GüncelManşet

(İzlenim) Botan duvarları: “Hiçbir devrim çiçekle olmaz”

Şirnex: Uzun bir yolculuğun ardından nihayet Şirnex’teyiz. Yolumuzu defalarca kesen TC’nin kolluk kuvvetleri, İçişleri Bakanlığı’nın keyfi uygulamalarını hayata geçirerek her seferinde “Şırnak’a giriş yasak” dese de söz konusu olan cenazelerimiz! Dolayısıyla her yolu zorladık, sonunda Cudi’nin karla bezenen görkemli yüzünü görünce rahata erdik.

TC devleti, Şirnex’in Silopiya ve Cizîr ilçelerinde bir ayı aşkın süredir sokağa çıkma yasaklarıyla Kürt halkına göç ve imha politikalarını dayatıyor. Hemen her gün bölgeden ölüm haberleri alıyoruz; devlet çoluk çocuk, yaşlı demeden Kürt halkını katlediyor. Katlettiğinin cenazelerinin gömülmesine dahi izin vermiyor; günlerce sokak ortasında bekletiyor.

Uzun çabalar sonucunda aralarında DBP PM üyesi Sêvê Demir, Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır ve KJA üyesi Fatma Uyar da olduğu 15 cenazemizi defnetmek üzere devletin kanlı ellerinden alabiliyoruz. Ancak aynı devlet, bu defa Şirnex’in giriş çıkışlarını kapatıyor; yetmiyor Şirnex’e sınırı bulunan illere de bu yasağı uyguluyor. Halkın kaybettiklerini sonsuzluğa uğurlamasına TC devletinin getirdiği bu yasaklar tek bir şeyin göstergesi: Korku!

 

Devlet mahallelere giremiyor!

Evet, bu korkuyu T. Kürdistanı’nın her karış toprağında gözlemliyoruz. İl girişlerine yığdığı askerleri, özel harekat timleri, TOMA’ları, akrepleri; Kürt halkına açılan haksız savaşın birebir göstergesiyken diğer yandan ise korkunun göstergesi! Bu korku; Kürt halkının verdiği onurlu direnişten duyulan korku! Cenazelerden, çocuklardan, hendeklerden, özsavunmadan, Kürt halkından duyulan bu korkunun beraberindeki katliam politikalarına karşılık Şirnex halkı binler olup akıyor sokağa.

15 canını uğurlamak için…

Siyabend hevallerinin (Hacı Lokman Birlik) infaz edilerek bir akrebin peşinden yerlerde sürüklenmesinin hesabını sormak için…

Cudi’ye karşı gömülen cenazelerde “Şehîd namirin” sloganları karşıdaki tepelerden dahi duyulurken akşama yaklaşan saatlerle beraber Şirnex boşalmaya başlıyor; herkes evlerine çekiliyor, kepenkler zaten kapalı. Ya da biz öyle sanıyoruz! Çünkü mahallelere girdikçe hiç de öyle bir durum olmadığını anlıyoruz. YPS ve YPS-Jin güçleri devletin saldırılarına karşı mahallelerini korumak üzere hendek başlarındalar. Özsavunmayı örgütlü bir güce çevirenler, ağır silahlarıyla saldıran devlete karşı direnişlerini son raddesine kadar sürdürüyorlar. Ve “katil devlet” bu mahallelere giremiyor.

 

Kadınlar ön saflarda!

TC devletinin açmış olduğu bu savaşta en öncelikli hedeflerinden birinin kadınlar olduğunu biliyoruz. Günay’dan, Dilek’e, Dilan’a, Taybet’e, Yeliz’e, Şirin’e, Sêvê’ye, Pakize’ye ve Fatma’ya politik ve örgütlü kadınlara yönelik infaz politikalarını hayata geçiren erkek devletin giremediği bu mahallelerde kadınlar, direnişin en ön saflarındalar.

Oluşturdukları YPS-Jin örgütlenmesiyle beraber bölgede hem Kürt halkına dayatılan katliamlara hem de kadın kimliklerine karşı yürütülen politikalara yanıt veren kadınlar, var olan güçlerini hendek başlarında açığa çıkarıyorlar; infazlara karşı bu direnişi en ön saflarda göğüslüyorlar. Botan, kadınların direnişiyle özgürleşiyor; kadınlar Botan’la kendilerine dayatılan toplumsal cinsiyet normlarını yıkıyor.

 

“Hiçbir devrim çiçekle olmaz”

2014 yılında alınan MGK toplantısının raporlarının açığa çıkmasıyla beraber T. Kürdistanı’nda, Temmuz 2015 itibariyle yürürlüğe giren savaş konseptinin çok öncesinden kararlaştırıldığı ortaya çıktı. Kürt Ulusal Hareketi’ni tasfiye etme, Kürt ulusuna katliam ve zorunlu göç, muhalif her kesimi yok etme amacı taşıyan bu kararlar, 20 Temmuz Suruç Katliamı’nın hemen ardından yürürlüğe konulurken bölgeye en ağır silahlarıyla binlerce kolluk kuvveti sevk edildi.

Ülkenin batısında ise şovenizm zehrini halka enjekte eden çeşitli araçlar kullanılarak savaşına kan taşıyan TC, Gezi İsyanı, Kobanê Serhildanı, 7 Haziran seçimi ile beraber açığa çıkan dinamiklere saldırarak ulus devlet yapısına tehdit teşkil edenleri yok etmeye çalışıyor. Tek din-dil-ulus yapısını korumak için TC, hakim sınıf kliklerinden AKP’yi bir araç olarak “başarılı” bir şekilde kullanırken ezilen her kesime yönelik saldırılar her geçen gün boyutlanıyor.

Ancak devletin korkusu burada da varlığını koruyor. Ayşe Öğretmen’in bir TV programındaki “Çocuklar ölmesin” sözlerine soruşturma açanlar, barış bildirgesini imzalayan üniversitelerdeki öğretim görevlilerini gözaltına alanlar bu korkularını günbegün açığa vuruyorlar.

Tüm bu gerçeklikleri düşündüğümüzde Şirnex’te bir duvarda yazılı olan “Hiçbir devrim çiçekle olmaz” ifadesi birçok şeyi açıklıyor. Devletin tankıyla, topuyla, en ağır silahlarıyla saldırdığı bölgede halk tarafından özsavunma geliştirilerek bu sözün altının doldurulması ise oldukça önemli noktada duruyor. Tarihsel olarak da birçok Kürt direnişine ev sahipliği yapan Botan bölgesi, yaşadığımız süreçte bu deneyimlerinden yararlanıyor. Bu deneyimleri ortaklaştırmak, T. Kürdistanı’ndaki direnişe ses katmak anın görevi olarak karşımızda durmaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu