GüncelManşet

Munzur’dan Karadeniz’e ortak mücadele Nükleer!

Yaşam alanlarımızın hemen hemen her yerini rant/talan alanlarına çeviren AKP iktidarı zeytinliklerden, ormanlık alanlardan ve derelerden sonra şimdide Sinop ve Mersin Akkuyu’ya üstelik en ufak bir hatada milyonlarca insanın hayatına mal olacak rant projeleriyle karşımıza çıkmış durumda. Bugün araştırmacılar nükleer santrallerden radyasyon sızmasının kaçınılmaz olduğunu söylerken ve Avrupa da birçok ülkede nükleer santraller yasaklanırken egemenler Türkiye’de dört bir yana nükleer santral kurarak halkın hayatı ve geleceğiyle oynamaya çalışıyorlar.

Nükleer sektörü duraklama devrine girmiş, güvenlik maliyetleri yeniden tırmanışa geçmiştir.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise Fukuşima`daki nükleer felaketi “Riski var diye tüp gaz kullanmayacak mıyız” diye karşılamıştır. Dünyada ülkeler var olan reaktörlerini kapatma planlarını açıklarken, Türkiye “tüp gaz” aymazlığı içerisinde “yola devam” etmektedir. Yapılacak olan santrallerin atıklarını anlaşmada yer alan hiçbir ülke kabul etmemektedir ve bu atıkların korunması, soğutulması içinde iki katı enerji ve sermaye gereklidir.

Reaktörleri soğutan suya radyasyon karışmamasının imkanı yok çünkü en gelişmiş ülkelerdekiler de dahil olmak üzere yüzlerce santralde bugüne kadar sızıntı olduğu söyleniyor. Nükleer endüstri bu kazaları ya saklıyor ya da yalan haber diyerek savunmaya geçiyor. Bu demek oluyor ki emperyalist ülkelerin Türkiye’yi kobay olarak kullanacağı bir söylentiden ibaret değildir.

Hastanelerin dahi denetlenemediği bir ülkede nükleer santral gibi patlamaya hazır bombayı hayatımızın tam merkezine koyuyorlar. Üstelik billboardlarda, radyolarda, afişlerde ve TV kanallarında sürekli milli servet diye bahsedip halkı kandırmaya çalışıyorlar. Egemenlerin başını döndüren bu milli servet halkın hayatına mal olacağı gibi doğurduğu sonuçlardaki felaketler ise yüz yıllar boyunca devam edecektir!

Nükleerlere karşı omuz omuza!

Egemenler cephesinde sermaye dalaşı devam ederken halk cephesinde ise direniş ve dayanışma daha güçlü ve daha bilinçli devam etmekte. Bu anlamda Sinop’ta yapılan nükleer santrale karşı, Nükleere Karşı Platform Türkiye merkezli bir miting (25 Nisan) gerçekleştirdi. Türkiye’nin dört bir yerinden halkların akın ettiği mitingde insanların öfkesi sel olup aktı alana. Bizlerde nükleer santraller hakkında halkların ne düşündüğünü öğrenmek için ve öfkelerini bir nebzede olsa yansıtabilmek adına sohbetler ettik.

Birçok ülkede nükleer santrallerin yasaklandığını ancak bizim ülkemizde olmazsa olmaz bir ihtiyaç gibi sunulduğunu söyleyerek bu konuya ilişkin Kürdistan’dan Karadeniz’e mitinge gelen halklardan görüş aldık.

“buraya nükleer santral yaptırmayacağız!

Nazlı AyanSinop’ta yaşayan üniversite öğrencisi Nazlı Ayan: Sinop’a nükleer santral yapılacağını ilk duyduğumuzda bizler gençler olarak çok yoğun bir tepki gösterdik ama ne yapacağımızı da bilmiyorduk. Tartışmaların sonucunda burada bir eylem yapmaya ve burada yapılacak nükleerin duyurusunu yaygınlaştırmaya kara verildi. Tabi ki Sinop’un nüfusu çok küçük olduğu için başka illerden destek çok önemli bir noktada duruyor ve gördüğünüz gibi öylede oldu.  Sonuçta burada yaşanacak felaket sadece burada yaşayan insanları etkilemiyor bir bütün Türkiye’yi etkiliyor. Ve yarattığı tahribatlar yüz yıllara varan zaman aşımlarında yok oluyor. Bugün yapılan mitingle insanların yaklaşan felaketin farkında olduğunu düşünüyorum. Bugün bir başlangıç oldu ve biz gençler olarak bu işin peşini bırakmayacağız. Her yere ellerini kollarını sallayarak girip çıkacaklarını sanıyorlar ama buradan çıkış yok ve buraya nükleer santral yaptırmayacağız!”

sevinç alçiçek“halkız biz halk!”

Arhavi Doğa Koruma Platformu üyesi Sevinç Alçiçek: “Ben doğayı bir insan vücudu gibi görüyorum. Nasıl bir insanın böbrekleri iflas ettiğinde diğer organlarının bir işlevselliği kalmıyorsa doğanın talanında da öyledir. Bu anlamda da doğanın neresinde boyutu ne olursa olsun doğa tahribatlarına karşıyım. Ben Karadeniz Arhavi’liyim bütün akrabalarımı kanserden kaybettim. Çernobil faciasının kalıntılarıdır bunlar. Türkiye’nin dört bir yanına rehabilitasyon merkezleri açılıyor. Bizim rehabilitasyon merkezlerine ihtiyacımız yok. Bu hastalıklara neden olan termik santralleri, nükleer santralleri kapatmaya ve siyanüre son vermeye ihtiyacımız var.

Enerji yetersizliğinden söz ediyorlar bizim enerjiye ihtiyacımız yok. Olursa da doğayı talan edecek şekilde enerji üretmemize gerek yok. Sinop’un rüzgarı enerji üretmeye yeterde artar bile, insanların hayatıyla oynamaya gerek yok. Şuan aklımız başımıza gelse ve bu felaketin inşaatı durdurmuş olsak bile vermiş olduğumuz zararın iyileşmesi yüz yıllarımızı alacak. Onun için hemen uyanıp kalana sahip çıkalım diyorum ben.

Bundan 5-6 yıl önce çevreciler böyle entel dantel tiplerdi. Artık doğa talanı toplumsal muhalefeti harekete geçirdiği için şuanda bütün o entel dantel tipler dış mihrak oldular, terörist oldular! Tüm bunlar halkın eylemlere katılmaması, korkutmak ve uzaklaştırmak amaçlı söylenen sözlerdir. Biz hiçbir şey değiliz halkız halk! Canı yanan bu işlerden etkilenen kafası dank eden halkız biz!

“Nükleere inat yaşasın hayat”

Sinop’ta öğretmenlik yapan Çetin Bozkurt: “Ben bu şehirde büyüdüm ve her yerini iyi bilirim. Türkiye’nin gerçekten güzel ve güzide illerinden biridir. Biz Sinoplular olarak yaşadığımız yerde ölüm tehlikesiyle hayatımızı geçirmek istemiyoruz! Nükleere inat yaşasın hayat diyorum ve mesele enerji meselesiyse alternatif enerji kullanılmasını istiyoruz halk olarak. Biz fare değiliz kobay olarak kullanamazlar bizi. Çok istiyorlarsa AK-saraylarına yapsınlar nükleer santrallerini. İşin özü biz buraya nükleer santral istemiyoruz ve yaptırmayacağız!”

Raşit Öztürk HDPli genç“Doğamızın talan edilmesine izin vermeyeceğiz”

Mitinge Suruç’tan katılan üniversite öğrencisi Raşit Öztürk: Ben Suruç’lu bir Kürt genci olarak, Karadeniz’in doğasına ve denizine sürekli HES’lerle ve nükleerlerle saldırıldığını ve insanların da mücadele ettiğini gördüm. Bu noktada HDP’ile birlikte elimden geldiği kadarıyla çevreyi koruma eylemlerine katılmaya ve Karadeniz halkına destek vermeye çalıştım. Bence HDP bizi bu noktada ileri taşıyan güç ve bizi bir araya getiren çatı olacak. Bugün Sinop’a yapılan nükleer santral saldırısı için buradayım ama elimden geldiği kadarıyla doğamıza nerede bir saldırı varsa karşı çıkmaya çalışacağım Kürdistan ya da Karadeniz hiç fark etmez doğamızın talan edilmesine izin vermeyeceğiz.

 

 

 

 

 

Cevat Güler“Buraya nükleer santral yapılması demek hayatı yok etmek demektir”

Sinop halkından Emekli öğretmen Cevat Güler: “Buraya nükleer santral yapılması demek hayatı yok etmek demektir, bizi yok etmek demektir ve denizimizi yok etmek demektir. Dünyanın her tarafında nükleer santral inşaatları durduruluyor ve yasaklanıyor. Biz de ise inadına yapılmaya devam ediliyor. Bizi kobay olarak kullanıyorlar ama izin vermeyeceğiz.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Filiz Turan“Biz radyasyon solumak istemiyoruz”

Sinop’ta yaşayan emekli öğretmen Filiz Turan: “Bizler Rusya’da olan kazanın getirdiği felaketlerle hala boğuşmaktayız. Ben meme kanseriyim ve bu hastalık genetik olduğu için değil Çernobil kazası olduğu için oldu. Hala çocuklarımız sakat doğuyor anlamlandıramadığımız hastalıklar oluyor, her geçen gün bunlar artmaya devam ediyorken biz nükleer santral diye tutturuyoruz. Biz radyasyon solumak istemiyoruz onun için ikinci bir Çernobil’e hayır diyoruz ve buraya yaptırmamak içinde mücadele edeceğimizi duyuruyoruz.”

 

 

Ahmet Alçiçek“Hayır Yapamayacaklar izin vermeyeceğiz!”

Arhavi Doğa Koruma Platformu üyesi Ahmet Alçiçek: “Bende birçok yakınımı bu Çernobil faciasının doğurduğu hastalıklarla kaybettim. Enerji ihtiyacımız var diyerek halkı kandırmaya çalışıyorlar. Bizim önce insan hayatını korumaya ve doğanın geleceğini güvence altına almaya ihtiyacımız var. Bu ülkede işçi ölümlerini durduramayanlar bugün ülkemize bomba yerleştiriyorlar. Tek cümleyle bitiriyorum hayır yapamayacaklar izin vermeyeceğiz!”

 

 

 

 

 

“Hepimiz birleşirsek bu saldırıların üstesinden gelebiliriz”

Mehmet Soylu

Munzur Çevre Derneği Yönetim Kuruluüyesi Mehmet Soylu: “Bizler sadece Dersim’de değil Türkiye’nin neresinde bir çevre sorunu varsa gücümüz oranında oranın bir parçası olmaya çalışıyoruz. Bu anlamda yaşam alanlarımızı bize zehir eden doğamızı talan eden devlet denen aygıta karşı ancak örgütlü bir tavır alırsak bu saldırıları durdurabiliriz. Bu gün buraya gelmemizde ki en büyük neden ise buradan sermayedarların büyük oyunlar çevirerek Sinop halkının ve bütün Türkiye topraklarında ki halkın hayatıyla oynamasını engellemek içindir. Bizim buraya gelişimiz ilk olmadığı gibi sonda olmayacaktır.Sinop’un ve Dersim’in sorunu aynı zamanda tüm Türkiye’nin sorunudur. Hepimiz birleşirsek bu saldırıların üstesinden gelebiliriz çünkü sermayenin dini, imanı, sevgisi ve vicdanı yoktur gelin birlikte halkların gücünü birleştirerek mücadele edelim!”

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu