Manşet

Gezi’den Notlar-5

“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

Gezi Direnişi için çok şey söylendi, çok şey söylenmeye devam edilecek. Ki zaten bu kadar konuşulmayı hak eden bir gelişme seyri izlemektedir.

Hem devlet cephesinde yarattığı korku ile hemde korku duvarlarını yıkmamızla ve hem de çok farklı, çeşitli mizah anlayışımızla oldukça güzel bir tarih yazdık,yazıldı, yazıyoruz/yazılıyor. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sloganının hakkını verdiği bir direniş sürecinden geçiyoruz hala.

Gerçi pek çok kişi böyle bir direniş örüleceğini tahmin etmemiştir. Direniş ilk başladığındane kimse böyle bir sonuç doğacağını tahmin edebildi ne ilk zamanlar önemsedi. Ben de Taksim’de ilk başlarda Gezi’de yapılan eylemleri çok önemsemedim, işin böyle bir direnişe evrileceğini hiç düşünmemiştim. Aksine bugün yarın biter diyordum eylemler için. Ancak direnişin “o biçim” büyüdüğünü gördükten, İstanbul ile birlikte Adana, İzmir, Ankara, Antakya, Dersim gibi birçok ile yayıldığı an anladım korku duvarlarlarının yerle bir, tuzla buz olduğunu. O zaman “hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” tespitine inandım.

İstanbul’un Anadolu yakasında olduğum için sürekli otobüs, metrobüs vb. ulaşım araçlarında epey zaman geçirmişimdir. Sessiz, yorgun, dünyadan usanmış, bir an önce işten eve, evden işe yetişen insanlar Taksim’de ve diğer yerlerde eylemler sırasında cıvıl cıvıl, coşku dolu konuşmalar, koşuşturmalar içine girmişti.

gezi notlarGezi ile birlikte hemen herkesin diline pelesenk olmuş “Halk korku duvarlarını yıktı” tespiti her geçen gün daha fazla hissedilme başlandı direniş boyunca. İnsanlar sessizliğini bozmuş tartışmalar yürütenler, işten sonra eyleme yetişmek için uğraşanlar… Aslında ilk şaşkınlığımı Taksim’de yazılan o ironi, mizah içerikli sloganlarla birlikte sokaklarda yorulmadan çatışanları görünce yaşamıştım. Sonra bu insanların aktif bir şekilde tartıştıklarını görünce hem şaşırdım hem de coşkulandı.

Bunlara geçmeden önce, Taksim’de tartışmalar sürerken insanların barikat başlarında nasıl bir birliktelik içinde olduklarına dair izlenimlerimi  yazmak istiyorum.

Balkonlardan sular atılırken, özellikle gençler hızlıca barikatı sağlamlaştırmak için dikkatli ve biraz teleşlı ama hummalı bir çalışma yürütüyorlardı. Gezi Parkı’nda toplananlarla, işten gelen, yaşam alanlarına, eğitim haklarına, devletin bedeni üzerinde söz söyleme “cüretine” karşı sokaklara çıkan kadınları, öğrencileri, emekçileri böylesine yakınlaştıran ortak düşmana karşı beraber hareket etmenin tadı olmalıydı.

Başından beri değinmek istediğim gibi işin bir de mizah yönü var. Korku duvarlarımızı yıkmış, bunun coşkusuyla sokakları zapt etmiştik. Karükatürlü resimler ve duvarlara nakşedilmiş sloganlardı; “Slogan bulamadım“, “Kahrolsun bağzı şeyler“, “Çare Drogba…Halkımızın kendisine gaz bombaları, zehirli su ve plastik mermi ile saldıran polise ve devletle alay ederek ve onu tiye alarak mizah yapması ne güzel. Diğer taraftan otobüste yolculuk yapanlar nasıl da cıvıl cıvıl, canlı, hareketli tartışmalar yürütüyordu. Katılan katılmayan, destekleyen desteklemeyen, giden gitmeyen herkesin tek gündemi buydu.

Yolculuk sırasında bazılarına “kulak misafiri” oldum. Bu bazen komik, bazen biraz şoven duygular, bazen oldukça politikti. İki kadından biri diğerine “Ne oldu Taksim’de inşaatı durdurdular mı?” diğeri “tabi canım insanlar günlerdir direniyor artık devlet orada hiçbir şey yapamaz” diyordu… Başka bir yolculuk, Gezi’ye dair bir yorum daha çalınıyordu kulaklarıma; “Valla daha önce hiç böyle bir şey görmedim. İnsanlar gece yarısına kadar tencere tava sokaklarda. Hükümet istifa edecek böyle giderse.” 

geziden notlarrrBiri telefonda muhtemelen arkadaşına “abi ben maskemi unuttum ne yapacağım şimdi? Saat de bayağı geç oldu, nasıl bulacam ya maske? Ben maskem olmadan gidemem ki Taksim’e. O dediğin abi de var mıdır, kapatmış mıdır  dükkanını?” diye daha uzun süre maskeyi nasıl temin edeceğini tartışıyordu… Bir metro yolculuğunda “ya dün görmeliydin beni. Taşı öyle bir attım ki polis ne yapacağını şaşırdı, değseydi adam feleğini şaşırırdı“, genç bir kadın “anne ben Taksim’e gidiyorum, hadi sen de gel, valla çok güzel olacak. Bir de bugün saldıracak polis kalabalık oluruz” vb cümlelerle annesini Taksim’e gelmeye ikna ediyordu.

Bir başkası yanındaki arkadaşına “ya valla bundan sonra bu tv’leri izlemeyeceğim, hiçbir şeyi göstermiyor, hep sansür. Tek Halk TV izleyeceğim bir tek o gösteriyor” diyordu ama direniş başlamadan bir kaç gün önce Halk TV’nin devrimci kurum kuruluş ve kişiler hakkında yaptığı yayınları, karalama çalışmalarını hiç bilmiyordu.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söylemi direniş sırasında açığa çıkan bir gerçek. Bu hızlı bir değişim elbette, çünkü korku duvarlarını yıkan bir halkı kimse durduramaz.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu