Makaleler

Gazze saldırısı ve Türkiye’nin hayıflanması

İsrail’in Gazze saldırısı ve sonrasında yapılan ateşkes, hassas dengeler üzerine de kurulu olsa, birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Burjuva-feodal kalemşorların bu konu üzerine yaptığı değerlendirmelerden geçilmiyor ortalık. Peki, bu süreci nasıl okuyacağız?

Her ne kadar Türk egemen sınıfları, kendilerine bölgesel önderlik misyonu vs. biçse de, bölgedeki aktörler üzerinde etkisinin ne derece yok hükmünde olduğunu süreç gözlerimizin önüne serdi.

Mısır’ın Mübarek sonrası kısa bir dönem Ortadoğu arenasından çekilmesinin ardından, süreç bir bütün geri dönüşünü gösterdi. ABD açısından, bölgede Türkiye’den daha verimli, kendi çıkarlarını sağlama alabilecek bir hareketin (Müslüman Kardeşler) ve devletin varlığını bir kez daha gösterdi.

ABD’nin MK’ya karşı baştaki tereddütlü tutumu, yerini “stratejik ortaklığa” “dönüştürmüş” durumdadır. Bu durumdan şüphesiz en rahatsız olacak olan Türk egemenleridir. Başka bir uşağın, kendi yerine daha fazla muhatap alınması, egemenlerin pastadaki payını düşüreceğinden memnun değiller.

MK’ya biçilen rol, tam da Türkiye’ye biçilen ılımlı İslam rolüne uygun olarak bölgesel bir liderlik rolüdür. Geçmiş dönemde bu rolü yine Mübarek Mısır’ı yerine getirirken, şimdi de Mursi Mısır’ı yerine getiriyor.

Elbette Mısır’a biçilen rol, bölgede bağımsız bir aktör olması ya da egemenlerin çok sevdiği tabirle “oyun kurucu” bir rol değildir. Aksine kurulan oyunda görevi belli olan, ipleri ABD emperyalizminin elinde olduğu bir aktördür Mursi.

Elbette bu rolü yerine getirebilmek için geçmiş dönemden daha farklı politikalar izleneceği aşikârdır. Mübarek döneminde “döverek” kontrol altında tutan Mısır, bu rolü dizginleyerek, diyalog kurarak yerine getirmeye çalışılıyor. Politikalarda belirli değişiklikler olmakla birlikte, misyonda bir değişimden bahsedemeyiz. Biçilen misyon belli: İsrail’i koruma, Hamas’ı dizginleme…

İsrail’in Gazze’ye ilk saldırdığında herkesin beklediği kara harekâtıydı. İsrail’in kara harekâtına girişmemesi, “beklentiler” üzerinde görece bir şaşkınlık yaratsa da harekâta girişmemesinin nedeni kesinlikle iyi niyetinden değil. Oluşan bu durumun belirli nedenleri var.

Birinci olarak, İsrail’in pek övündüğü hava savunma sistemi “Demir Kubbe”nin Hamas roketleri tarafından delinerek, işlevini yitirmesi. Hamas ilk defa bu süreçte İsrail başkentini roketle vuracak güce eriştiğini gösterdi.

İkinci olarak Ortadoğu ve bilhassa Mısır’da değişen dengeler. Müslüman Kardeşler’in, ABD ile ilişkilerinde rüştünü ispat etmesi, İsrail’in Hamas’ı dizginleyebilecek yeni bir aktörün devrede olduğunu görmesi, dahası bu aktörün, geçmişe nazaran Hamas’la daha iyi diyalogunun olması ve Filistin’deki silahlı grupları kontrol edebilme yetenekleri, sürecin bir kara harekâtı ile sonuçlanmasını engelledi.

Elbette İsrail’in kara harekâtı sonucu başarılı olabileceği de kuşkuluydu. Nitekim geçmişte Hizbullah karşısında alınan yenilgi İsraillilerin hala kâbus görmesine yol açıyor.

Üçüncü olarak da ABD’nin, operasyonun uzamasını istememesi… İsrail Gazze’ye saldırdığında ilk destek doğal olarak ABD’den geldi. Süreç içerisinde de ABD, desteğini hiçbir zaman esirgemedi. Ancak ABD’nin politikalarıyla İsrail’in politikaları arasında nüans olduğundan kaynaklı, operasyonun uzaması ABD emperyalizmi açısından arzu edilen bir durum değildi.

Özetlersek; ABD, İsrail ve Mısır’ın kazandığı bir süreç yaşandı. ABD, kendi çıkarlarını daha sağlama aldı, İsrail açısından Gazze meselesini Mısır’a havale ederek ABD desteğini arkasına aldı.

Mısır da bölgeye geri dönmüş oldu. Türkiye’nin payına ne mi düşüyor? O da ağzında salyalarla dolanarak, bir yandan efendisine yalvarırken, öte taraftan masaya koyacak bir şeyi olmamasının derin kahrıyla hayıflanmaktan başka hiçbir şey…

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu