EkolojiGüncelMakaleler

SÖYLEŞİ | TMMOB İstanbul Şube Başkanı  Kılıç: Bu Proje İstanbul’un Kalbine Vurulmuş Bir Hançerdir!

"Bu projenin yanlış olduğunu ve yapılmaması gerektiği konusunda çalışmalarımızı her yerde vurgulayacağız"

2011 yılında hükümet tarafından “Çılgın Proje” olarak ortaya konulan ve İstanbul’un Avrupa Yakası’nda yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi, son günlerde Erdoğan tarafından tekrar gündeme getirildi.

Projenin yapılması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçlar yoğun tartışmalara sebep oldu. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak TMMOB İstanbul Şube Başkanı Battal Kılıç ile Kanal İstanbul hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Öncelikle bu proje iktidar tarafından nasıl bir ihtiyacın ürünü olarak ortaya çıkarılmıştır? Bu kadar tartışmalı olmasına rağmen bu projenin yapılması gerekli midir?

Battal Kılıç: Kesinlikle hiç gerekli değil. Bana göre iktidar bugüne kadar bu ülkeye ve özellikle İstanbul’a yapacağı ihaneti yapmıştır. Bu yapmak istediği son ihanet, iktidarın bittiği aşama. Biliyorsunuz ki son yıllarda İstanbul’a binlerce konut yapıldı.

Bu alandan rant elde etmeye çalıştılar. Kimi yerlerde kentsel dönüşüm adı altında rant oluşturdular. Kimi yerlerde ise acil durumlarda, deprem durumunda toplanılacak alanları AVM’ye çevirerek rant oluşturdular. Ancak bir rant kapısı oluşturma konusunda tıkanma noktasına geldiler.

Bu yüzden Körfez ülkelerinde Kanal İstanbul’un tanıtımını yapan animasyon filmler yayınlandı. Burada belli ki bir rant kokusu var. Bu rant projesi, bu şehre yapacakları son ihanet projesidir. Bunu kanal etrafında yapılacak olan yapılaşmayla yapmak istiyorlar. Bu proje, adeta insanın kalbine saplanan bir hançer gibi İstanbul’un kalbine saplanacaktır.

– Kanal İstanbul’un yapılması durumunda ekolojik, sosyoekonomik ve kültürel sonuçları neler olabilir?

– Öncelikle bu proje yapılırsa İstanbul Boğazı ile yapılması planlanan kanal arasında yeni bir ada ortaya çıkacak. Bu adada, 5 milyon nüfusun barındığı ve ilerleyen aşamada kanalın yapımıyla birlikte yaklaşık 8 milyon nüfusun hapsedildiği bir alan olacaktır.

Bu proje sadece kanalın yapılmasıyla bitmemekte, etrafında yapılacak yapılaşma ve yapılaşmayla birlikte var olan doğal alanların yok edilmesi, orman alanlarının yok edilmesi, tarım alanlarının yok edilmesi, bu bölgede yaşayan canlıların yaşam alanlarının yok edilmesini de beraberinde getirmektedir.

Özetle ekolojik olarak bunun olumsuz sonuçları o kadar fazla ki bizi bekleyen sonuç çok vahim olacaktır.

Kanal üzerinde bulunan Yarımburgaz Mağaraları gibi tarihi yapılar ve sit alanları yok olacak. Bildiğiniz gibi 3. Boğaz Köprüsü, 3. Havalimanı ve Kuzey otoyolları ile de İstanbul’un akciğerleri olan orman alanlarımız yok edilmişti.

Ortaya koyulan raporların önsözünde şöyle yazıyor, “Kanal faydalıdır.”. Fakat metnin devamında bir sürü sakıncalı maddeler var. Düşünün ki bu kanaldan çıkan hafriyatın denize nasıl hafredileceği, nereye hafredileceği ÇED raporlarında yok. Kanal’ın açılmasıyla birlikte Karadeniz’den gelecek balçığın, pisliğin, atıkların Küçükçekmece Gölü ve Marmara Denizi’nde yaşayan canlıların bundan nasıl etkileneceği konusunda hiçbir şey belirtilmiyor.

En vahimi ise şu: Proje alanının çoğunluğu doğal su kaynaklarının bulunduğu yerlerdir. Yıldız Dağları’nın beslediği Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı, Terkos Barajı yaklaşık 7,5 milyon insanın su ihtiyacını karşılamaktadır. Bu barajlar, bunları besleyen doğal su kaynakları, çevrede açılan su kuyuları da tuzlu sudan etkilenecektir. Aslında bu projeye devletin kurumları da karşıdır. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Devlet Su İşleri ve TÜBİTAK’ta karşı çıkmıştır.

“Halk Gezi’de nasıl direndiyse buna da direnecektir”

Bize 1. köprüye de 2. köprüye de, 3.ye de karşı çıktınız dediler. Biz bunlara boşuna karşı çıkmadık. Tüm Türkiye’yi İstanbul’a topladılar.

Nüfus o kadar taşımaz hale geldi ki her yapılan köprüyle göçü özendirdiler. Bununla birlikte köprülerin çevresindeki yapılaşmayla yeşil alanlar yok oldu. Üçüncü köprü ise ilk ikisinden daha da berbat bir şekilde etkiledi. Bu proje de bunlara benzer olacak ve şehri daha da yaşanmaz hale getirecektir. Biz bunun olmasına izin vermeyeceğiz, toplumda da böyle bir inanç var. Bu halk nasıl ki Gezi Parkı’nda direndiyse burada da direnecektir.

“Doğmamış çocuklarımız borçlu olacak”

– Bildiğiniz gibi bu proje için yaklaşık 75 milyar TL gibi bir rakam öngörülüyor. Bu yoksul, emekçi kesimler için yeni bir zam dalgası mı demektir?

– Tabii ki öyle. Öyle bir şey ki bu proje ile yap-işlet-devret modeli üzerinden doğmamış çocuklarımız hatta torunlarımız borçlandırılmış olacak. Geçiş garantisi vesilesiyle köprü ve otoyol projelerinde yeterli araba geçişi sağlanmadığı takdirde maliyeti halka yansıtılmaktadır. Kanal İstanbul’da da böyle olacak. Eğer yeterli gemi geçişi sağlanamazsa bunun maliyeti halka yansıyacaktır.  Osmanlı’nın son döneminde nasıl ki ülke kapitülasyonlar ile borçlandırılıp batırılma noktasına geldiyse bu proje de bu duruma benzer olacaktır.

Peki bugüne kadar TMMOB olarak bu projeye karşı nasıl çalışmalar yürütüldü ve bundan sonrası için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Biz sürekli olarak her türlü etkinliklerimizde bilimsel anlamda bu projenin nasıl olmayacağı konusunda bir sürü raporlar hazırladık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kamuoyuna sunmuş olduğu raporların tamamına yakını bize bağlı odaların, Şehir Plancıları Odası’nın, Çevre Mühendisleri Odası’nın, Makine Mühendisleri Odası’nın, Mimarlar Odası’nın kendi alanlarıyla ilgili çalışmalarını rapor haline getirmesiyle oluşmuştur.

En son çalıştayda da uzman arkadaşlarımız görüşlerini kamuoyuna sundular. Elimizde yüzlerce rapor var. Bizim bu hazırladığımız raporlar, konuyla ilgili bakanlıkların birçok birimine de gidiyor. Bu çalışmalara devam edeceğiz.

Bu projenin yanlış olduğunu ve yapılmaması gerektiği konusunda çalışmalarımızı her yerde vurgulayacağız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu