GüncelManşet

Ensar Vakfı: Tecavüz ve erkeklik

Ülkemizde taciz ve tecavüz özünde devlet politikasıdır. Kadın, çocuk ve LGBTİ kimliğine yüklenen misyon gereği taciz ve tecavüz adeta erkeğin hakkı ve erkekliğin ispatı olarak görülmektedir. Burada erkek kelimesini tırnak içerisine almıyoruz çünkü yapan erkektir. Bu yazımızda Ensar Vakfı’nda tecavüze uğrayan çocuklara ve bunun üzerinden gelişen-gelişmeyen tepkilere değineceğiz. Bu tepkilerin yanı sıra, olaya tepki gösterenlerin ciddi bir kısmının da meseleye erkek kafasıyla nasıl baktığını anlatacağız. Bu olayı kınarken bile erkek aklının ön plana çıkmasının zavallılığı üzerinden konuyu biraz derinleştireceğiz. Gelin hep beraber olayın patlak verdiği tarihe gidelim.

Olay Karaman’da bir öğretmenin 10 çocuğa tecavüz iddiasıyla ortaya çıkıyor. Yapılan araştırmalar sonucu tecavüz olayının 10 çocukla sınırlı kalmadığı 45 çocuğun uzun bir süredir sistemli bir şekilde tecavüze uğradığı ortaya çıkıyor. Olayın ardından her zaman olduğu gibi yayın yasakları getiriliyor. Olay kişiselleştirilip bir kişinin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Söz konusu vakıfın kurtarılması için devlet harekete geçiyor.

Devletin tecavüzcüyü, hırsızı, katili kurtarma çabası yeni değil, ama bu sefer “pes” dedirtecek cinsten açıklamalar yapıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu, “Bir kereden bir şey olmaz” diyerek tepkileri üstüne çekiyor. Ramazanoğlu’na kızanlar devlet aklını tanımayanlardır. Burada kızmak yerine devletin TCavüzcü yönünü teşhir etmek aslolandır.

Tecavüzün cinsiyeti olmaz

Bir kadın ya da bir LGBTİ tecavüze uğradığında olay “normalleştirilir”. “Gece o saatte ne işi vardı”, “çok kısa giymişti”, “zaten ibne, bir şey olmaz, hak etmiştir” gibi söylemleri sıkça duyarız. Devlet eliyle ve feodal kültürün de katkısıyla durum daha da vahim bir hal alır. Durum o kadar ikiyüzlüdür ki, çocuklar arasında bile ayrıştırma yapılır. Tecavüze uğrayan kız çocuğu ise tepkinin boyutu ve ölçütü değişir. Çünkü aslolan erkekliktir. Ensar Vakfı’nda daha önce de tecavüz olayı yaşanmış, hatta bir kız çocuğu hamile kalmış fakat gündem dahi olmamıştır. Ama söz konusu erkek çocuğu olunca durumun rengi değişmiş ve toplumun genelinin tepkisini çekebilmeyi başarabilmiştir. Çünkü burada “erkeklik” tecavüze uğramıştır.

Çocuk haklarının olmadığı bir dünyada yaşıyoruz. Her yıl binlerce çocuğun öldürüldüğü, tecavüze ve tacize maruz kaldığı, emeğinin sömürüldüğü bir coğrafyada çocuk istismarının boyutu her geçen gün artmaktadır. Çocuklar korkarlar, ses çıkaramazlar, söylemezler kimseye. Çocuktur onlar çünkü. Birçoğu yaşadığı olayın ne olduğunu bile tam olarak anlamaz. Bu yüzden her türden saldırıya açıktırlar. “Buz dağının görünen yüzü, bir o kadar da görünmeyen yüzü vardır” derler ya işte söz konusu çocuk istismarı olunca “sır”lar da bir o kadar çok olur.

Asıl korkutan tepkinin şekli!

Ensar Vakfı’nda çocukların tecavüze uğraması tepkilerin en büyüğünü gerektirir. Bizlerin sokağa dökülmesi, tecavüzcü devlet anlayışından hesap sormamızı gerektirir. Özgecan’da ve daha nicelerinde olduğu gibi. Ama özellikle sosyal medyada sözüm ona tepki gösterenler, kızdıkları erkekleri Ensar Vakfı’na gönderiyorlar. Çünkü bir erkeğe verilecek en büyük ceza “erkekliğinin” gitmesidir. Erkeklik kutsaldır ve tecavüz en büyük cezadır bu zihniyete göre.

Tepki o kadar cinsiyetçi, o kadar apolitik, o kadar homofobik ki, bu yüzden her gün nerdeyse bir trans tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde “ama hak etmiş” deniliyor. Tecavüze kim uğrarsa uğrasın eğer verdiğimiz tepkinin şiddeti aynı değilse burada ciddi bir sorun var demektir. Bu sorun aşılmadığı takdirde tecavüzcü zihniyetten hesap sorulmaz-soramayız. Bizler tecavüze uğrayanın kimliği ne olursa olsun onların yanında olmalı ve tecavüzcü egemen anlayışa karşı ortak hareket etmeliyiz. Onlarla beraber ayrım yapmaksızın sokaklara inmeli, hesap sormalıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu