Güncel

SÖYLEŞİ | “Küçük” Şeyler Bile Burası İçin Çok Önemli!

Hatay Defne'de kurulan dayanışma mutfağının aşçıcı Dilan: "Herkesin gelip bir tuğlaya, bir taşa dokunması ile burada bir şeylerin değişeceğinin farkına varmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün buradayız ama buradan gideceğiz, gittiğimiz zaman gözümüz arkada kalmasın istiyoruz."

6 Şubat günü Maraş merkezli meydana gelen depremlerin yaralarını sarmak için dayanışma çalışmaları devam ediyor.

Depremin adeta katliama dönüşmesinin ardından devrimci ve demokratik kurum ve kitle örgütlerinin halkın yarasını sarmak için çalışmaları sürerken Partizan ve YDG, Antakya ve Maraş’ta barınma sorununun çözümü için çadır ve daha yaşamsal birçok ihtiyacın halka ulaşması için faaliyetlerine devam ediyor. Hatay Defne’de depremzedeler için mahalle halkı ile birlikte Partizan, YDG ve Kaypakkaya emektarlarının birlikte kurduğu mutfakta yaklaşık 1 haftadır yemek yapılıyor ve dağıtılıyor. Mutfağın aşçısı Dilan ile bir söyleşi yaptık.

  • Yaklaşık 5 gündür mutfakta aşçılık yapıyorsun. İlk olarak mutfak fikrinin nasıl geliştiğini anlatır mısın?

Depremin ilk gününden itibaren hepimiz bir şeyler yapmak istiyorduk. Zaten ilk günlerden itibaren YDG, Partizan gibi örgütler ve Kaypakkaya emektarlarının oluşturduğu kitle Antakya ve Maraş’a ekipler halinde geldi. Ama daha yoğun olarak Antakya’ya gelindi. Burada iki haftadır yoğun bir çalışma söz konusu. Depremin olduğu ilk günlerde depremzedelerin gıda ihtiyacının giderilmesi için mutfak kurma fikrimiz oluşmuştu. Tabi aklımızda mutfak vardı ama tam nasıl bir şey olur bilemiyorduk. Açıkçası tecrübeli olduğumuz bir konu değildi.

Ama sonrasında tartıştıkça bu düşüncemiz olgunlaştı ve bir hafta sonra olanaklarımız ve halkımızın desteği ile mutfak malzemelerimizi, gıda vb. toparladık. Çok profesyonel bir mutfak olmadı. İnsanların kendi evinden verdiği tencereler, tüpler, bizim dayanışmayla aldığımız malzemelerle buraya geldik. Mutfağı nerede kuracağımıza dair tartışmalarımızın sonucu Defne’nin bir mahallesine kurmaya karar verildi.

Burası çok yıkılmamış gibi görünse de, kimse evine giremiyor ve evlerin birçoğunun yıkılma kararı verilmiş durumda. Diğer taraftan Antakya merkez ve Samandağ merkezde evi yıkılanlar da buraya göç etmiş durumda. Nüfus şu an normal sayının iki katına çıkmış. Burası aynı zamanda oldukça politik bir mahalle. Biz de burayla daha fazla dayanışmak amacıyla bu alana mutfak kurmuş olduk.

  • Nasıl bir çalışma ile yemekler pişiyor? Gördüğümüz kadarıyla hem gönüllüler hem de yerel halkın çalışmaya katıldığı bir tablo var.

Evet, mahalle halkının da yoğun bir şekilde çalışmada yer aldığını söylemek gerekiyor. Buraya ilk geldiğimiz andan itibaren bize direk evlerini açtılar. Örneğin tek katlı evi olan bir teyze bize evini, bahçesini, tüm olanaklarını açtı ve mutfağımızı onun bahçesine kurduk. Biz o günden bugüne ne yaptıysak aslında mahalle halkıyla dayanışma içinde birlikte yaptık. Geldiğimiz gün, kaldığımız ev dışındaki mahalle halkı için söylüyorum; bizim kim olduğumuzu anlamadı. Sonra biz devrimci olduğumuzu söyledik ve “Halkın halktan başka yarasını saracak kimsesi yoktur diyerek dayanışmak için gelen gönüllüleriz. Buraya bizim gibi düşünen onlarca-yüzlerce insanın emeğiyle, alınteriyle aldığı malzemeleri getirdik ve hep birlikte yaralarımızı sarmak istiyoruz” dedik.

Sonrasında ikinci günden itibaren halkın yaklaşımı biraz daha değişti. Her gün beraber bir şeyler yapıyoruz. İlk gün kahvaltıyı sadece biz bize yaptık ama sonrasında upuzun bir kahvaltı sofrasında, tüm mahallelinin bir şeyler getirdiği kolektif şekilde hazırlanan kahvaltının yapıldığı bir sofraya dönüştü. Aslında biz dayanışma için gelmişken, depremzedelere moral vermek, yanlarında olduğumuzu hissettirmek için gelmişken, mahalle halkı da bize moral vermek için çabaladı.

“Umarız burada daha çok kalırsınız!”

  • Günde kaç kişi yemek yapabiliyorsunuz?

Ben aşçı olarak geldim ama kollektif yapıyoruz yemekleri. Ben ilk geldiğim gün “150 kişiden fazla kişiye yemek yapamam” demiştim. İlk gün 150 kişilik yemek yaptık. İkinci gün, bu sayı 2-3 katına çıktı ve bugün örneğin, 500 kişiye yemek yaptık. Ve hiç yemek kalmıyor hatta bazen biz gönüllüler ve mutfağın olduğu sokaktakilere yemek yetmiyor. Zaten onlar da kolektifin parçası, biz kendimize sonradan yemek yapıyoruz.

  • Depremzedeler için getirdiğiniz dayanışma malzemelerini de dağıtıyorsunuz. Aynı zamanda depremzedelerin evlerini ziyaret eden bir çalışma var değil mi?

Biz daha çok iç giyim getirdik ve gördük insanların gerçekten buna ihtiyacı var. Özellikle göçen insanların daha çok ihtiyacı var.

Bunun dışında yardımların ulaşmadığı uzak köylerden bize “ihtiyaç var” diyerek ulaşan herkese erzak, elimizde olan kıyafet vs. götürüyoruz. Yine çadır ihtiyaçlarını gidemeye çalışıyoruz. Buraya ulaşan çadırları yoldaşlar alıp götürüp ihtiyaç olan yerlere kuruyorlar.

  • Burada bir dayanışma örneği yaşanıyor. Pek çok devrimci ve ilerici kurum bu dayanışmaya yeni bir halka eklemiş durumda. Depremin yaralarının sarılması, Antakya halkının acılarının bir nebze olsa hafiflemesi için iyi bir dayanışma örneği diyebiliriz. Siz buna da dair ne söylemek istersiniz?

Yaa aslında halkın yaraları çok sarılabilecek gibi olmasa da birbirimize dokunduğumuzda, yaralarımıza merhem oluyoruz. Dediğiniz gibi bir nebze olsun. Ben bir minik örnek vermek istiyorum; Biz dün işimiz bittikten sonra mahalledeki kadınlarla sohbet ettik. Zaten herkes kapısında nöbet tutuyor. Dün bir çadırın önüne gittim, orada iki kadınla sohbet ettik. İlk başta epey ağladılar sonra sohbetin ilerledikçe kendilerine gelmeye başladılar ve sohbetin sonunda “Gerçekten bize çok iyi geldi sizin sohbetiniz. Umarız daha çok kalırsınız, burada olmanız bize unutulmadığımızı anlatıyor. Çünkü buraya hiç kimse gelmedi” dediler.

 Daha fazla dayanışmak zorundayız!

  • Son olarak insanlar canlarını ve her şeyi kaybetti ve birçoğu da enkaz altında kaldı ve çıkarılmak için bir şey yapılmıyor. Uzun sürecek bir sürecin başındayız. Buradan doğru kamuoyuna bir çağrınız var mı?

Bizler devrimci, demokrat ve ilericiler, sosyalist olan tüm insanlar buraya veya depremden etkilenen diğer bölgelerine gittik. Ve hepimiz çöküşe şahit olduk. Devlet kendisinin bir şey yapamadığını artık kabullenmiş durumda ve bunun için devrimcilere hatta CHP’ye bile saldırıyor. Tırlara el koyuyor. Yardım merkezlerine, koordinasyonlara kayyum atanıyor. Buna karşı hepimiz birlik olmalıyız.

Herkesin gelip bir tuğlaya, bir taşa dokunması ile burada bir şeylerin değişeceğinin farkına varmamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün buradayız ama buradan gideceğiz, gittiğimiz zaman gözümüz arkada kalmasın istiyoruz. Bir şeyler yaptıktan sonra gidelim istiyorum, insanların da buna karşı duyarlı davranması gerekiyor. Bazen yaparken çok az önemsediğimiz bir şeyi bile buradaki insanlar gerçekten oldukça önemsiyor. Mesela geçen gün dikkatimi çeken bir şey söylemek istiyorum; bir gece ekmek dağıtımına çıktık, bir çadıra gittik, çadırda gençler oturmuş sohbet ediyorlardı. Kimisi kağıt filan oynuyorlardı, mutlulardı, bazen biz daha karamsar gözüküyoruz diye düşünüyorum. Gençlerden biri “evim yıkıldı ama ne yapabilirim, yine gülmek gerekiyor” dedi. Bize de moral verdi. Biz de yas havasından çıkıp daha fazla dayanışmak zorundayız.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu