GüncelMakaleler

ANALİZ | Eğitim, Yüksek Fiyata Satılan Bir Hizmete Dönüştü

"Kapitalist sistemin, görünüşte İslami ya da milliyetçi bir devletin işleyişine aracılık ettiği, sorunsuz işleyen bir sistem olduğu ve birey olarak eğitim alan her kişinin de bu sorunsuz işleyen sistemin daha da geliştirilmesi için görev ve sorumluluklar alması gerektiği bilinci, eğitim faaliyetinde genç bireylere aktarılır.

Yeni Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in “Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 yılı itibarıyla geçerli 2 bin 709 tane protokolü var. Bunların içerisinde, sizin ‘tarikatcemaat’ dediğiniz, bizim ‘STK’ dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor” şeklindeki sözleri, eğitimin işlevi ve bu alana yapılan müdahaleleri yeniden gündeme getirdi.

Öncelikle bakanın kim olduğunun incelenmesi önemli. Rektör olabilmesi için “3 yıl zorunlu profesörlük şartı” kaldırılmış ve Yusuf Tekin rektör olduktan sonra bu uygulama geri getirilmiştir. Yani kişiye özel uygulama (yürütme) yapılmıştır. Yusuf Tekin’in Milli Eğitim Müsteşarlığı yaptığı dönemde, özel okullara yapılan teşvik ve harcamalar artarken bu okullarda çalışan öğretmenlerin devlette çalışan öğretmenlerle eşit maaş almalarını sağlayan düzenleme iptal edilmiş, böylece özel okul öğretmenleri, kurum sahiplerinin insafına terk edilmiştir. Diğer taraftan da TUGVA, İlim Yayma Cemiyeti gibi siyasal İslam için faaliyet gösteren kurum ve organizasyonların okullarda faaliyet gösterebilmeleri kolaylaştırılmıştır.

Milli Eğitim Bakanı’nın geçmişi ve yaptığı açıklama açıkça göstermektedir ki, AKP ile temsilliyet bulan siyasal İslam söylem ve görünümündeki neo-liberalizm eğitim politikalarında da tamamen egemen hale gelecektir. Bir taraftan tarikat ve cemaatlerle sözleşmeler yapılıp öğrencilerin beyinleri defa çok küçük yaşlarda sakatlanacak diğer taraftan da özel okulların eğitimde daha eşitsiz koşulları yaratması için gerekli düzenlemelerin önü açılarak serbest piyasa kapitalizmi burada tam anlamıyla hakim hale getirilecektir.

Marksizm açısından eğitim, bir üst yapı kurumu olarak ekonomik ilişkilerin bir ürünüdür ve onu besleyen bir araç işlevi görür. Kapitalist toplumda eğitimin işlevi sistemin devamlılığını sağlamak üzere gerek zihnen gerekli yetkinlik olarak dönüşümü sağlanmış bireyler yetiştirmektir.

Kapitalist sistemin, görünüşte İslami ya da milliyetçi bir devletin işleyişine aracılık ettiği, sorunsuz işleyen bir sistem olduğu ve birey olarak eğitim alan her kişinin de bu sorunsuz işleyen sistemin daha da geliştirilmesi için görev ve sorumluluklar alması gerektiği bilinci, eğitim faaliyetinde genç bireylere aktarılır.

Böylelikle gençlerin gelecek idealleri daha en başından kapitalist sistemin sınırları içerisinde tanımlanmış olur. Diğer taraftan da gençlerin kimileri kol kimileri de kafa gücüyle çalışacakları iş kolları için taze emek sağlamak üzere yetkinlik kazanırlar. Okullarını bitirip mezun olan gençlerin artık sistem açısından zihinsel ve emek üretkenliğine ilişkin olarak dönüşümleri tamamlanmış olmaktadır.

Özellikle Türkiye’de son yıllarda artan şekilde gördüğümüz gibi eğitimin yukarda sayılan işlevine ek olarak, öğrenci ailelerinin sürekli değişen müfredat, kalabalık sınıflar, düşük kaliteli eğitim endişelerinden faydalanan sistem, özel okulları bir seçenek olarak sunmakta; varlık işlevi kapitalizm için zihnen ve emek olarak hazırlanmış bireyler yetiştirmek olan eğitimin kendisi de oldukça yüksek fiyata satılan bir hizmete dönüşmüştür.

Gerici odaklar, devlet referansı ile kitlelere sunuluyor

Türkiye’nin emperyalist sermaye ve Türkiye komprador burjuvazisinin çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn edildiği koşullarda eğitim sisteminin bir taraftan yukarda aktarıldığı gibi neo-liberal iktisada göre yapılandırılmasına siyasal İslam ve milliyetçilik aşısı da yapılmaktadır.

Okullarda derslere giren tarikat ve cemaatler, doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı ile yapmış oldukları protokol sayesinde bu faaliyetleri için yasal düzenlemeye sahip olmakta; öğrencilerin tarikat ve cemaatlerle devlet dersliklerinde devlet gözetiminde ilişkilenmesi sağlanmaktadır. Bu önemlidir çünkü her ne kadar Türkiye’de İslami inanışları gereği yaşayan insanların tarikat ve cemaatlerle ilişkisi olanların sayısı devletin şimdiye kadarki tüm çabalarına rağmen çok yüksek değildir. Halk bir şekilde, cemaat ve tarikatlardan çekinmekte ve genel olarak uzak durmaktadır. İşte Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu düzenlemeleri ile cemaat ve tarikatlarla ilişkilenmenin önü açılmış olmakta, bu gerici odaklar devlet referansı ile kitlelere sunulmuş olmaktadır. Bunun hemen kısa sürede değil ama uzun vadede sosyal sonuçlarının olacağı muhakkaktır.

Parası olanın özel okullarda eğitim alabildiği parası olmayanın ise tarikat ve cemaatlerin cirit attığı devlet okullarında eğitim almak zorunda olduğu koşullar şu an devleti yöneten egemenlerin planladıkları şeydir. Milli Eğitim Bakanı’nın profilinin bu süreci hızlandıracak tecrübe ve eğilimi içeriyor olması da elbette tesadüfi değil

2013 yılında 4 bin 200 olan özel okul sayısı % 337 artışla 2022 yılı sonunda 14 bin 179’a ulaşmıştır. Bu hızlı artış bu alana yapılan devlet teşvikleri ve yönlendirmelerle doğrudan alakalıdır. Basitçe, sistem kalifiye emek için özel okulları ailelere adres olarak gösterirken geriye kalan öğrenci ailelerine gericiliğin müfredatta ve uygulamada kendisine daha fazla yer bulduğu eğitimi mecbur kılmaktadır.

Bu arada bakanın protokolün yenileneceğini söylediği tarikat ve cemaatlerin çocuklara karşı işledikleri suçlardan bazıları şunlar;

* Geçen yıl Denizli’de Süleymancılar tarikatına ait yurtta kalan 12 yaşındaki erkek öğrenci, bir “hocanın” defalarca tecavüzüne uğradı, yurt müdürü olayın üstünü kapatmaya çalıştı. Yaşananlar, öğrencinin intihar notunun bulunmasıyla ortaya çıktı.

* İzmir’in Dikili İlçesi’nde 2017 yılında bir tarikat yurdunda 7 öğrenci temizlik görevlisi tarafından cinsel istismara uğradı. Temizlik görevlisi suçunu itiraf etti.

* Maraş’ta 2016 yılında Hamidiye Erkek Öğrenci Yurdu’nda kalan dört çocuk, çalışan bir öğretmen tarafından cinsel istismara uğradı.

* 2012 ve 2015 yılları arasında Karaman’da Ensar Vakfı ve Karaman Anadolu İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği’ne ait evlerde kalan çok sayıda çocuk cinsel istismara ve tecavüze maruz kaldı.

* Bursa’da 2011 yılında tarikat şeyhi Uğur Korunmaz, dergahına gelenlere cennet vaat ederek cinsel ilişkiye girdi. 47 yaşındaki “şeyh” tutuklandı. Onlarca müridinin şeyhe hem kendilerini hem de eşlerini sundukları ortaya çıktı. Şeyh, 188 yıl hapis cezası aldı. (Kaynak : https://www.gercekgundem.com/siyaset/210135/sicilleri-kabarik-tarikatlar-kapatilsin )

Egemenler sorgulayan, düşünen insanın yerine itaat eden ve sorgulamanın kendisini dahi yanlış bulan bireyler yetiştirmek hedefindedir. Bu nedenle bu uygulamalarını tıpkı F Tipleri gibi toplumsal devrim mücadelesini engellemek üzere tasarlanmış bir enstrüman olarak görmek ve buna karşı mücadele etmek zorundayız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu