GüncelManşet

Gökyüzünden ne yağdı?

Ateistler, açık gezen kadınlar, LGBTİ’ler ve namaz kılmayanlar yüzünden başımıza taş yağdı gibi oldukça “bilimsel” tartışmaların sürdüğü bir dönemden geçmekteyiz. Tüm bu “bilimsel” tartışmalar süredursun gelin biz bir de bu doğal “afetlere” farklı bir pencereden bakmaya çalışalım.

Öncelikle “doğal afet” diye bir şey yoktur. Meydana gelen depremler, yanardağların püskürmesi, yağmur, dolu gibi durumlar afet değil, doğanın doğal döngüsü içinde meydana gelen olaylarıdır. Bu durum dünyanın oluşumundan bugüne değin süregelmiştir. Dünyanın bugünkü halini alması yaşanan bu doğa olaylarıyla mümkündür. Kıtaların ayrılması, dağların, göllerin ve pek çok coğrafi durumun meydana gelmesi doğa olayları ile mümkündür. Doğa olayları özünde dünya ve üzerindeki canlılar için bir zorunluluktur. Kısacası dünyanın kendisini yenilemesidir.

 

Bardağı Atma, Elini Kesme

Gelin birkaç örnek ile olayı somutlayalım. Bir müteahhit düşünün. Deprem olma olasılığı yüksek bir yerde örneğin İstanbul’da bir bina yapsın. Ama kumdan, demirden yani kısacası malzemeden çalsın. Deprem olduğunda o bina ne olur? Tabii ki yıkılır. İşte insan ne zaman ki çalmaya, talan etmeye, sömürmeye başladı işte o zaman doğal olaya “afet” denilir oldu. Tabii doğanın bundan haberi yok. O doğal olarak olaylarına devam ediyor. Afete dönüşüp dönüşmemesi ise insana kalıyor.

Başka bir örnekle devam edelim, bardağı yere atarsınız, yer çekimi sayesinde ve zeminin sertliğinden bardak kırılır. Bu gayet doğaldır. Fakat o bardağı bir daha kullanamayacak olmamız veya cam kırıklarının elimizi kesmesi ise afettir. Uzun lafın kısası bardağı yere atma, elini kesme. Gereksiz su ve enerji tüketimi, çevreye karşı olan acımasız tutumumuz, tüketim çılgınlığı gibi “doğal” hallerimizin olduğu da bir gerçek. İşte felaketlerin bir kısmı ise tam da bizim bu doğal hallerimizden oluşuyor. Milyarlarca insanın aynı anda suyu, havayı ve toprağı talan ettiği bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın sadece insanlar için değil tüm canlılar için olduğunu unutarak yapıyoruz hem de bunu. Nasıl ki politik anlamda değişim kişinin kendisinden başlar diyorsak, bu noktada da değişmek zorundayız. Aksi taktirde bu durum hepimizin felaketi olur.

 

Daha Fazla Kâr Hırsı, Daha Fazla Felaket

Şu anda dünya üzerindeki tüm devletler silah denemeleri, petrol ve ticari kaygıları, enerji elde etme ihtiyaçları gibi birçok sebepten doğayı talan etmektedirler ve toplumsal büyük “felaketlerin” anahtarı tam da buradadır. Havanın aşırı kirletilmesinden kaynaklı yaşanan küresel ısınma, buzulların erimesi, şehirlerin sular altında kalması, binlerce insanın saniyeler içinde hayatlarını kaybetmesi, birçok canlı türünün süreç içerisinde yok olması gibi durumlar doğadan değil, dünya üzerindeki emperyalist devletlerin ve onların uşak devletlerinin talan politikasından kaynaklanmaktadır. Yine bu durumdan en fazla etkilenen ise yoksul halk kitleleri olur. Çünkü her “doğal afet” açlık, yoksulluk, hastalık ve ölüm getirmektedir. Bu durum özellikle özel mülkiyetin ortaya çıkma döneminde başlamış, sanayinin gelişmesi ile ilerlemiş ve bugün emperyalist düzenin çarkları arasında dünya kirlenerek dönmeye başlamıştır. Bu durumu durduracak olan yine halk kitleleridir.

 

İstanbul’a Gelecek Olursak…

Hepimizin bildiği gibi İstanbul’a 27 Temmuz Perşembe günü yoğun dolu ve yağmur yağdı. Bu yağmurun yağacağı “ilgili makamlar” tarafından söylenmiş ve halktan dikkat etmesi, önlem alması istenmiştir. Fakat devletin kendisi bu durumu fazla dikkate almamış olacak ki anayolları, sokakları, evleri sular basmış, iki avuç toprağa tutunmaya çalışan ağaçlar devrilmiş, çatılar uçmuş, vapur seferleri iptal edilmiş, metro ve tramvay uzun süre çalışmamıştır. Trafiğin durumundan söz etmeye gerek yok sanırız. İşin ilginç yanı bu olayın, “altyapı sorununun” ortadan kalktığı döneme denk gelmesi(!) Üstekiler çalınca alttakiler de çalışmıyor doğal olarak. Sonuçta bu da “doğal” bir döngü. Bu yüzden “Vay be İstanbul’a ne yağdı öyle?” diyen arkadaşlara şunu söyleyebiliriz. İstanbul’a o gün talan, hırsızlık, yağma, orman katliamı, betonlaşma yağdı. Bu arada yetkililerin açıklamalarına dair bir şey demeyeceğiz. Açıklamalar afetin bizce tam kendisi.

Sonuç olarak dünyadaki -başta insan olmak üzere- tüm canlıların ve doğal olan her şeyin kurtuluşu için yağma düzenine dur demeli ve emperyalist düzenin afeti olmalıyız. Ancak o zaman güneş çiçek için, yağmur toprak için ve rüzgar yaprak için gülümser.

Bir ÖG okuru

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu