EmekGüncel

EMEK | Patates Soğan İzdihamı, Yoksulluğun Geldiği Boyutu Gösteriyor!

"Milyonlarca insan işsiz, milyonlarcası açken iktidar kendi yarattığı yoksulluğu yok sayarak, inkâr ederek kapatacağını düşünüyor. Ancak yoksullaşmanın geldiği boyut her defasında gerçeklik olarak yok sayanların karşısına çıkmaya devam ediyor. Halkı yoksulluğa mahkûm edenlerin onların sofrasında yerinin olmadığı gerçeği açığa çıkıyor"

Ekonomik kriz ve pandemi ile birlikte yoksulluk ve işsizlik artarken AKP iktidarı yarattığı yoksulluğu kendisi için bir gösteriş olarak kullanmaya devam ediyor. Bir yanda devletin bütün kaynakları patronlara aktarırken, diğer yanda halka çürümeye yüz tutmuş patates soğanı layık görmekten geri durmuyor. Bir yanda uzaya çıkma hayalleri pazarlanmaya çalışırken, diğer yanda patates soğana muhtaç bıraktığı halk gerçekliği karşımıza çıkıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla üreticinin elinde kalan patates, soğanın Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından satın alınarak Ramazan ayında dar gelirli ailelere dağıtılacağı haberi bir müjde olarak gündemimize sokuldu. Hemen akabinde İstanbul’da vali yardımcısının katıldığı, patates ve soğanla yüklü kamyonların üzerlerine koca Türk bayraklarının asıldığı şaşalı bir törenle dağıtımına başlandığı bilgisi geçti. İktidar sahiplerinin bir çuval patatesi yoksul halka verirken çektirdikleri fotoğraflara ve fotoğraflardaki gururlu hallerine hepimiz tanık olduk.

Pandemi öncesinde açtıkları tanzim çadırlarındaki kuyrukları varlık kuyrukları olarak adlandıranlar, patates soğan dağıtımını da devletin vatandaşına mutfak yardımı olarak adlandırıyor. Ailelere toplamı 5 TL’ye mal olan 10 kg soğan, 10 TL’ye mal olan 20 kg patates dağıtımı yoksul halka neyi hak gördüklerini göstermektedir. Elbette bu durum Ramazan ayının gelmesi ile bolca dini duygulara hitap ederek yapılmaya çalışılıyor.

Üreticiyi desteklemek ve yoksul halka ücretsiz dağıtmak adı altında alınan patates ve soğanların artık depolarda çürümüş ürünlerden oluştuğunu unutmamak gerekiyor. Aynı zamanda üreticiye destek söylemi, üreticinin ürünlerini yok pahasına satmasına ve üretemez hale gelmesine neden olanların ağzından dökülmesi yaşananların içeriğini gösteriyor.

Törenlerle, çekilen fotoğraflarla süslü bir şekilde pazarlanmaya çalışılan patates, soğan yardımları çok geçmeden, Urfa’dan, Amed’den gelen dağıtım yapıldığı sıradaki görüntülerle, yoksulluk, halkın gerçekliği olarak karşımıza çıkıyor. Oluşan görüntülerin yarattığı rahatsızlık ve tepki iktidarın istediği etkiyi yaratamaması, bizzat devletin bürokratları tarafından görüntülerin provokasyon yaratmaya çalışan 4-5 kişinin yüzünden olduğunu açıklaması ile suçlu olarak yine patates ve soğana muhtaç bırakılmış yoksul halk gösteriliyor.

Yine Ramazan ayı bahanesiyle iktidar temsilcilerinin yoksulların sofrasına ‘çat kapı’ kurulup, bu yoksulluğun nedeni onlar değilmiş gibi gösteri yapmaya deva ediyorlar. İnsanların sofrasını fakirleştiren sorumlunun bizzat o sofrada oturup bu durumu bir lütuf gibi sunması dahası bunu görsel bir şova dönüştürmeleri yine ziyarette bulunanların bir çantasının dahi ziyaret edilen ailenin yoksulluğunun sebebi olarak açığa çıkması, ziyaretin beklenilen etkiyi yaratmasına izin vermiyor. ‘Fakir’ evindeki iftar açma olayındaki yer sofrası bir gün önce Saray’da kurulan şatafatlı iftar sofrasının görüntüsünü kapatamıyor.

Tüketici Hakları Derneği’nin açıklamasına göre Türkiye Halkı son yetmiş yılın en ağır yoksulluğunu ve açlığını yaşamaktadır. Yine dernek; tüketicilerin ezici çoğunluğu yeterli ve gerekli gıdaya erişemediği için yeterli ve dengeli beslenemediğini, asgari ücretlilerin son bir yılda 61 çeşit temel gıda olmak üzere, 78 çeşit gıdada satın alma güçlerinin düştüğünü belirtmektedir.

Yine Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi’nin negatif nitelikli bireysel kredi ve kredi kartı bültenine göre Ocak-Şubat döneminde bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı icra takibi başlatılan kişi sayısının 132 bin kişi olduğu ifade edilmektedir. Pandemi döneminde halka tek vaadi ucuz kredi olan iktidarın getirdiği sonuç olarak bu durum karşımıza çıkmaktadır. Hepimiz hatırlarız iktidar pandeminin başlaması ile halka yardım etmek yerine daha uygun koşullarda borç vaat etmişti. Bunun sonucu olarak geliri düşen, işsiz kalan halk kredilere muhtaç kalmış, borçlarına borç eklemek zorunda bırakılmışlardı. Ertelenen kredilerin ödeme zamanın gelmesi ile birlikte icraya düşen kişi sayısı artmakta ve gelecekte de daha çok artacağı ortadadır.

Ekonomik kriz ve pandeminin yarattığı işsizlik ve bunun sonucunda ortaya çıkan yoksulluğun artık gizlenebilme şansının kalmaması iktidarın bütün boş söylemlerinin çok geçmeden açığa çıkmasına vesile olmaktadır. Tıpkı uzaya çıkıyoruz hayallerinin eline iş, aş yazarak intihar eden işsiz emekçinin karşısında yere çakılması, iktidarın artık her konuda satmaya çalıştığı içi boş hayallerin gerçeklikler karşısında duvara toslaması karşımızda durmaktadır.

Egemenlerin yazmaya çalıştıkları başarı hikâyelerine rağmen artan işsizlik, yoksulluk karşısında intiharlar toplumsal olgu haline gelmiştir. İnsanlar sistem karşısında çaresiz kalarak yaşamlarına son vermektedirler. Bu gerçekliğin karşısında her türlü şov iğreti durmaktan öteye gitmemektedir.

Kendi yarattıkları yoksulluğun üstünü örtmek isteyen iktidar sahiplerinin her türlü adımlarının halkın nezdinde bir karşılığı kalmamıştır.

Pandemi dönemi işsizliği ve yoksulluğu arttırırken zenginler servetlerine servet katmaya devam etmişlerdir. Ülkemizde yoksul sayısı artarken diğer taraftan zenginlerin servetleri ve sayıları artmıştır. Bu durum iktidar sahiplerinin hangi sınıfa hizmet ettiklerinin açık bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyüyen sağlık krizinde dahi halka hiçbir yardım yapmayanlar, temsilcisi oldukları sermayeyi ihya etmişlerdir.

Sürekli işsizlikle beraber gelişen yoksulluk toplumsal anlamda genişlemektedir. İnsanlar gelirlerini kaybederek açlığın pençesine bırakılmaktadırlar. İktidar tüm bunları yokmuş gibi yaparak üzerini kapatacağını sanmaktadır. ‘Bizi mahvettiniz, bizi öldürdünüz’ diyenlere cebindeki telefonu kaça aldın sorusu sorabilmektedir. Her açım geçinemiyorum diyenin üzerine yok öyle bir şey diyerek giden iktidar patates, soğan dağıtımındaki yaşanan izdihama provokasyon diyerek kurtulacağını zannetmektedir.

Emperyalist – kapitalist sistem tüm toplumu içine alan bir işsizlik ve yoksulluk getirmektedir.

Pandemi ile birlikte sermayeye her türlü desteği verirken ezilenlere işsizlikten, yoksulluktan, virüsten başka vaadi olmayanlar, çürümüş patates ve soğanı vermekten elbette geri durmayacaklardı. Bizzat insanların yoksulluklarından sorumlu olanlar onların sofralarına oturmayı büyük bir alçak gönüllülük olarak sunmaya çalışmaktadırlar.

Milyonlarca insan işsiz, milyonlarcası açken iktidar kendi yarattığı yoksulluğu yok sayarak, inkâr ederek kapatacağını düşünüyor. Ancak yoksullaşmanın geldiği boyut her defasında gerçeklik olarak yok sayanların karşısına çıkmaya devam ediyor. Halkı yoksulluğa mahkûm edenlerin onların sofrasında yerinin olmadığı gerçeği açığa çıkıyor.

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu