldırının bir fırsatı olarak görenler bu konuda büyük bir motivasyonla çalışmaktadırlar. Pandeminin başında insanlar canlarını düşünürken açıklanan sermayeye kalkan paketinin ardından tüm emekçilere biçilen görev ‘pandemi döneminde çalışmak, pandemiden sonra daha çok çalışmak’ olarak koyanlar yollarına aynı doğrultuda devam etmektedirler.

İşsizliğin tavan yaptığı, çalışanların virüsle, açlık arasında bırakıldığı, kazanılmış hakların bir bir gasp edildiği, edilmeye çalışıldığı, işçi ve emekçilerin ölüm pahasına çalıştırıldığı bu dönem, sermaye sınıfının ve onun iktidardaki temsilcilerinin krizin bütün yükünü halkın sırtına yıkma stratejisini bütün hızıyla devam ettirdiklerini göstermektedir.

İktidar temsilcilerinin Emperyalist-Kapitalist sisteme bu dönemdeki en büyük vaadi ucuz işgücü ve güvencesiz bir çalışma rejimidir. Yapılan her konuşmada Türkiye’deki fırsatları anlatırken, işgücünün ucuzluğu ve gasp edilen haklardan bahsederek Emperyalistlere davetler gönderilmesi bundandır. Sermayenin çıkıştan stratejisi budur; güvencesiz, geleceksiz ucuz bir çalışma hayatı.

Asgari Ücret; Sefalet Ücreti!

Bu durumun en belirgin örneğini yapılan bütçe görüşmeleri ve hemen ardından açıklanan asgari ücrette görebiliriz. Milyonlarca çalışanı ilgilendiren asgari ücret 2825 lira 90 kuruş olarak açıklandı. Hükümetin beş, patronların(TİSK) beş, işçi kesiminin (Türk-İş) beş kişiyle temsil edildiği Asgari Ücret Tespit Komisyonu 28 Aralıktaki son toplantısının ardından oy çokluğu ile asgari ücreti belirledi.

Türk-İş belirlenen tutara muhalefet ederek kabul etmediklerini belirtti. Komisyona işçi heyetinin başında katılan Türk-İş Genel Sekreteri Nazmi Irgat asgari ücretin açıklanmasının ardından yaptığı konuşmada iktidar ve patronlara atfen söylediği “…Birlikte belirledikleri net asgari ücret yetersizdir, işçilerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır. …

İşçiler aileleriyle birlikte yine yoksullukla geçim şartlarının her geçen gün artan ağırlığıyla karşı karşıya bırakıldığını anlıyoruz. Anayasamızda yer alan çalışanların geçim şartları yine dikkate alınmadı. Çalışanları 2021 yılında zor günler beklemektedir. Yine fedakârlık ücretlilerden beklendiğini görüyoruz.” Patronların ve iktidarın birlikte belirlediği ücret vaat ettikleri gibi ülkeyi ucuz işgücü cenneti haline getirecek bir rakam olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü asgari ücret artık çalışma yaşamına başlanılan en alt ücret olmaktan çıkmış artık işçilerin normal geçim ücreti haline gelmiştir.

Yirmi yıl önce asgari ücretle çalışan işçi sayısı ücretli çalışanların yüzde 15-20’sine denk gelmekte iken artık neredeyse yüzde 60’ı asgari ücretle çalışmakta, yine milyonlarca işçi asgari ücretin çok az üzerinde ücret alabilmektedir. Bu politika 2000’ler ile birlikte neo-liberal politikalarla beraber asgari ücreti normal alınan ücret haline getirme planının sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Asgari ücret belirlenme sürecinde yaşanan tartışmalar iktidar ve sermayenin söylem ve eylem birlikteliğindeki ortaklığını açığa çıkarmıştır.

Yapılan konuşmalarda pandemi sonrası ülkemiz açısından büyük fırsatların doğacağını bu fırsatlara ancak rekabet gücümüzü arttırarak kullanabileceğimizi belirten iktidarla, yine asgari ücret komisyonunda patronları temsil eden Akansel Koç’un asgari ücretin rekabeti gözeterek belirlenmesini, patronların rekabet gücünü etkileyecek bir rakamın istihdamı ve uluslararası arenada rekabeti olumsuz etkileyeceği açıklamaları ortak bir noktaya çıkmaktadır; ucuz işgücü. Nitekim sonuç iktidar sermaye işbirliği ile ortaya çıkmıştır. İktidar sermaye birlikteliği karşısına, sendikaların örgütsüzlüğü, devrimci muhalif güçlerin geriliği eklenince asgari ücret tek taraflı olarak belirlenmesi kolaylaşmıştır.

Asgari ücret tespit edilme sürecin de üç konfederasyon Türk-İş, Hak-İş, DİSK ortak açıklama yapmış, sadece DİSK asgari ücret için 3800 TL olmalıdır diyerek bir rakam açıklamıştır. Üç konfederasyon ortak açıklamalarında; asgari ücretin bir işçi değil işçi ailesi üzerinden yapılması ve asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını talep etmişlerdi. Bu öneriler asgari ücretin tespitinde dikkate alınmamıştır.

Asgari ücret tespit aşamasındayken Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) toplantıda yaptığı sunum bizlere asgari ücretin sadece ne olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Komisyonun 3. Toplantısında sunum yapan TÜİK; işin zorluk durumuna göre bir işçinin dengeli beslenmesi için gerekli kaloriyi ne kadarlık harcama ile karşılayabileceğini hesapladıklarını açıkladı.

Buna göre ücret ağır iş kolu için 2.792,10 TL; orta iş kolu için 2.507,70 TL; hafif iş kolu için 2.339,10 TL olarak hesaplandı. Yani hesaplanan ücret sadece bekâr bir işçinin aylık gıda masrafını resmi rakamlara göre karşılamaktadır. Asgari ücret, komisyonda TÜİK’in yaptığı sunumdaki hesaplamalara paralel belirlenmiştir.

Bu durum bize iktidar ve sermaye ortaklığının işçilere vaat ettiği yaşamı göstermesi açısından önemlidir. Keza sermaye sınıfı işçilere vereceği ücretin hesabını kuru ekmek üzerinden yapmaktadır. Çokça gündeme gelen simit hesabının özü buradan gelmektedir. Komisyonda iktidar adına bulunan Bakan Zehra Zümrüt Selçuk açıkladığı asgari ücret rakamının ardından ‘işçilerimizi enflasyona ezdirmedik’ diyebilmiştir.

Aynı bakana eline iş, aş yazarak intihar edenler sorulduğunda, ülkemizde yoksulluk artık kalmamıştır diyebilmişti. Açıklanan asgari ücret işçileri yoksulluğa mahkûm etmiştir. Verilen zam elektriğe, suya, doğalgaza, gıda fiyatlarına ve vergilere gelen zamlarla ilk günden fazlasıyla geri alınmıştır.

Belirlenen asgari ücret 2021 yılında işçi ve emekçilere iktidarın ne vaat ettiğinin göstergesidir. Sermaye ve temsilcileri emek cephesine topyekûn saldırıda hız kesmeden devam edeceklerinin mesajını vermektedirler.

Bu saldırılan karşısında sonucun ne olacağında yine işçi ve emekçilerin meşru ve birlikte mücadelesi belirleyici olacaktır. Parça parça açığa çıkan direnişlerin birlikteliğini örmek ve bu direnişleri yaygınlaştırmak önümüzde görev olarak durmaktadır. Saldırılara karşı durabilmek birlikte mücadeleden geçmektedir.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu