GüncelManşet

SÖYLEŞİ | “Dünyayı taşıyoruz, hakkımızı istiyoruz” diyen şoförlerden yeni sendika!

İstanbul: Sendikal hareketin, patron ve patronların koruması devlet karşısında işçi ve emekçilerin taleplerini sahiplenme ve buna çözüm üretme, işçi sınıfının bir örgütlülüğü olma konusunda oldukça gerilediği bir dönemde, işçi ve emekçiler yeni bir arayışa giriyorlar.

Bir örgütlülüğü olmayan, yoğun sömürünün yaşandığı, işçi cinayetinin ve güvencesiz çalışma koşullarının dayatıldığı inşaat sektöründe İnşaat-İş Sendikası’nın radikal kimi eylemlilikleri de barındıran çıkışı bu yüzden önemli ve güçlüydü. Şimdi benzer bir adım, şoförlerden geliyor. Tır, otobüs, servis, taksi… şoförleri bir süredir facebook ve watsap grupları, ardından yardımlaşma ve dayanışma derneği pratiklerini bir sendikaya evrilterek Karayolu Taşımacılık Emekçileri Sendikası’nı (Kartaş-Sen) kurduklarını duyurdular.

7 Aralık günü İstanbul-Taksim’de bulunan Makine Mühendisleri Odası’nda bir basın toplantısı düzenleyen şoförler, kendilerini “taşımacılık ve lojistik kolunda yeni bir soluk” olarak tanımladılar. “Dünyayı taşıyoruz, hakkımızı istiyoruz” şiarıyla hareket ettiklerini anlatan şoförler 12 Aralık’ta Dernekler Masası’na resmi başvurularını yaptı. Ardından 14 Aralık’ta gazetemizi ziyaret ederek sorularımıza yanıt verdiler. Sendika başkanı Tufan Erdem ve sendika üyesi Yaşar Genç ile ilk olarak karayolu taşımacılık emekçilerinin yaşadıkları sorunları konuştuk. Sorularımıza yanıt veren Tufan Erdem şunları anlattı:

“En önemli sorunumuz SGK’ya yatırılan SGK primlerimizdir. Tüm işverenler genel olarak asgari ücretten ödeme yapmaktadırlar. Ancak elimizde Anayasa Mahkemesi’nden çıkmış ‘Bir tır şoförü asgari ücretten ücretlendirilemez’ diye bir karar var. Hatta bunu da biz, dernek döneminde bu konuda bilirkişi olarak veriyorduk. Davalarda da kullanıyorduk.  Bunun yanında takograf dediğimiz sistem, bizim için en önemli sorun. Dinlenme saatlerine kesinlikle uyulmuyor. Bir arkadaşımız İstanbul’dan çıktı mı Adana’ya kadar hiç durmadan gitmesi isteniyor. Bu takograf sistemi, normale dönerse, trafik uygulamaları, denetlemeleri yapılırsa; araçların sadece hızına değil de, şoförlerin yatma ve dinlenme sürelerine bakarlarsa, bu tamamen ortadan kalkacak bir sorun.

İşimizin karşılığını alabilmek konusunda problemlerimiz var. Bizim arkadaşlarımız 30 gün, ful çalışırlar. Ama karşılığında aldıkları en fazla 2.500 TL paradır. Evinden, çoluğundan çocuğundan uzak bir şekilde verdiği emeğin karşılığı bu! Dinlenme tesislerinde de problemlerimiz var. Dinlenme tesisleri Karayolları tarafından denetlenmiyor. Arkadaşlarımız çok fahiş fiyatlarla yemek yiyorlar. Zaten kazanmış olduğumuz para belli!

Bizim bir takım mesleki hastalıklarımız da var. Bundan kaynaklı emeklilik yaşımızın biraz daha erkene çekilmesi gerekiyor. Şu an ehliyet aldıktan sonra SRC diye bir belge veriyorlar ve bu belgeyi 63 yaşına kadar kullanabiliyorsun. 63 yaşına gelmiş bir insanın bir tır, bir minibüs ya da bir otobüs kullandığını düşünün, reflekslerini düşünün. Ben 16 sene uluslararası çalıştım. Şu anda gözlerimde bile problem var. Bazen uzağı seçemiyorum bazen levhaları okuyamıyorum, düşünün 63 yaşına gelmiş bir insanın çalışmasını! Birbirine bağlı olarak şöyle bir durum var. O yaşa gelmiş arkadaşımız bile çalışmak zorunda hala. Asgari ücret üzerinden primi ödeniyor, emekli olduğunda şu anki bazda bin lira, bin 200 lira aylık alıyor. O arkadaşımız mecburen çalışmak zorunda kalıyor. 2 bin 500 lira üzerinden primi yatsa, bu bin 800-2 bin civarı para yapar, bu da yeterli.”

 

“Gittiğimiz yerlerde bir bardak su bile vermiyorlar”

Sorun çok… Şoförler açısından mesleğin itibarsızlaştırılması söz konusu. Eskiden mesleğin bir onuru olduğunu ve toplumda bunun karşılığını olduğunu anlatan Erdem, şimdi ise kendilerinin “trafik teröristi” ilan edildiğini, gittikleri işyerlerine sokulmamak bir yana kendilerine bir bardak su bile verilmediğini anlattı. Trafik kazaları konusunda kendi eksikliklerine de değinen Erdem, esas nedenin sistemdeki boşluklar olduğunu söyleyerek bunları da şu şekilde aktardı:

“İstanbul içerisindeki ağır ticari araçlara ‘taahhütname’ diye bir sistem getirdiler. Bu taahhütname nedir? Aracın hızını ve çalışma süresini gösteren takograf dediğimiz bir olay var. Bu takografın İstanbul içerisinde çalışan arkadaşlarımızın gerçek çalışma sürelerini kesinlikle göstermez. Belediyeden taahhütname olarak belge alırlar, ruhsata işletirler, trafik polisi arkadaşlarımız takografı istediği zaman bu belgeleri onlara verirler, hiçbir problem olmadan geçip giderler. Bu taahhütname olayı kalktığı andan itibaren şehir içlerindeki kazalar tamamen sona erecektir. Çünkü arkadaşlarımız bu sistemden dolayı sefer atmak zorundalar.  Bunu yapmadığı zaman yerine geçebilecek başka biri var.”

 

Şoför Dergisi’nden derneğe, dernekten sendikaya…

Sonrasında ise sohbet, sendikanın kuruluşuna geldi. Erdem’den dinliyoruz: “16 senelik uluslararası şoförlük sürecinde yaşadıklarımın ben de bir birikimi oldu. Sonra ne yaparımın, buna bir çözüm bulabilirimin peşine düştüm. O zaman ilk olarak sosyal medyada arkadaşlarımızı bir çatıl altında toplama, bunlarla ilgili çözüm önerileri aramaya başladım. Şöfor Dergisi diye bir sayfa ve grup kurdum.

O günden bu yana her arkadaşımızın sorununu çözmeye çalıştık. Kiminin bir sıkıntısı oldu, kimi yolda kaldı, onlara yardımcı olduk. Bunu kurduktan sonra burada büyük bir patlama oldu. Arkadaşlarımızın ihtiyacı varmış demek ki. Sonra dediler ki ‘biz iş arıyoruz’. Bu kez iş arayan bir grup çıktı, dedik ki bununla ilgili bir başka sayfa yapalım ve ‘Şoför Dergisi-İş İlanları’nı kurduk. Ona da ilgi yoğun oldu. Bunlarla ilgilenirken, sanal ortamda kalmayalım dedik ve resmiyete nasıl geçirebiliriz diye düşündük. İlk etapta dernek kurma fikri aklımıza geldi. ‘Bir yardımlaşma ve dayanışma derneği’ kuralım dedik. Toplanalım ve hedefimize doğru gidelim.

Bütün sorunlarımızı içeren bir dosya hazırladım. Bu dosyayla Ankara’ ya giderek 4 büyük partiye de bu dosyayı ilettim. Herhangi bir dönüş olmadı. Birkaç vekille görüştük, ‘siz kamyoncu çocuğusunuz, bizi anlasanız anlasanız siz anlarsınız, yardımcı olun’ dedik. Onlardan da ses çıkmadı. Tek söyledikleri ‘sendikanızı kurun’ oldu. Aslında biz de dernekle bir yere varılamayacağını düşünüyorduk. Bizimle ilgili sendikaların faaliyet yürütüp yürütmediğini öğrenmeye çalıştık. Fakat taşımacılık iş kolunda var olan iki sendikanın çalışmalarından hiçbir şey anlamadık, somut bir şey görmedik.”

Sendika kuruldu, evet. Peki şoförler bundan sonra nasıl bir hat izleyecekler? “Bizim mevcut sorunlarımız belli. İlk olarak hukuksal bazda bu sorunlarımızın üzerine gitmeye çalışacağız. Aslında zaten verilmiş haklarımız var. Anayasa Mahkemesi’nden çıkmış “Bir tır şoförü asgari ücretten ücretlendirilemez” kararını baz alıp Türkiye’de bunun uygulanmaya sokulması için çalışmalara başlayacağız. Takograf sistemi için trafik denetleme kurumları ile görüşerek bunların düzenlenmesi, denetlenmesi ile ilgili çalışmalar başlatacağız. Yani ilk önce hukuksal bazda tedbirlerimizi alacağız, arkadaşlarımızın sorunları ile ilgili ne gerekiyorsa onu yapacağız. Ama ondan da önce bize verilmiş hakları almak istiyoruz. Verilmiş ama kullandırtmıyorlar! İlk olarak bunlara sahip çıkmamız gerekiyor” diyor Erdem.

Çaylarımızı içip özel sohbetlerimizi yapmamızın ardından birbirimize başarılar ve dayanışma dileklerinde bulunarak uğurluyoruz onları.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu