Makaleler

Dokunulmazlık oylaması ve HDP’ye dokunmanın çaktığı kıvılcım

Ülkemiz siyasal arenası açısından Kürt ulusal sorunu ve bu temelde yürüyen mücadeleler karşısındaki konumlanışın; iyi ile kötü, doğru ile yanlış ve devrimci ile sosyal-şoven arasındaki ayrıştırıcı misyonunun en net şekilde perçinlendiği günlerden geçiyoruz.

R. T. Erdoğan’ın “Başkanlık sistemine geçiş talebi”nin politik pratiğe yansıması, Dolmabahçe Protokolü’nün reddinin ardından özellikle Kürt sorunu ve diğer demokrasi sorunları noktasında geçmişe oranla çok daha yüksek dozda şiddet ile ezilenlerin gündelik hayatına yöneliyor. Bahse konu yönelim, Kürdistan kentlerinde yürüyen mücadele karşısında açık savaş hali alırken, devletin savaş pratiğini büyütmenin bir adımı da, Kürt Ulusal Mücadelesi’nin yasal temsilcilerine yönelerek tecelli oluyor. HDP’li vekillere yönelik meclisteki saldırılar, bunun genel bir yaklaşım olduğunu gösterirken, bu temelde son büyük gelişme de temelde HDP’li vekilleri meclis dışına itme amacı taşıyan “Hakkında fezleke bulunan vekillerin dokunulmazlığını kaldıran anayasa değişikliği” düzenlemesi ile geldi. Düzenleme ile, 46’sı AKP’li, 192’si CHP, 405’i HDP’li, 20’si MHP’li milletvekillere ait olan fezlekeler için yargı yolu açılırken, oylama süreci ve anayasa değişikliğine dair parti ve milletvekillerinin tutumu ise, sürecin en önemli tartışma başlığı olarak gündemde.

CHP ve “sol” görünümlü faşizm…

Sürecin HDP açısından doğurabileceği muhtemel sonuçları tartışmaya geçmeden önce, tartışılması gereken ilk nokta CHP’nin oylamadaki tavrı ve AKP’ye verdiği açık destektir. 376 oy ile referandumsuz (evet oyunun 330-367 aralığında kalması halinde tasarı referanduma sunulacaktı) geçen Anayasa Değişikliği’nin CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun “terör ile aramıza mesafe koyacağız” diyerek sinyalini vermesinin parti tabanında yarattığı hoşnutsuzluğu bir kenara bırakırsak, ortaya çıkan sonucun CHP açısından pratik işlevi görülecektir.

Bu temelde ilk olarak belirtilmesi gereken; CHP’nin “muhalifliğinin” sınırlarıdır. AKP’ye karşı söylem bazında radikal tutum alan CHP’nin politik hattını belirleyen şeyin “sistemin bekaası” olduğu gerçekliği bu oylama ile bir kere daha ispatlanmıştır. Buna ek olarak CHP’nin HDP ile yaşadığı açmazın kökleri daha da derindedir. Zira, TC tarihsel süreci içerisinde demokratik alanda birleşik-sol bir muhalefetin kurulamayışı kitlelerin gözünde CHP’yi alternatif kılmıştır. Ancak gelinen aşamada HDP’nin varlığı ve demokratik muhalefet adına ürettikleri, en güçlü anlamda CHP’ye alternatif teşkil etmiş ve tabanında kaymaya yol açmıştır.

Konuyu yeniden dokunulmazlık oylamalarına getirirsek eğer, Anayasa değişikliğinin sonuçlarının CHP’yi de etkilemesine rağmen parti yönetiminin verdiği desteğin yarattığı paradoks burada çözülmektedir. Zira HDP ile ortak yürütülecek bir muhalefetin AKP’yi sarsması rejimi sarsmak anlamına gelecek ve CHP’nin rejimi yeniden inşa etme kapasitesinden yoksun olması AKP ile de olsa rejimin bekasını HDP’ye ve demokrasiye tercih etmesini doğuracaktır. Kılıçdaroğlu’nun oylamalar ile ilgili yaptığı konuşmada dikkat çektiği “referandum tehlikesi” meselesi de, oylamalar ile ilgili olarak parti sözcüsü Özden Örnek’in konuşması da CHP’nin rejimin bekasına verdiği önceliği gözler önüne sermektedir.

AKP’nin koltuk değnekleri…

Dokunulmazlıkların kaldırılması, HDP’li vekillerin meclis dışına itilmesi ve başlaması muhtemel yargılanma sürecinin toplamda en fazla AKP’ye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yarayacağı bilinmektedir. Başkanlık sistemine karşı “Seni Başkan Yaptırmayacağız” politikası ile net hedefini koyan ve bunu 7 Haziran seçim sonuçlarında perçinleyen HDP’nin; Erdoğan’ın yürüdüğü yoldaki en büyük hendek olduğu, kamuoyunun malumudur.

Ancak; yapılan dokunulmazlıkların kaldırılması oylamasının AKP açısından ürettiği görünür sonuçlarının ardı da bu temelde tartışılmalıdır. Bu noktada ilk olarak, sürecin AKP’ye bir koz verse de, hala toptan bir zafer sağlamadığı söylenmelidir. Zira, AKP, HDP’li vekillerin yargılanma yolunu açmış ve meclis dışına itme hakkı kazanmıştır ancak, buradan doğru doğacak muhalefeti nasıl göğüsleyeceğini, HDP’nin de dahil olduğu Kürt Ulusal Mücadelesi’nin yasal alandan çekilmesinin (yani AKP’nin temas edebileceği, gerektiğinde muhatap olabileceği ve mücadelenin silahlı alanlarını pasifize etme çabasında kullanabileceği etkiden yoksun kalma) sonuçlarını hesap etmemiştir. AKP gibi, politik salahiyeti geniş bir partinin, tüm bu bilinmezin içinde nasıl adım atacağı bir soru işaretidir. Zira, AKP’nin Başkanlık hedefine kitlenerek attığı bu adımın, bu temellerde AKP’ye pozitif ve garantili sonuçlar üretip üretmeyeceği meselesi bir boşluk arz etmektedir.  Tüm bu gerçeklik ışığında, AKP dokunulmazlıkları kaldırdığı süreçte, hem parti içini sağlamlaştırmak adına Başbakan değişikliğine gitmiş, hem de HDP’li vekilleri meclis dışına iterek, vekilliklerin düşürülmesi ile Başkanlık sistemi için gerekli anayasal düzenlemeleri geçirebileceği ve kendisinin hegemonyası bulunan bir meclis için erken seçimi planlamış haldedir.  Tüm bu gelişmelerin, mücadeleyi keskinleştiren ve açıktan bir cenkleşme ile sonucu etkin mücadele edene bırakacak denli net bir sürecin kapılarını açan yönü görülmelidir.

HDP ve Sine-i Kürdistan…

Başkanlık sistemini hayata geçirmek adına AKP’nin attığı bu adımın, doğrudan muhatabı ve en net etkilediği kesim HDP ve Kürt Ulusal Mücadelesi saflarıdır. Aylardır süren özyönetim direnişleri karşısında zafer elde edemeyen devletin,  Kürt Ulusal Mücadelesinin en liberal kesimi olan HDP’yi de sokak mücadelesine itmesi, HDP’nin dokunulmazlık değişikliğine karşı 22 miting planlamasından okunabilmektedir.

Burada dikkate değer sonuçların başında, HDP’nin sine-i Kürdistan’a itilmesinin doğuracağı aktif mücadele hattı gelmektedir. 1994 yılında DEP’li vekillerin meclisten gözaltına alınıp tutuklanması ile zerre fark taşımayan dokunulmazlık oylamalarını zafer pozu ile kutlayan AKP’nin ülkeye hakim kıldığı savaş ve rutine bağladığı katliam pratiğinin, bu gelişme ile birlikte daha da radikal mücadele yöntemleri ile karşılanacağı görülmektedir.

Netice itibari ile, yaşanan gelişmenin bu anlamda bir alan daralmasının ötesine geçmemesi, büyük bir eksiklik yaratmaması  için gerekli koşullar mevcuttur. HDP’lilerin meclis dışına itilip yargılanması, bu anlamda AKP’yi uluslararası arenada ve ülke iç siyasetinde daraltan bir politik etkiyi de bünyesinde barındırmaktadır. Bu anlamda kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirtmek gerekir ki, bu pozitif etkinin, doğru bir ele alış ve güçlü bir direniş ile yaşanan alan daralmasından doğan açığı kapatma yetisi vardır. Anahtar mücadeleden yılmamaktadır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu