Makaleler

Herkesin Bildiği Sır

Türkiye sendikal hareketi için herkesin bildiği sır, üyelik istatistiklerinin yayınlanmasıyla ifşa oldu. Bir önceki yasada % 10 sektör barajı geçerliyken ülkemizde neredeyse tüm sendikaların baraj altında olmaları sebebiyle 2009 yılından bu yana istatistikleri bakanlık açıklamıyordu. Yeni yasanın kabul edilmesi ile bakanlık Ocak ayının sonunda istatistikleri açıkladı. Bu haliyle birçok sendika toplu sözleşme yapma yetkisini kaybetti.

Sınıf devrimcileri açısından önemli olan, bu verilerin yorumlanması ve genel tablonun daha net anlaşılmasıdır. Kısaca istatistiklerden çıkan tabloyu şöyle özetlemek mümkündür. Yaklaşık 11 milyon çalışan içinde sendikaya üye sayısı 1 milyon kişidir ve % 9’a denk düşmektedir. Lakin gerçek sendika üyelerini anlamak için toplu sözleşmesi yürürlükte olan, aidat ödeyen sendika üyelerini hesaplamak gereklidir, çünkü yalnızca aidat ödeyenler sendikaların sunduğu imkanlardan yararlanmaktadır. Sendikaya kayıt olsa da toplu sözleşmeli düzende çalışmayanlar açısından sendikal haklardan yararlanma imkanı yoktur. Bu açıdan ele alındığında ülkemizde DİSK’e bağlı yaklaşık 80 bin aidatlı işçi vardır. Bunun 41 bini kamu işçisidir. Türk-İş’te 540 bin aidatlı işçi vardır, bunun 380 bini kamuda, 160 bini özel sektördedir. Özel sektör içinde de 85 bini Türk Metal üyesidir. Hak-İş’in kamuda 85 bin, özel sektörde yaklaşık 40 bin aidatlı üyesi vardır. Toplamda aidatlı sendikalı sayısı kamuda 500 bin, özel sektörde 240 bin kadardır.

Bu tablo da göstermektedir ki; ülkemizde sendikal hareket bitme noktasındadır. Toplumsal ağırlığı oldukça zayıflamıştır. Sendikaların ağırlıklı kısmı üç beş bin üye ile sektörlerinde etkisiz konumdadır. Hükümetin yetkisi düşen sendikalara yalnızca mevcut işyerleri için bir dönem daha toplu sözleşme yetkisi vermesi ise sendika bürokratlarına bir rüşvettir ve işe de yaramıştır. Bu sayede sendika yetkililerine sessiz kalmaları ve 2 veya 3 sene daha yönetimde kalarak sendikaların maddi olanaklarını bitirmelerine onay verilmiştir.

Sendikalar arasında göreceli olarak işçi örgütleyen, direniş ve mücadele yürüten sendikalar da önemli imkansızlıklarla ve eksiklerle karşı karşıyadır. Bunun bir kısmı maddi meselelerdir ancak asıl sorun siyasal perspektif eksikliğinden kaynaklı sınıf mücadelesinin geleceğine dair net bir hedefin ve politikanın olmamasıdır. Doğallığında sınıf içinde gelişen öfkeyi örgütlü güce çevirme konusunda başarılı olunamamaktadır. Dahası genel çürüme ve yozlaşmadan bahsini ettiğimiz az sayıdaki göreceli mücadele eden sendikalar da etkilenmektedir. En mücadeleci olarak kamuoyuna görülen sendikalarda dahi yolsuzluk ve kişisel hesaplar ağırlık kazanmaktadır.

Bu tablo sınıf devrimcilerinin ve sınıf içinde en geniş demokrat güçlerin zayıflıklarının bir sonucudur. Sendika bürokratlarına küfretmek anlamsızdır. İşçilerin örgütsüz kalmalarında, bu gerçeklik karşısında çaresiz kalmalarında sınıfı örgütlemede yetersiz kalan bizlerin payı esastır. Bizim olmadığımız yerde sistemin hakim olması ve sistemin hakim olduğu yerde çürümenin, yolsuzluğun, faşizmin hakim olması doğaldır. O halde görevlerimizi netleştirmemiz şarttır.

Ülkemizde sınıf hareketi gelişme eğilimindedir. İşçilerin kendilerine sunulan çalışma rejimine karşı öfkeleri ve tepkileri büyümektedir. Özel sektörde zam ayı olan Şubat ayı da işçilerin beklentilerine cevap veremeyecektir. Öfke patlamaları bu dönemde daha fazla görülecektir. Ülkenin dört bir yanında kölece çalışmaya karşı feryat eden işçilerin sesleri gelmektedir. Bu feryat esas itibariyle ekonomik, demokratik, sosyal talepleri içeren sendikal mücadeleye davettir. Sendikal mücadelenin gelişmesi sınıf devrimcileri açısından da oldukça önemlidir. Sınıf devrimcileri bu mücadelelere öncülük eden işçileri saflarına katarak ve net siyasal perspektif sunarak misyonunu oynayabilir.

En geniş demokratik, mücadeleci kesimle biraraya gelerek ve ortak mücadeleyi örerek bu süreci ileri taşımamız mümkün olacaktır. Sınıfın birliğini ve ortak mücadelesini öne çıkarmak, işçi örgütlerinin mümkün olan tüm emekçilerle biraraya gelerek birleşik bir mücadele hattı oluşturması güvencesizliğe ve sistemin daha ağır saldırılarına set çekmek için elzemdir. Süreç zorludur ancak gelecek bizimdir, şartlar lehimize dönmektedir. Artık görev bu şartları doğru okuyarak harekete geçen sınıfın öncülerine düşmektedir

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu