Makaleler

“Kardeş partilere ve dünya proletaryasına konuşmaktan çok çalışacağımıza söz veriyoruz!”

Birleşik Nepal Komünist Parti(Maoist)’in liderleri Prachanda ve Baburam çizgisini sağcı neo-revizyonist olarak niteleyerek partiden ayrılan kadrolar tarafından kurulan Nepal Komünist Partisi-Maoist, ilk yayın organını çıkardı. Halkın Sesi (People’s Voice) isimli yayında NKP-Maoist Başkanı Kiran’la yapılan röportaja yer veriyoruz.

Kiran yoldaş, neo-revizyonist Prachanda-Baburam kliğiyle ilişkinizi keseli neredeyse bir yıl oluyor. Bu bir yıl içinde, ideolojik, politik ve örgütsel, bunlarla birlikte hareket tarzı, plan ve program olarak devrimci bir parti olarak, nasıl ve hangi açıdan kendi kimliğini oluşturabilir? Bunu biraz açabilir misiniz?

– Evet, neo-revizyonistlerle bağlarımızı keseli yaklaşık bir yıl oluyor. Biz elbette hareket tarzı ve programı da kapsayacak bir şekilde ideolojik, politik ve örgütsel olarak farklı bir kimlik oluşturduk. Fakat, mücadele ve kitle hareketi programı üzerinde etkili bir şekilde bir kimlik geliştirmedik.

– Parti, Marksizm-Leninizm-Maoizm’i temel prensip ilke olarak benimsedi ve asgari program olarak Yeni Demokratik Devrimi belirledi. Bu önemli bir mesele. Fakat Parti çizginizin biraz soyut, biraz eklektik ve anlayış bazında lider ve kadrolarınızda bir uyum eksikliği göründüğüne dair bir yorum mevcut. Buna bir açıklık getirebilir misiniz?

– Yedinci Kongre’ye sunulan dokümanlar bağlamında bazı soyutluklar mevcuttu. Kongre sürecinde, Parti çizgisinin soyutluğu ve eklektikliği ile ilgili sorular gündeme geldi. Tartışma sürecinde bu tür soruların gündeme gelmesi belliydi. Fakat biz bunu zaten Kongre salonunda açıklığa kavuşturduk. Bu anlamda, Kongre Parti çizgisini Halk Savaşı temelinde Halkın İsyanı olarak belirledik. On yıllık halk savaşının deneyimi, bilgisi ve farkındalığıyla ilerleme sürecinde halkın haklarının Kurucu Meclis’le sağlanabileceğinin mümkün olduğuna dair bir işaret görmedik. Ve ekonomik, politik ve kültürel kriz derinleşirken, eğer biz öznel hazırlıklarımızla ilgilenebilirsek Halk İsyanı imkanı, belli bir süre için mevcut olacaktır. Bu çerçevede, Kongre tarafından tanımlanan Parti çizgisi Halk İsyanını belli bir zaman dilimi için esas olarak belirlerken, eğer bu Halk İsyanı sonuçlandırılamazsa, bu kez Parti çizgisi Halk Savaşı’nı hesaba katacaktır.

– Biz eskiden Nepal toplumunun özelliğini yarı-feodal ve yarı-sömürge olarak dile getirirdik, fakat Parti Kongrede yarı-feodal ve yeni-sömürge olarak bir analiz yaptı. Hangi koşullar ve analizler ışığında yeni-sömürge olarak bir belirleme yapıldı, bazen aktif bazen de pasif olarak bu durum 1950’den günümüze kadar sürmekte. Şu anda, Nepal toplumunu yeni-sömürge olarak tanımlayacak nasıl bir özel ya da niteliksel durum ortaya çıkmıştır? Nepal toplumu esasında yarı-sömürge koşullarında değil mi?

– Nepal toplumu uzun bir zamandır açıktır ki, yarı-feodal, yarı-sömürge ve yeni-sömürge olarak analiz edilmektedir. Birkaç on yıldır yeni-sömürge özellikler görülmeye başlanmışsa da bunun üzerinde çok az bir tartışma yapılmıştır. Yeni-sömürge karakteristik özellikleri yarı-sömürge niteliğin gelişmiş biçimleridir. Nepal’de özellikle Hindistan yayılmacılığı ve diğer emperyalist güçler içinde bulundukları son aşamada, politik, ekonomik, kültürel, stratejik çıkarlarını dolaysız askeri müdahaleden çok komprador kapitalist sınıf aracılığıyla elde etme eğilimindedir. Bu nedenle bu durum yarı-feodal ve yeni-sömürge olarak tanımlanmaktadır.

– Maoizm tanımlanırken, Halk Savaşı, Yeni Demokratik Devrim, Sınıf Mücadelesinin Sürekliliği ve Büyük Çin Kültür Devrimi esas değerler olarak alınır. Emperyalist ülkelerdeki bazı Maoist partiler, özellikle de Devrimci Enternasyonal Hareket’e bağlı olanlar, İsyan söyleminin artık yeterli olduğunu söylüyor ve belgelerinde uzun süreli Halk Savaşı yolundan gittiklerini ifade ediyorlar, fakat biz ise Halk İsyanına odaklanıyoruz. Bunun Maoizm’e ve Mao’nun gösterdiği yola ters olduğuna dair şüphe mevcut. Nepal gibi bir ülkede, İsyan’ın Halk Savaşı ile birleştirilemeyeceğini düşünüyor musunuz?

– Bu özel durumda, mevcut Parti çizgisinin Halk Savaşı temelinde Halkın İsyanı olduğunu söyledik. Bu belli zaman dilimi içersinde Halk İsyanı başarıya ulaşmazsa Halk Savaşı temel Parti çizgisi haline gelecek. Biz tüm bunları Kongre tarafından kabul edilen belgelerde açıkladık.

– Halk İsyanı şeklindeki Parti çizgisinin Partiyi bir labirente sürükleme ve tasfiyeciliğe davet etme tehlikesi mevcut. Diğer yandan Endonezya’daki gibi bir sürecin yaşanması tehlikesi var, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Nepal’in mevcut özel durumu için esas yolun Halk İsyanı olduğunu söyledik. Evet, devrim için bazı farklı tipteki tehlikelerle oynamak zorundayız.

– Bir makalenizde şöyle söylüyordunuz: “Ulusal Savaş biçimindeki Halk Savaşı’nın gelişiminin olasılığı, geçmişteki biçimdeki Halk Savaşı’ndan daha yaşamsal görünüyor.” Bunu biraz açabilir misiniz?

– İlkesel olarak, uzun süreli Halk Savaşı’nın iki biçimi mevcuttur; İç Savaş ve Ulusal Savaş. Partimiz NKP-Maoist on yıl boyunca Halk Savaşı’nı uyguladı. Şimdi, ulusal bağımsızlık sorunu daha önemli bir durumdadır. Bu koşullarda, Halk Savaşı’nı Ulusal Savaş’a dönüştürme imkanı vardır.

– NKP-Maoist içinde, Halk Savaşı deneyimine sahip hem yaşlı hem gençlerin varlığı dikkat çekici. Uluslararası düzeyde deneyim sahibi yoldaşlar var. Bu bakımdan, Parti’nin özel sorumluluk biçimi uluslararası düzeyde de görünür durumda. Fakat Parti’nin Uluslararası Komünist Hareketi örgütlemek ve birleştirmek için kardeş partilerle ilişkileri geliştirmeye odaklanmadığınız duyuldu. Bu konuyu açar mısınız?

– Evet, Uluslararası Komünist Hareket alanında daha bir şey yapmadık. Şu andan itibaren bu konu üzerinde yeterli ilgiyi göstereceğiz.

– DEH etkili bir durumda değil, bunun ardındaki temel sebep nedir, ideolojik veya örgütsel olarak? İstekli olanlarla dayanışma içine girerek ve diğerleriyle tartışma yürüterek bunu ilerletmek gerekli değil mi? Partinin bu konudaki gözlemleri nedir?

– İdeolojik ve politik nedenlere bağlı olarak, DEH etkili ve üretken bir durumda değil. Bir yanda, en önemli gruplardan biri olarak görkemli Halk Savaşı’nı yürüten NKP-Maoist sağcı yeni-revizyonistleri bataklığa gömüyor ve diğer yanda DEH içinde yer alan partilerin bazıları yanlış düşünce ve eğilimler geliştiriyor; işte bu DEH’in süreçteki hareketsizliğinin temel nedenidir. Gerekli olan şey, örgüt içerisinde iki çizgi mücadelesini ve çalışmayı eş zamanlı olarak yaşama geçirmektir. Fakat, DEH’in en önemli bileşenlerinin metafizik ve sekter anlayışlarından kaynaklı bu yapılamamıştır.

– Taktik birlik ve birleşik cephe için öne sürülen slogan ve programların stratejik hedeflere hizmet etmediği, aksine tepkiyle karşılandığı ve hareketin programının da etkili olmadığı suçlaması yapıldı. İşin gerçeği nedir?

– Halk mücadelesinin yasal ve genel aşamasındayız. Bu mücadele, şu ya da bu şekilde devrim stratejisi hedefine hizmet etmektedir. Birleşik cephe ve mevcut politik durum parlamento kulvarındayken birleşik cephe alanında ani nitel sıçramaları ummak mümkün değildir veya umulmamalıdır da.

– Emperyalist-yayılmacı güçler ve onların Nepalli komprador partisi ve liderleri Kurucu Meclis seçimleri için çağrı yapıyor. Kurucu Meclis konusunda Partinin, Kongre tarafından karardan farklı bir karar aldığı eleştirildi. Şu anda bunun üzerine farklı tipte analizler mevcut. Partinin somut politikası ve kararı nedir?

– Kongre’nin Kurucu Meclis’in işe yarar bir yanı olmadığına dair aldığı kararıyla aynı pozisyondayız. Şu anda ülkede partili olmayan kukla bir hükümet bulunmaktadır. Çeşitli taleplerle mücadeleye devam ediyoruz. Mevcut durumda, seçimleri boykot etmekten başka bir alternatif bulunmamaktadır. Bu konuda somut kararımızı yakın zamanda vereceğiz.

– Dünyanın her yerindeki kardeş partiler, devrimci proleter sınıf ve ezilen kitleler NKP-Maoist’e umut ve inançla bakıyor; onların bu umut ve devrimci ruhunu geliştirecek bir mesajınız var mı?

– Kardeş partilere ve dünya proletaryasına konuşmaktan çok çalışacağımıza söz vermek istiyoruz. Biz kendimizi Marksizm-Leninizm-Maoizm’e, Yeni Demokratik devlet iktidarına, sosyalizm ve komünizmin yüce idealine, proletarya enternasyonalizmine, ezilen halkların kurtuluşuna ve onların parlak geleceğine adadık. Devrim, düz bir yolda değil zikzaklı bir şekilde gelişir ve her bir ülkede kendi özgünlüğünü geliştirir. Bu, diyalektik materyalizmin evrensel ilkesidir. Bizler bu tür bir içerikte sağlam ve inançlıyız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu