GüncelMakalelerYorum

YORUM | 82.Yılında Dersim Soykırımını Bir Kez Daha Lanetliyoruz!

Dersim soykırımı öncesi Koçgiri katliamından sağ kurtulanların Dersim’e sığınması Türk devleti için önemli bir propaganda malzemesi yapıldı.

Bundan tam 82 yıl önce Türk devletinin 1937’de başlayıp 1938’de “bitirdiğini” ilan ettiği Dersim tertelesi 82.  yılını geride bırakırken, devlet, bu güne kadar bu katliamın bir soykırım olduğunu kabul etmiş değildir.

Dersim’e yönelik saldırılar sadece T.C ile sınırlı değildir. Osmanlı döneminde de benzer katliamlar yaşandığı tarih sayfalarında kayıtlıdır. Osmanlı’nın Dersim’i Sunnileştirmek ve kendi dilinden, kültüründen, inancından koparmaya yönelik politikası (istisnalar hariç) hayat hakkı bulmasa da gerçek böyledir. Osmanlı buna rağmen Dersim üzerindeki planından hiç bir zaman vazgeçmemiştir.

Osmanlı, 1915’de Ermenilere karşı gerçekleştirdiği katliamda Dersim’deki Alevileri kullanmaya çalıştı. Aleviler, Osmanlı’nın bu tuzağına hiç bir zaman düşmedi; aksine Ermenileri sahiplenerek, kurtarabildiği kadar Ermeni nüfusu katliamdan kurtarılmıştır.

Ha keza, Osmanlı soykırımı saldırısında hayatta kalan çocuklar sahiplenmiş Osmanlılara teslim edilmemiştir. Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş döneminde devlet, Dersimlilerin Ermenileri katlettiği algısı yaratılmaya çalışılmışsa da, bu manipülasyon da tutmamıştır.

Dersim katliamında devletin en büyük argümanı Dersim’in bir isyana kalktığı propagandasıdır. Bunun bir yalan olduğu süreç içinde ortaya çıkmasına rağmen, faşist diktatörlük, aynı yalanları katliamın her yıl dönümünde tekrarlayıp durmaktadır.

Dersim soykırımı öncesi Koçgiri katliamından sağ kurtulanların Dersim’e sığınması Türk devleti için önemli bir propaganda malzemesi yapıldı. Bu argüman sonradan gelenlerin Dersim’de “isyan “örgütleyecekleri” yalanı üzerine kurularak, Türk devletinin Dersime saldırının gerekçelerinden biri olmuştur.

Dersim’i bitirme üzerindeki devlet planları hiç bir zaman gündemden düşmedi. Dönemin Mülkiye müfettişi Hamdi bey, 1926 yılında merkezi hükümete sunduğu bir raporda şöyle diyordu:

“Dersim Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin işlem yapmak ve üzücü ihtimalleri önlemek, memleketin selameti için mutlaka lazımdır. Mektep açmak, yol yapmak vb. bölgeyi ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir” der.

Aslında T.C devleti bölgeye yönelik ne yapacağını bu raporla açıkça ortaya koyuyor. Bölgede okulların açılması, Alevilerin zorla Türkleştirilmeden başka bir şey değildir. Dersim’e yapılan yolları ulaşımı kolaylaştırmak için yapılmadığı, aksine; saldırı için bölgeye rahat ulaşmak için yapıldığı sonradan ortaya çıktı.

1938’e gelmeden önce, 1930’da, daha kapsamlı bir planla hareket etmenin kaçınılmaz olduğunu ifade eden dönemin Birinci Umum Müfettişi İbrahim Tali, plan hakkında şunları söylüyor:

“Bütün Dersim’in hariçle münasebetini kast ederek, ”taarruzlarına ve ticaretlerine mani olmak aç bırakmak, zamanla aç kalacak halk keneliğinden teslim olmaya zorlamak. Aşırılıları tahliye etmek, her tarafı çembere alarak ve çemberi daraltarak teslim almak…”

Yukarı da aktarmaya çalıştığımız alıntılardan da rahatça anlaşılacağı gibi, Türk devleti, ırkçı, faşist ve kafatasçı politikasını hakim kılmak için her yolu mubah görerek bölgede hakimiyeti “sağlama” adına bölge halkını aç bırakarak ıslah etme tutumuna karşın, dersim halkının boyun eğmemesi, teslim olmaması ve kendi dilinden vazgeçmemesi “asilik” baş kaldırma vb. olarak lanse edilerek katliamın taşları döşenmiştir.

Bunu güçlendiren bir diğer argüman ise, dönemin Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak’tı.

Şunları belirtiyor Fevzi Çakmak: “Dersim evvela koloni gibi ele alınmalı, Türk Camiasında Kürtlük eritilmeli ondan sonra aşamalı Türk hukukuna tabi kılınmalıdır.”

Dönemin Genel Kurmay Başkanı olan Fevzi Çakmak’ın bu yaklaşımı, devletin Dersim’e ve Alevilere yaklaşımını tartışmaya  mahal vermeyecek şekilde  ortaya seriyor.

Yine zamanın Başbakanı İsmet İnönü ise;

“Vazifemiz Türk vatanı için de bulunanları derhal Türk yapmak, Türklere, Türk’e muhalefet edenleri kesip atacağız. Vatan’a hizmet edecekler de arayacağımız nitelikler, her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır.”

Devletin başı olan Mustafa Kemal ise: “DERSİM çıban başıdır çıban’ı söküp  atmalıyız.” demiştir.

Türk devletinin merkezi yönetimini elinde tutanların ırkçı, kafatasçı, faşist yaklaşımları ortada olmasına rağmen, Dersim ve Alevileri isyanla suçlamanın asılsızlığı, yaptıkları icraatlarının üstünü kapatmaktan başka bir şey değildir.

Kendi kiralık kalemşörlerinin yazdıkları sahte Türk tarihi kitaplarının gerçekleri nasıl çarpıttıkları bilimsellikten  ne  kadar uzak  olduğu ortadadır.

Dersim’in ve Dersimlileri kendi inançlarından, yaşam tarzından, kültürlerinden, dilinden koparamadıkları yani Türkleştiremedikleri için koparıp atmak dedikleri şey, terteleyi başlamalarıdır.

Bizim bir yorum yapmamıza gerek bırakmayacak kadar her şey ortadadır.

Sonuç olarak, üzerinden 82 yıl geçmesine rağmen devlet, yaptığı soykırımla yüzleşmediği gibi, bunu daha da ileri taşıyarak Kürtlere ve azınlıklar üzerindeki baskı ve katliamları hız kesmeden devam etmektedir.

İdam edilenlerin mezarları açılmalı ve ailelerine teslim etmelidir. Terteleden sonra köylerinden zorla sürülenlerin, köyleri yakılan, malları telef edilenlerin zararları koşulsuz karşılanmalıdır.

Toplu katliamların gerçekleştirdikleri yerler de anıt mezarlar olarak kabul etmelidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu