Güncel

HDP Sözcüsü Günay: Kobanê soruşturması ile IŞİD’in harekete geçmesi tesadüf değil

HDP Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Özgür Kadın Hareketi (TJA) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın gözaltına alınmasına ilişkin Günay, “Buradan bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Her türlü baskı, gözaltı, zor, zulüm Kürt Kadın Hareketi’ni asla yıldırmadı. Yaptığınız her gözaltı, her soykırım operasyonu kadın mücadelemizi, azmimizi bir kez daha artırdı. Gözaltılar ne Ayşe Gökkan’ı yıldırdı ne de Kürt kadınlarını yıldıracak. Buradan derhal Ayşe Gökkan’ın serbest bırakılması çağrısını yapıyor ve bu gözaltı kararını kınadığımızı belirtmek istiyorum” dedi.

Kobanê öncesi ve sonrası

Yaklaşan 1 Kasım Dünya Kobanê Günü’ne ilişkin konuşmasını sürdüren Günay, “1 Kasım Dünya Kobanê Günü vesilesiyle IŞİD vahşetine karşı verilen tarihsel önemi büyük mücadelede Kobanê’den Mınbiç’e, Serêkaniyê’den Haseke’ye, Rakka’dan Şeddadi’ye kadar büyük bir direniş ile Kürt, Arap, Türkmen, Süryani ve Ermeni halklarından hayatlarını feda eden on binlerce devrimciyi saygıyla anıyorum. Tarihçiler Ortadoğu tarihini yazdıklarında Kobanê direnişi öncesi ve sonrası diye ikiye ayıracaklardır” ifadelerini kullandı.

IŞİD’in tarihin en büyük direnişlerinden birine çarptığını dile getiren Günay, “Kobanê ve Rojava halkı kendi topraklarını ve insanlığın değerlerini korumak için inançla, kararlılıkla, moral ve güçle direndi, IŞİD’e teslim olmadı. Kobanê direnişi IŞİD barbarlığının yenilgiye uğratıldığı tarihin adıdır. 133 gün süren destansı direnişle Kobanê, ezilen, ötekileştirilen bu uğurda özgürlük mücadelesi veren halklara umut ışığı oldu, sembolleşti. 6’ıncı yılında destansı direnişin verildiği Kobanê sadece Ortadoğu’nun değil dünya demokrasi ve özgürlük mücadelesinin artık ortak değeridir” şeklinde konuştu.

Kobanê direnişi ve sonrasında gelişen devrimin kadın devrimi olduğuna vurgu yapan Günay, şunları söyledi: “Kobanê de IŞİD’e karşı direnen ve yenilgiye uğratan paradigma kadın özgürlük paradigmasıdır. Kobanî direnişine ruh veren temel öncü güç kadın mücadelesidir. Kadınların kararlı ve direngen duruşu IŞİD zihniyetini yerle bir etmiştir ve devrimin tohumlarını atmıştır. Bu devrim bugün dünya kadın hareketine olduğu gibi Türkiye’de de toplumsal cinsiyet eşitliği ve özgürlüğü için mücadele eden bütün kadınlara ilham veriyor.”

İnsanlara ne öneriyorsunuz?

2020 verilerine göre İstanbul’da 1 milyon 300 bini sigortasız olmak üzere 5 milyon 780 bin çalışanın olduğunu aktaran Günay, şunları söyledi: “Bunların yüzde 67’si hizmet sektöründe. Yani 6 milyon insan her sabah uyanıyor, sokağa çıkıyor, metrobüse, metroya, dolmuşa, otobüse binerek işine gidiyor. İşsizler ise her gün evden iş bulma umuduyla sokağa çıkarak tüm bu yolları kullanıyor. Siz bu insanlara ne öneriyorsunuz? Çalışmamayı, işe gitmemeyi mi? Sizin askınızdaki ekmeğe muhtaç olmakla “aç karınla keyif çayı” içmek dışında öneriniz nedir? Bu ekonomik krizin ortasında eve ekmek götürme fırsatı olanlar corona ve açlık arasında bir tercih yapmak zorunda bırakılıyorsa, bu tamamen süreci yönetemeyenlerin suçudur.”

Sağlık çalışanları hedefte

Toplumun, her defasında virüsün yayılmasını vatandaşın “dikkatsizliğine” bağlamaya çalışmasından bıktığını belirten Günay, “Salgınla mücadele gibi bir derdiniz olsaydı TTB’nin uyarılarına kulak verirdiniz, sendikaları salgınla mücadeleye dahil ederdiniz. Şimdi kalkmışlar, pandemi sürecinde sağlık emekçilerinin istifa etmesini yasaklıyorlar, izinleri iptal ediyorlar. Yani salgının yükünü ölerek çeken sağlık emekçilerine yüklüyorlar. Sağlık çalışanları sizin günahlarınızın bedelini ödemek zorunda değil. Onlar bu virüsle mücadelede hayatlarını kaybederken hiçbir sağlık çalışını dinlemediniz, üstelik onları hedef haline getirdiniz” şeklinde konuştu.

Coronavirus’ün cezaevlerini de tehdit ettiğini kaydeden Günay, konuşmasını şöyle sürdürdü: “En son Elazığ cezaevinde 12 tutsak coronaya yakalandı. Salgın, cezaevlerindeki kötü koşulları ağırlaştırabilmek için bir bahaneye dönüştürülüyor. Ayda bir yapılması gereken açık görüşler 8 aydır yapılmıyor. Haftada bir yapılması gereken ve mahpusa virüs bulaştırma imkanının olmadığı koşullarda yapılan kapalı görüşler ise yalnızca ayda iki kez yapılabiliyor. Yeni tutuklanan ya da herhangi bir nedenle hastaneye götürülen kişilerin cezaevlerine döndüklerinde karantina amacıyla kaldıkları yerler son derece sağlıksız. Tam bir keyfiyet söz konusu. Tüm bunlardan anlıyoruz ki iktidarın ve Adalet Bakanı’nın mahpusları korumak gibi bir derdi yok.

Eve ekmek götüremeyen insanlar var

İktidar zihniyeti ve yönetim anlayışı topluma karşı en büyük tehdide dönüşmüş durumda. Yürüttükleri savaş politikası nedeniyle her geçen gün yoksulluğu arttırırken, iktidarın sözcüleri evine ekmek götüremeyen milyonlarca insanımızla dalga geçmeyi de ihmal etmiyor. Açlık sınırında yaşayan insanlarımıza kuru ekmeği askıda gösterip, bir de utanmadan bu yarattıkları yoksulluk üzerinden kampanya yürütüyorlar. Hakları için direnen işçileri polis ve asker barikatlarıyla engelleyip, biber gazıyla, copla müdahale ediyorlar, gözaltına alıyorlar.

Hesap sormaya devam edeceğiz

Milyonlarca yoksulu öyle bir hale getirdiniz ki, bırakın keyif çayı içmeyi insanlar kuru ekmeğin yanına su dahi keyifle içemiyor. Bu durumda bile yandaşların çıkarları için ülkenin her karış toprağını talan etmeyi de ihmal etmiyorlar. Hemen hemen her yerde doğaya karşı talanı sürdüren bu iktidar, Ordu’nun Ünye ilçesinin köylerinde de maden sahipleri için polis ve askerlerle halka saldırıyor. Yaşam alanlarını maden sahiplerine karşı savunmaya çalışan köylüler, asker ve polislerin biber gazlı, coplu ve kalkanlı saldırısına maruz kaldı. Baygınlık geçiren köylülerin yanı sıra 20’yi aşkın köylü de gözaltına alındı. AKP-MHP iktidarı, ekoloji düşmanıdır. Dağlarımızı, derelerimizi, meralarımızı yandaşları için talan ediyor. Bu talana ve yıkıma karşı, mücadele etmeye, derelerin kardeşliği birleştirerek bu iktidardan hesap soracağız.”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu