GüncelKadın

Eyn İsa Cephesi’nden KKB’li savaşçı: “Direnişleri zafere dönüştürmenin, işgallere son vermenin zamanıdır… Biz bunu yapabiliriz!”

Rojava’nın Türk Devleti tarafından işgal edilmek istenen Eyn İsa bölgesindeki cephede bulunan Proletarya Partisi’ne bağlı Komünist Kadınlar Birliği savaşçısı Meral Berna, cephedeki duruma ve kadınların Rojava Devrimindeki rolüne dair soruları yanıtladı.

“NEREDE ZULÜM VARSA, ORADAYIZ!” 

– Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?

– Ben Meral Berna. KKB’li bir TİKKO savaşçısıyım. Şu anda Türkiye tarafından işgal edilmek istenen Eyn İsa cephesinde bulunuyorum.

– Önemli bir alanda bulunuyoruz. Eyn İsa’nın stratejik önemi nedir?

– Türkiye’nin Eyn İsa ve Serekaniye’yi işgali 30 km’lik bir anlaşmayla sonuçlanmıştı. Ancak 30 km’lik işgalin ardından öncesinde de belirttiğimiz gibi meselenin burayla sınırlı olmadığı, işgalin esas sebebinin Osmanlı rüyası olduğu görüldü. Türkiye şimdi daha da güneye inmek istiyor. Yine Gire Spi DAEŞ’in elindeyken Cizire ve Kobane kantonları arasında bağlantı yoktu. Burayı özgürleştirdiğimiz hamlenin ardından bu iki kanton birbiriyle bağlanmıştı. Devrimin toprakları arasında bu bağlantıyı sağlamak önemliydi. Türkiye, Gire Spi’yi işgal ederek bu bağlantıyı yeniden kesti. Şimdi durumu daha da ileriye taşımak istiyor. Amerika ve Rusya da bu politikaya örtülü destek sunuyor.

– Sen burada neden bulunuyorsun? Buradaki rolün nedir?

– TİKKO savaşçıları nerede zulüm varsa orada savaşmışlardır. Biz bu anlayışla Kobane Savaşı sırasında Rojava’ya geldik. Şimdi de işgale ve faşizme karşı Rojava’yı savunuyoruz. Düşmanın işgale hazırlandığı ya da saldırdığı bölgelerde savunma güçlerinde yer alıyoruz. Amacımız tabii ki sadece daha fazla işgalin olmasını önlemek değil. İşgal edilen toprakları da yeniden özgürleştireceğiz. Bu genelde bütün dünya halkları açısından özelde de bizim açımızdan önemli. Çünkü Rojava Devrimi emperyalistlerin ve onların maşası olan diğer devletlerin “devrimler çağı bitti” propagandasına karşı bir cevap olmuştu. Bütün dünyada geniş bir yankı uyandırdı. Yine Ortadoğu’da kadınların köle pazarlarında satılmasına karşı kadınlar olarak bir direniş gerçekleştirdik. Bu direniş büyük oranda zaferle sonuçlandı. Özelde bizim açımızdan önemli, çünkü Rojava Devrimi toprakları işgal ve ilhak edilmiş Kürt halkına özgürlük umudu olurken aynı zamanda Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda faşizme karşı mücadelede büyük bir öneme sahip. Türkiye’nin bütün savaş teknolojisi ve asker gücüyle buraya saldırması boşuna değil. Bu nedenle de yetiştirdiği ve fonladığı DAEŞ çeteleri yenilince Efrin’den başlayarak Gire Spi ve Serekaniye’yi işgal etti.

– Efrin’den sonra bazı savaş taktiklerinin değiştiği, bu savaşta farklı tecrübeler edinildiği söyleniyor. Yine dağda da belirli savaş taktiklerinden bahsediliyor. Bu savaş taktiği nedir? Ne değişti?

– DAEŞ’e karşı mücadelede çetelerle savaşıyorduk. TC’nin bunlara açıktan bir desteği hep oldu ama direkt kendi ordusuyla savaşmamıştı. DAEŞ çetelerine karşı koalisyon güçleri de bir destekte bulunmuştu. Ama şimdi durum farklı. Emperyalistler Türkiye’yi destekliyor ve Türkiye direkt olarak kendi ordusuyla ve de elindeki en son teknolojik imkanlarla savaşıyor. Biz bu savaşta bir kez daha gördük ki emperyalistlere güvenemeyiz. Bu nedenle kendi özgücüne dayanan bir savaş anlayışı gelişmesi gerekiyor. Bugün Başure Kürdistan’da işgal girişimlerinde bu yeni tarzın nasıl olması gerektiğini gerilla pratiğiyle öğretiyor. Üstün teknolojiye rağmen büyük bir direniş var ve düşmana ağır darbeler vuruyor. Düşmanın elindeki teknolojiye karşı küçük gruplar şeklinde darbeler vurup geri çekildiğimiz eylemler yapıyoruz. İşgal altındaki bölgelerde halkın durumu da düşünülünce bu eylemler oradaki halka umut oluyor.

– Genç bir kadın olarak buradasınız. Genç kadınlara çağrınız nedir?

– Komünist Kadınlar Birliği üyesi bir TİKKO savaşçısı olarak TC işgalinde kölelik koşulları daha da derinleşen kadınların bu karanlığa karşı mücadelesinde yer almak bizim açımızdan dün DAEŞ işgaline olduğu kadar bugün de önemli. Bu mücadeleyi dışarıdan destekleyen bir yerde durmuyoruz. Direkt olarak içindeyiz. Bir yoldaş söylemişti, elinizde düşmana karşı atacak hiçbir şey yoksa ona tükürün diye. Tüm dünyada yükselen faşizme karşı kadınların ve LGBTİ+ların savaş alanlarına gelmeleri, milis güçlerine katılmaları elbette önemlidir. Ancak bunu yapamayan kadınlar da ellerinde ne varsa faşistlere atmalıdırlar. Bu anlamıyla Meksika’da, Arjantin’de kadınların ve LGBTİ+ların direnişleri öğretici bir yerde durdu. Ellerinde silahları yoktu ama erkek adaletin ve heteroseksizmin simgesi olan adalet sarayını ateşe verdiler, sokakları günlerce işgal ettiler. Yine Hindistan’da çiftçilerin direnişlerinde kadınların rolü oldukça önemli bir yerde duruyor. Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline karşı ve Deniz Poyraz için kadınların ve LGBTİ+ların sokakları doldurması polis barikatlarını yıkmaları, ellerinde silah olmasa da kadınların ve LGBTİ+ların bütün varlıklarının bir direniş olduğunu ortaya koyuyor. İster Amerika’da olsun ister Hindistan’da, faşizme yönelen her darbe bizi güçlendirmektedir. Kadınlara çağrımız elbette milis güçlerine ve savaş alanlarına katılmalarıdır. Tüm dünyada hızla yükselen faşizme karşı kadın ve LGBTİ+ların eylem tarzlarını daha ileriye taşımaları, daha militanlaşmaları ve düşmana ekonomik olarak da zarar vermeleri oldukça önemli. Genç kadınların bu eylemlerde oynayacakları rol daha da büyük. Elimizdeki bütün imkanları kullanarak elimizden gelenin fazlasını yapmalı faşizmi ve onun diğer yüzleri olan ataerkiyi, homo/transfobiyi yıkmalıyız. Şimdi direnişleri zafere dönüştürmenin, işgallere son vermenin zamanıdır ve biz bunu yapabiliriz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu