GüncelMakaleler

Kadınların BİRLİĞİ | Nerede Bu Kadın örgütleri!!!???

"Kendi gündemini kadın örgütlenmelerinin önüne koyup bu konuda bir şey yapılmasını bekleyenler, iradelerini de bize bırakacaksa, bu, belki biraz adaletli bir yaklaşım olurdu. Ama..."

Kadın hareketi büyüdükçe ve kadın örgütlenmeleri güçlendikçe, şu sözleri daha çok duyar olduk. “Hani kadın örgütleri nerede? Niye bu konuda ses çıkarmıyor? Hani ne oldu, kadın hakları diyordunuz?” Bu kalıbı herkes kendi meşrebince, kendi gündemi doğrultusunda, bazen de sadece manipülasyon amacıyla (Kabataş “tacizi” gibi) ama her halükarda çok da iyi niyetli olmayan bir tarzda kullanabiliyor.

Kendi gündemini kadın örgütlenmelerinin önüne koyup bu konuda bir şey yapılmasını bekleyenler, iradelerini de bize bırakacaksa, bu, belki biraz adaletli bir yaklaşım olurdu. Ama amaç bir öneri sunmak, kadın hareketine güvenerek bu konuda bir talepte bulunmak da olmayınca, aksine tüm mesele kadın hareketinin gündemine müdahale etmeye çalışmak, yaptıklarını küçümsemek, itibarsızlaştırmak vs. olunca adaletli olmalarını beklemek de anlamsızlaşıyor.

İşte son günlerde yukarıdaki kalıp cümleyi diline dolayan koroya bir kişi daha katıldı ki, üzerine iki kelam etmeden geçmemiz mümkün olmadı. Kendisi bir katil, bir mafya, kadın düşmanı, halk düşmanı vs. ama diğer yandan kadın örgütleri üzerinde şaibe yaratmaktan, “hani kadın örgütleri niye ses etmiyor, eylem yapmıyor” diye feryat etmekten geri durmayan bir aymaz. Barış Akademisyenlerine yönelik “Oluk oluk kanlarınızı akıtacağız ve kanlarınızla duş alacağız” diyebilecek kadar faşist birinin bize “eylem yapmıyorsunuz” diye sataşması da ayrı bir ironi oluşturuyor.

Olay şu:

Sedat Peker, bu ülkenin en rezil, en halk düşmanı, aynı zamanda en “medya manyağı” mafya liderlerinden sadece biri. Kısa bir süre öncesine kadar AKP-Erdoğan övgüleriyle, muhalif kesimlere yönelik tehditlerle gündeme gelen, sosyal medya üzerinden bu minvalde açıklamalar yapan bu Peker kişisini, “mafya lideri” diye tanımlarken dahi, acaba bir “yüceltme”, bir “güzelleme” mi yapıyoruz diye insanın dili tutuluyor. [Bakınız; şirin-namuslu mafya dizileri]

Diğer bir figür de, “Babalar Operasyonu” denilerek anlı-şanlı yurtdışı operasyonlarıyla yakalanan, ülkeye getirilerek bir süre hapishanelerde ağırlanan, “işlerini-güçlerini” bu mekanlardan yürüten Alaattin Çakıcı. Bu katil de, Devlet Bahçeli’nin özel çalışmasıyla hapisten, aldığı komik cezayı dahi bitirmeden geçtiğimiz yıl çıkartılmış, kendisi de AKP-MHP iktidarının adeta basın sözcülüğüne soyunarak yazılı açıklamalarla tam da TC devletine yakışır bir politikacı olabileceğini göstermişti. Ki bu Çakıcı, 1 Mayıs’a dair dahi açıklama yapmaktan geri durmayıp, “Emeğin ve dayanışmanın gününün eşkıyalığın ve dalaletin ortamı haline getiren odaklara aziz milletimiz müsaade etmeyecektir” diyerek devrimcileri-komünistleri tehdit etmiş ve İçişleri Bakanlığı’na nasıl da yakışacağını göstermiştir.

Şu sıralar Çakıcı’nın hapisten çıkmasından bu yana beklenen Sedat Peker-Alaattin Çakıcı “çatışması-hesaplaşması” Sedat Peker’in ve adamlarının evlerinin basılma operasyonunun ardından başlamış görünüyor. Ancak genel yorumlar bu yönde olsa da, yaşananlar elbette sadece iki mafya liderinin “iktidar kavgası” değil. Herkes biliyor ki, bu tam da (derin-sığ vs. değil, dümdüz) devletin tüm organlarıyla birlikte bütünlüklü bir şekilde içinde yer aldığı çürümüşlüğün, yolsuzluğun, mafyatik ilişkilerin yani devletin bizzat kendisinin bir yansıması.

“Her ne ise”, bu operasyondan sonra OMERTA’yı (mafyanın suskunluk yasası) çiğneyen Sedat Peker, mafyanın “kirli çamaşırlarını” ortaya dökmek üzere bir dizi video yayımladı youtube kanalından. Çakıcı’nın adını ağzına almadan, esasta “Mehmet Ağar ve Pelikancıları” hedefe koyarak, bir dizi suçlarına işaret etti. Bunlar kamuoyunda çok da bilinmedik konular değildi elbette.

Yine kamuoyunun, ya da en azından biz kadınların bildiği bir olaydan daha bahsetti Peker. Mehmet Ağar’ın oğlu, AKP milletvekili Tolga Ağar’ın tecavüzüne maruz kaldıktan sonra şikayette bulunan Yeldana Kaharman’ın, Mehmet Ağar tarafından helikopterle alınıp daha sonra evinde “ölü bulunması” ile ilgili. İşte bu olayla ilgili Peker katili, kadın örgütlenmelerini “Orada bir garipcağız öldü ve herkes biliyor. İşin rezilliği o. Kimse ağzını açmıyor, hani kadın kuruluşları, kadın haklarını arayacağız, kadın şiddetine son, bir tane gördünüz mü o olay için eylem yapan, yok. E, derin devletin başı. Adam ne derse o oluyor” dedi. Evet, aynen böyle dedi!

Amacımız Peker’in iddiasına karşı savunma yapmak değil. Ama hatırlatmak için söyleyelim; Kaharman’ın Tolga Ağar’la röportaj yapmak için evine gittikten bir gün sonra “ölü bulunduğu”, “cinsel saldırıya uğradığı” ve “intihar ettiği” yönlü gazete haberleri üzerine kadınlar, konuyu gündeme taşıyarak Kaharman’a ne olduğunu sorarak eylem de yapmışlardı. Diğer yandan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da Meclis grup toplantısında konuyu gündemine alarak işin ucu AKP’ye dayanınca üzeri kapatıldığını ifade etmişti. Nitekim çok kısa süre içinde Kaharman’ın ölümüyle ilgili basın yasağı getirildi.

Mesele, bu tür kadın-halk düşmanı unsurların hadsiz bir şekilde kadın örgütlenmelerine “sanki devletin bir uzantısıymışçasına” hakaret edebilme cüretinde bulunmasıdır. Mesele, patriarkal bile değil, doğrudan patriarkların kadın hareketini itibarsızlaştırma çabasıdır. Mesele, ilk paragrafta “hani kadın örgütleri nerede?” sorusunun masum bir soru olmadığının herkes tarafından anlaşılmasıdır.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu