GüncelKadın

Che’nin ölümsüzleşmesinin yıldönümünde Monika’yı hatırlamak!

Destansı direnişlerine ve gösterdikleri büyük fedakarlıklara rağmen hayatlarına ve yaptıklarına dair çok az bir şey bilinen ve yazılan kadınlar. Bu devrimci kadınlardan biri de tam da Che’nin yıldönümünde onun intikamını almaya yemin etmiş ve bu eylemi gerçekleştirmiş olan Monika Ertl...

Nerede bir zulüm varsa, orada baş göstermiş, başkaldırmış Latin Amerika halklarının devrimci öncüsü Ernesto Che Guevara. ABD emperyalizmi iş birliğiyle Bolivya devleti tarafından katledilen Che Guevara, bundan tam 56 yıl önce bugün ölümsüzleşti. Bugün aynı zamanda başka bir olay daha oldu. Monika Erth adında bir kadın Che’nin ölümsüzleşmesinin ardından ELN’ye (Bolivya’da Ulusal Kurtuluş Cephesi) katılma kararı verdi ve Che’nin ardından onun intikamını alacağına söz verdi.

Dünya çapında bilinen, sahiplenilen ve her yerde fotoğrafları taşınan Che’yi anlatmak değil niyetim. Ben Che ile ilgili daha az bilinen ve tanınan bir konuda yazmak istedim. Dünya devrimler tarihinin, daha az görüneni, bilineni, duyulanı olan direnişçi devrimci kadınları. Destansı direnişlerine ve gösterdikleri büyük fedakarlıklara rağmen hayatlarına ve yaptıklarına dair çok az bir şey bilinen ve yazılan kadınlar. Bu devrimci kadınlardan biri de tam da Che’nin yıldönümünde onun intikamını almaya yemin etmiş ve bu eylemi gerçekleştirmiş olan Monika Ertl

Hakkında birkaç kitap yazılmış ve bir film çekilmiş. Onunla ilgili bilgiler öyle az ki yazılan yazılar da birbirinin kopyası maalesef. Bir kopyasını da kendimin yazması pahasına böylesi bir günde yazmanın, yaranın kabuk bağlamasını engellemeye yani unutma ihtimaline karşı çekilen bir çizik olması anlamında önemli buluyorum.

17 Ağustos 1937’de Almanya’da dünyaya gelen Monika Ertl, “Hitler’in Fotoğrafçısı” olarak bilinen Hans Ertl’in kızıdır. Fotoğrafçı, belgeselci ve kameraman olan babası Hans Ertl, Nazilerin propagandasının yapılmasında ciddi görevler üstlenmiş biridir. Aynı zamanda en yakın dostlarından biri de 40 bin kişinin katledilmesinden sorumlu olan “Lyon Kasabı” olarak bilinen Klaus Barbie’dir.

Nazilerin yenilgisinin ardından o dönemlerde çok sayıda Nazi yanlısı, diktatörlükler tarafından yönetilen Latin Amerika ülkelerine sığınmıştır, bunlardan biri de Monika’nın babası Hans Ertl’dir.

Bolivya’ya göç ettiklerinde Monika henüz 15 yaşındadır. Babasının yanında kamera asistanı ve fotoğrafçı olarak çalışan Monika, 1958 yılında ise maden mühendisi olan Hans Harjes ile evlenerek evden ayrılır.  Hans’ın “Karım olmak ister misin” sorusuna “Ben senin sevgilin olmayı tercih ederim” cevabını verdiği söylenir. Evlilikleri 7 yılın sonunda biter.

Monika, yarı zamanlı olarak öğretmenlik yaparken, zamanının çoğunu da yardım kuruluşlarında özellikle de çocuklara yönelik bağışlar toplayarak geçirir. Zengin ve Nazi yanlısı bir aileden ve yine zengin bir eşten sonra bu süreç, sınıflar arasındaki uçurumu görmesine, yoksul halkın hayatlarına dokundukça duygu ve düşün dünyasında ciddi yarılmalara neden olur Monika’nın. Bundan sonra artık, dünyası ve dünya görüşü ezilen halklardan yanadır. Latin Amerika’nın çeşitli yerlerinde yürütülen gerilla savaşlarına büyük ilgi duyan Monika, özellikle Che’nin fikirlerinden ve sonrasında ise katledilmesinden etkilenerek Che’nin halefi olan İnti Peredo tarafından yönetilen Bolivya Ulusal Kurtuluş Ordusu saflarına katılır.

Monika’nın örgüt içerisindeki adı “Imilla”, Bolivya’nın yerli dillerinden olan Aymara dilinde “yerli genç kız” ya da “kız arkadaş” anlamına gelir. Bu isim hâkim sınıflar tarafından yerli kadınlar için ırkçı ve aşağılama amacıyla kullanılmıştır. Bu anlamıyla Monika’nın Imilla ismini hem egemenlere verdiği mesaj hem de kendini o bölgenin halkına ait hissetmesi anlamıyla bilinçli olarak aldığı açıktır.

Monika örgüte katıldıktan sonra, Küba’daki gerilla kamplarında silahlı eğitimin yanı sıra şehirlerde gerilla taktiklerine, gerillaya lojistik, silah ve malzeme temin etmeden, eylem planlamalarına kadar birçok konuda eğitim aldığı biliniyor. Che’nin katledilmesinde ve ellerinin kesilmesinde baş aktörlerinden biri Bolivya gizli istihbaratında çalışan Roberto Quintanilla Pereira’dır. Ulusal Kurtuluş Ordusu gerillalarına yönelik gerçekleştirdiği katliam ve işkencelerle bilinen biriydi. ELN bu işkenceciyi cezalandırma kararı alır.

İşkenceci Pereira öldürülme korkusundan, daha fazla Bolivya’da kalamayacağını anlayınca kendi talebi üzerine 1970 yılında Bolivya başkonsolosu olarak Hamburg’a atanır. ELN haberi aldığında zaten bu eylem için yanıp tutuşan Monika’yı görevlendirir. Monika 10 aylık bir hazırlık sürecinden sonra 1 Nisan 1971’de Hamburg’daki Konsolosluğa gider. Kendini daha öncesinde konsolos Pereira’yla görüşmek isteyen bir Avustralyalı olarak tanıtmıştır. Monika, Pereira’nın odasına girdikten sonra tabancasıyla üç el ateş ederek Pereira’yı cezalandırır. Eylemin ardından geri çekilirken konsolosluğun koridoruna çantasını, taktığı peruğu, tabancayı ve ELN imzalı “Ya zafer ya ölüm” yazılı kâğıdı bırakır.

Arkasına ’68 hareketini, Çin, Küba, Vietnam devrimlerini ve yükselen kadın hareketlerini alan Monika, egemen sınıfların korkulu rüyası olmuştur. Kadın olarak bu eylemi yapması egemenleri daha da çıldırtmış, köşeye sıkıştırmıştır. Her ne kadar direkt ona ait herhangi bir iz bulunmasa da hakkında yakalama kararı çıkartılır ve başına ödül konulur. Her yere robot resimleri asılır. Monika, artık dünyada en çok aranan insanlardan biri olmuştur.

Che ve İnti Peredo’nun intikamını alan Monika, mücadeleye kaldığı yerden devam etmek için yoldaşlarının tüm uyarılarına rağmen Bolivya’ya geri döner. Bolivya’da General Hugo Banzer, Ağustos 1971’de bir darbe gerçekleştirmiştir. Darbecilerin hem halk içerisinde hem de ELN üzerindeki baskıları, işkenceleri ve infazları acımasızca sürerken, bu süreçte ağır kayıplar veren ELN, 14 kişilik bir gerilla birliği ile savaşmayı durdurur. Örgütün üst düzey kadroları yurtdışına kaçma planları yaparken Monika bu öneriye karşı çıkar. Neredeyse bitme noktasına gelen örgütün faaliyetlerini yeniden toparlamak için büyük bir çaba ve yüksek kararlılıkla çalışmalarını sürdürür.

Monika, başkent La Paz’da babasının yakın arkadaşı olan ve Monika’nın da küçüklüğünde amca olarak seslendiği “Lyon Kasabı” faşist Klaus Barbie tarafından hazırlandığı bilinen bir pusuda katledilir. Monika, yaşarken öyle bir korku salmıştır ki egemenlerin kalbine, bundandır cenazesi bile korkularını dindirmemiştir. Unutturulmak istenmiş, kimse arkasından intikam yeminleri etmesin istenmiştir. Onun için de cenazesi hiç bilinmeyen bir yere defnedilmiştir.

Şan Olsun Onlar’a… Che’ye ve Monika’ya… Anılarına ve mücadelelerine bağlılıkla…

Bir okur

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu